Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
12 Ocak 2025 05:06
/
Güncelleme: 07:48

Türk Traktör işçisi
Ankara

Para dönüp dolaşıyor yine Koç’a gidiyor. Koç çalışanları olarak yoksulluk sınırının altındaki ücretlerimizi de Koç Holdinge veriyoruz. Nasıl mı?

Aldığımız maaşlardan yapabildiğimiz düşük birikimler ile ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Örneğin evime aldığım beyaz eşyaları biraz daha indirimli oluyor diye Arçelik ve Beko’dan aldım. Birçok ev ihtiyacımı Koçtaş’tan taksit ile aldım. Neredeyse 10 ay boyunca maaşımın yarıdan fazlasını buralara verdim.

Ev ve araba alacağımız zaman veya başka ihtiyaçlarımız için kredileri, maaşımızın yattığı Koç’a ait olan Yapı Kredi Bankasından alıyoruz, faizi oraya ödüyoruz. Araba alan arkadaşlarımızın birçoğu, Koç Grubuna ait olan Fiat ve Ford’dan aldı çünkü kampanya var, ayrıca kredi ve servis hizmetleri biraz daha uygun oluyor. İş yerlerindeki servis araçlarının çoğu Otokar’a ait, servisçiler yakıtlarını genelde Opet’den alıyor, zaten Opet’in yakıtı da Koç Grubunun zamanında devletten uyguna aldığı TÜPRAŞ’ın rafinerisinde işleniyor.

Birçok işçi geçimini sağlamak için çiftçilik de yapmaya mecbur kalıyor. Traktör ve tarım makineleri ihtiyacını Koç’a ait olan Türk Traktör’den karşılıyor. Market alışverişlerimiz için Koç Ailem Market teşvik ediliyor. Koç’a ait firmaların reklamları çalıştığımız her alanda gözümüze gözümüze sokuluyor. İş yerlerinde içtiğimiz su bile Koç’a ait olan Pürsu marka sular.

Yatırım yapmak amacıyla maaşlarınızdan Koç Vakfına belirli bir miktar para kesiliyor. Bu para aynı BES (bireysel emeklilik sistemi) gibi değerlendiriliyor. İşten çıkana kadar bu parayı alamıyoruz. Turizm ve otelcilik, araç kiralama, sağlık ve hastane hizmetleri gibi birçok alanda Koç Grubunun sahip olduğu şirketler var. Dolaylı veya mecburi isteyerek kazandığımız her kuruş dönüp dolaşıyor yine Koç imparatorluğuna gidiyor.

Bu durum işçiler arasında bir çeşit aristokrasi de yaratıyor. Örneğin Koç çalışanlarına ayrıcalık tanınıyor ve bazı ürünleri daha uyguna alabiliyorlar. Maaşlar sektörün diğer firmalarına göre kısmen daha iyi.

“Hakkınızı aramak yerine var olan ile yetinin. Kesinlikle holdingin kâr oranları ile kendi sattığınız emeğin ücretini karşılaştırmayın. İsyan etmek yerine Koç ailesinin içinde bir parça olun, kariyerinizi düşünün” mantığı hayatımızın her anında hissettiriliyor. Bunlar kara kaşımız, kara gözümüz için yapılmıyor tabii ki.

Emeğimizi sermayeye satabildiğimiz sürece değerliyiz sonuç olarak. Ürettiğimiz metadan ne kadar kazanç sağladıkları, patronları nasıl bu kadar zengin edebildiğimiz ortada iken ufak tefek yan hakların bize bir lütuf gibi sunulmasına kanmamak lazım. Çünkü üretim araçları dar bir çevrenin elinde birikmeye devam ettiği sürece yoksulluk her zaman var olacak. Üretim araçları ancak gerçek sahiplerine, yani değeri yaratan işçilerin eline geçtiğinde yoksulluk bitecektir.

Upton Sinclair’in Sanayi Kralı kitabında işçiler kendi ürettikleri arabayı biraz daha indirimli alabiliyordu, araba alma hayali ile daha fazla çalışıyordu. Yıllarca yaptıkları birikimleri yine patronları olan Henry Ford’a veriyordu. Yüz bini aşkın Koç çalışanının yaşadığı bir olay.

Evrensel'i Takip Et