Almanya neden halen ‘umuda yolculuğun’ ilk adresi?
Almanya, sahip olduğu ekonomik güç sayesinde ihtiyaç duyduğu ucuz emek gücü nedeniyle geçmişte olduğu gibi bugün de özellikle Asya ve Afrika’dan “umuda yolculuğa” çıkanların varmak istediği ilk ülke.
Son yıllarda Türkiye basınında Almanya’nın aşırı derecede nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyduğuna dair çok sayıda haber yayımlandı. Türkiye’de ekonomik sorunlar yaşayan, işsiz kalan, değişimden umudunu kesenler, akademik kariyer yapmak isteyenler için bu haberlerde Almanya yeniden bir umut kapısı olarak gösterildi. Hem basında hem de sosyal medyada Türkiye ile Almanya arasında maaş ve hayat pahalılığı da sıkça kıyaslanmaya başlandı. Almanya’daki hayat pahalılığı, yüksek kiralar, artan ekonomik sorunlar da az değil. Bu nedenle Almanya haberlerde yansıtıldığı gibi “sorunların bittiği bir ülke” değil. Özellikle de sonradan gelenler için...
Almanya’nın halen Türkiye’de bir “umut kapısı” olarak gösterilmesinin elbette tarihsel nedenleri de var. Birinci Dünya Savaşı’nda egemen sınıflar tarafından yaratılan “dostluk havası”, 30 Ekim 1961’de imzalanan İşgücü Anlaşması ile doruk noktasında çıkmıştı. Sirkeci Garı’nda başlayıp Münih Tren İstasyonu’nun 9. peronunda son bulan tren yolculuğunun üstünden 64 yıl geçti. Bu 64 yıllık sürede Türkiye ile Almanya arasında insan dolaşımı hiç kesilmedi. Bu nedenle iki ülke arasındaki insani ilişkiler, Türkiye’de yaşayan herkesin Almanya’da bir akrabasının olduğu seviyesinde çıkmış denilebilir. “Gastarbeiter” (misafir işçi) olarak getirilen, Günter Wallraff’ın ifadesiyle “en alttakiler” olan ilk kuşak işçilerin çocukları, torunları bugün Almanya’nın kalıcı yurttaşları halinde gelmiş bulunuyorlar. Alman vatandaşı olmasalar da...
Almanya, sahip olduğu ekonomik güç sayesinde ihtiyaç duyduğu ucuz emek gücü nedeniyle geçmişte olduğu gibi bugün halen özellikle Asya ve Afrika’dan “umuda yolculuğa” çıkanların varmak istediği ilk ülke. Yaşam standartlarının, sosyal hakların diğer ülkelere görece daha iyi olması bunun başlıca nedeni. Bundan ötürü Almanya, AB’de her yıl en fazla iltica başvurusunun yapıldığı bir ülkede.
Türkiye’deki ekonomik ve siyasi nedenlerden ötürü güvenli geleceği yurt dışında arayanlar için de Almanya ilk adres olma özelliği taşıyor. Bunda, yukarıda sözünü ettiğimiz 64 yıllık göç tarihi, Türkiye’den sonra en fazla Türkiye kökenli insanın Almanya’da yaşaması da büyük bir rol oynuyor. Son yıllarda Türkiye ile Almanya arasındaki insan trafiğindeki artış eğilimi de bunu gösteriyor.
SON BEŞ NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ GÖÇÜ YÜZDE 153 ARTTI
Federal Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan son beş yıla ait “ulusal vize” verileri Türkiye’den Almanya’ya kaç insanın, hangi amaçlarla geldiğini net olarak ortaya koyuyor. Bu verilere göre 2019’da 29 bin 188, pandeminin olduğu 2020‘de 19 bin 211, 2021’de 31 bin 38, 2022’de 40 bin 12, 2023‘te 49 bin 439 kişi İstanbul, Ankara ve İzmir konsolosluklarına başvurarak aile birleşimi, eğitim, çalışma, dil öğrenme gibi nedenlerle kalmak için ulusal vize alarak Almanya’ya geldi. 2019‘dan 2023’e gelirken yüzde 69,3’lük bir artışın olması dikkat çekici.
Bu oran nitelikli iş gücünde ise çok daha yüksek. 2023’te nitelikli iş gücü olarak çalışmak üzere gelen toplam kalifiye çalışan sayısı 12 bin 272 iken bu sayı 2019’da 4 bin 835 idi. Beş yıl içinde yaşanan yüzde 153’lük artış, hem Tükiye’den Almanya’ya göç etmek isteyen nitelikli işgücü sayısının yıldan yıla attığını hem de Almanya’nın ne nitelikli işgücüne ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Gelenler arasında doktorlar, hasta bakıcılar ve sağlık çalışanlarının olduğu değişik vesilelerle ifade ediliyor. 2023 verilerine göre Türkiye’den Almanya’da çalışmak üzere gelen 2 bin 344 doktor görev yapıyordu.
GÖÇ EDEN ÜNİVERSİTELİ SAYISI
Bir diğer önemli gelişme de üniversite eğitimi görmek isteyenler alanında yaşanıyor. Bu alanda da Türkiye’den Almanya’ya gelenlerin sayısı yıldan yıla artıyor. Almanya’nın ulusal vize verdiği üniversite öğrencisi sayısı 2019’ta 4 bin 230, 2020’de 3 bin 55, 2021’de 6 bin 370 ve 2022’de 7 bin 176, 2023’te 8 bin 123 oldu. Veriler gelen öğrenci sayısının son beş yılda yaklaşık iki katına çıktığını gösteriyor. Türkiye’deki siyasi gelişmeler ve Almanya’nın ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücüne bağlı olarak bu sayının önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Yapılan araştırmaların çoğuna göre, Türkiye’deki gençlerin önemli bir bölümü geleceğini Türkiye’de değil, yurt dışında görüyor. Okumak üzere gelenlerin çoğu daha sonra Almanya’da iş hayatına atılıyor. Almanya’nın Türkiye’ye göre sunduğu cazip imkanlar, Türkiye’deki rejimden rahatsızlık, akraba ilişkileri ve ABD’ye göre Türkiye’ye yakınlık nedeniyle en fazla tercih edilen ülke olacağı anlaşılıyor.
İLTİCA EDENLERİN SAYISI REKORDAN SONRA DÜŞMEYE BAŞLADI
Aynı yıllarda Türkiye’den Almanya’ya gelerek iltica edenlerin sayısında da önemli bir artış meydana geldi. 2022’de 23 bin 938 kişi Türkiye’den Almanya’ya gelerek iltica başvurusunda bulundu. Bu sayı bir önceki yıla göre yüzde 238 artışa denk geliyordu.
Türkiye’den gelen ilticası sayısı 2023’de 61 bin ile adeta rekor kırdı. 2024’te ise alınan güvenlik önlemleri, sınır kontrolleri nedeniyle iltica edenlerin sayısı, Federal Göç ve İltica Dairesinin verilerine göre 2024’te toplamda 31 bin 56’ya düştü. Yani yüzde 100’lük bir azalma söz konusu. Bu yıl içinde gelenlerin sayısında bir artış beklenmez iken, sınır hızlanması bekleniyor. 2023 yılında yaklaşık 1.300 Türk vatandaşı sınır dışı edildi. Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'ne göre, Nisan 2024 sonunda yaklaşık 14.500 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ülkeyi terk etmesi gerekiyordu.
Genel olarak nitelikli olmayan ve kaçak yollarla gelenlere kapıları önemli ölçüde kapatmaya hazırlanan Almanya, nitelikli işgücü ihtiyacı nedeniyle yasal yıllardan başvuranlara ise kapılarını gelecekte de açık tutmaya devam edecek. Zira ülkenin her yıl için ihtiyaç duyduğu yaklaşık 400 bin nitelikli işgücü ihtiyacının kolay karşılanması beklenmiyor.
Bu ihtiyaç nedeniyle Almanya geçtiğimiz yıl aralarında Kenya ve Özbekistan’ın da olduğu bir dizi ülke ile işe yaramayan mültecilerin geri alınması karşılığında nitelikli işgücü almak istediğine dair anlaşmalar imzalamıştı.
ALMANYA-TÜRKİYE HATTINDA İNSAN TRAFİĞİ DEVAM EDİYOR
Genel eğilime bakıldığında aile birleşimiyle gelenlerin yanı sıra çalışmak üzere gelenlerin sayısında son yıllarda artış görülüyor. Almanya’nın nitelikli işgücü ihtiyacına bağlı olarak önümüzdeki yıllarda Türkiye’den gelenlerin sayısında artışın devam etmesi bekleniyor. Toplam açıdan bakıldığında sadece 2023’de 100 binden fazla insan Türkiye’den Almanya’ya çalışmak, yerleşmek ya da kalmak üzere geldiği görülüyor. Bu da Almanya’nın halen önemli bir umut kapısı olduğunu, dolayısıyla göçün devam ettiğini gösteriyor.
Ulusal ve Schengen vizelerine dair bütün veriler: auswaertiges-amt.de/de/service/visa-und-aufenthalt/-/2231558
SAYILARLA TÜRKİYE’DEN ALMANYA’YA GÖÇÜN İLK YILLARI
- 30 Ekim 1961’de Türkiye ile Almanya arasında Bad Godesberg’de imzalanan İşgücü Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği günden, iş gücü alımının durdurulduğu kasım 1973’e kadar toplam 2 milyon 659 bin 512 işçi çalıştırılmak üzere Almanya’ya getirildi.
- İstanbul’da kurulan Almanya İrtibat Dairesine başvuranların yüzde 80’ini İstanbul dışından gelenler oluşturuyordu.
- Almanya’ya getirilecek işçilerin genç ve kalifiyeli olmasına özel olarak önem verildi. Kalifiye erkek işçiler 40, kalifiye kadın işçiler en fazla 45 yaşında olabilirdi. Maden işçileri için üst yaş sınırı 35, kalifiye olmayanlar için ise 30.
- İşgücü Anlaşması ile Almanya’ya gelenlerin üçte biri vasıflı işçilerdi. Daha önce işçi alımının yapıldığı İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz ve Fas’tan gelen işçilerle bir kıyaslama yapıldığında, Türkiye’den getirilen işçilerin mesleki vasıf oranı çok yüksekti.
- İlk gelenlerin yüzde 20’si kadın işçi idi.
- Tahminlere göre 1961-73 yılları arasında çalışmak üzere gelenlerin yarısı sonradan geri döndü.
- Almanya’ya gelmek üzere İstanbul’daki irtibat bürosuna sağlık nedeniyle başvuruları kabul edilmeyenlerin oranı yıllara göre şu şekilde gerçekleşti: 1962’de yüzde 10.1, 1962’de yüzde 10.6, 1971’de yüzde 19.9, 1972’de 18.3, 1973’te 17.3. Dolayısıyla işçilerin sağlıklı olup olmadığı asıl olarak Almanya’nın ihtiyaç duyduğu kapasite belirliyordu.