İki yıl sonra depremzedeler belirsizlik kıskacında: Ev için 20 yıl daha mı bekleyeceğim?

6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Antakya halkı hâlâ konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor. Barınma, geçim ve belirsizlikle sınanan depremzedeler devletten kalıcı çözümler bekliyor.

16 Ocak 2025 04:21
Son Güncellenme Tarihi: 16 Ocak 2025 16:14
Paylaş

Dilek OMAKLILAR
Volkan PEKAL
Hatay

Depremin ilk günlerinde arama kurtarma konusunda halkın kaderine terk edildiği Hatay’da halk bugün de iş, barınma, eğitim gibi konularda bir başına bırakılmış durumda. Şehrin belirli bölgelerinde dikey binalar yükselirken birçok vatandaş hâlâ 21 metrekarelik konteynerde yaşamaya devam ediyor.

Uzun Çarşı şehrin eski hareketli günlerinden çok uzak. Restorasyon çalışmaları nedeniyle pek çok dükkan yıkılmış durumda. Bu sessiz sokaklardan birinde seyyar simit tezgahında Fatma Çelik ile karşılaşıyoruz. 2018’den beri çarşıda simit, poğaça ve ayran satarak geçimini sağlayan Çelik, kente geri döndükten sonra eski işini yapmaya başlamış. Depremden sonra Muğla’ya giden Çelik, birçok Antakyalı gibi kent dışında “Başka bir dünyaya adım atmış” gibi hissedip 2 ay sonra Hatay’a geri dönmüş: “Evimin yıkılmasından daha acı olan memleketimin yıkılması. Memleketin yıkıldığını buradan gidince anladım. Burada ilk günlerin şoku ile anlayamadık. Ne zaman başka bir memlekete gitmek zorunda kaldık, o an anladım. Dedim ki memleket gitmiş…”

"İKİ YILDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK"

Eskiye dair özlemlerini dile getiren Çelik “Keşke şu memleketimi doya doya gezseydim. Ama hep çalıştık. Saray Caddesi’ni gezmek isterdim (Depremde yok oldu). Eski Antakya’yı özledim. Sokağımı özledim. Komşularımızı özledim” diye sıralarken gözleri doluyor. 4-5 ay çadırda kaldıktan sonra 5 kişilik ailesi ile birlikte konteyner kente geçebildiklerini anlatan Çelik, ait olduğu yere dönse de eski hayatına dönmenin zorluklarının da farkında; “Konteyner var ama geniş değil, her taraf toz toprak. Bir aile zaten çok zor yaşar. Ev gibi olmuyor. Huzurumuzu, sevdiğimiz insanları kaybettik. İki yılda değişen bir şey yok” diyor.

OKULU BIRAKIP FIRINDA ÇALIŞMAYA BAŞLAMIŞ

Fatma’nın 20 ve 15 yaşında oğulları ve 17 yaşında bir kızı var. En büyük çocuk üniversiteyi bitirmiş, askere gitmeye hazırlanıyor. 15 yaşındaki oğlunun depremden sonra okulu bıraktığını anlatıyor. Zorluklarla geçen günlerde oğlunun okula gitmek istemediğini söylüyor. Artık evin geçimi kendisi ile birlikte oğlunun sırtında. Fatma’nın eşi engelli olduğu için çalışamıyor.

Bu şartlarda ev almak Çelik ailesi için hayal. “Borçlanarak ev sahibi olacağız” diyor. Rezerv alanda kalan evleri için yerinde dönüşüm beklediklerini anlatan Çelik şunları söylüyor: “Evimizi verseler orada bir düzen kurarız. Zaten bir şekilde çalışıyoruz elhamdülillah. Ekmeğimizi kazanırız. Ama evimiz Kantara Mahallesi’ndeydi. Yapılması kaç yıl sürer hiç bilgimiz yok. Hep böyle bir belirsizlik içerisindeyiz. Bayağı bir zaman alacak. İnşallah o zamana kadar sağ kalırız.”

Konteynerin penceresinden hava girdiğini, ısınamadıklarını anlatan Çelik, bir yandan da hükümet sözcüleri ile valinin “2025’te evleriniz teslim edilecek” açıklamasına inanmak istiyor: “Öyle olursa bir yıl daha dayanırız. Sabredip beklemek zorundayız.”

Sabah 9.30’da simit tezgahının başına geçen Çelik, işlerinin eskisi gibi olmadığını anlattı: “Depremden önce en az iki yüz elli, üç yüz simit satarken şimdi yüz tane simit satamıyorum. Şu aşağıdaki yıkımlar başladıktan sonra çarşıdan ayak kesildi. Bir başka sorun da çocuğuna simit alamayan insanlarımız var.”

Son zamanlarda geçim derdinin de büyüdüğünü ifade eden Çelik, “Hadi evi verseler bile bu eve ne koyacağız? Evde eşya yok. Nasıl ödeyeceğiz? Peynir 40-50 liraydı. Şimdi 200 lira. Fakir bir insan bunu nasıl alıp da yiyecek? Mesela bir daire eskiden iki yüz bine yapılırken şu an bir buçuk milyon diyorlar. Nasıl ödeyeceğiz? Yirmi yılda bir ev sahibi oldum. 20 yıl daha mı bekleyeceğim?” diye soruyor.

"PREFABRİK YAPILSA DAHA İYİ OLUR"

“Her şeyini kaybetmiş bir memleket” olarak Hatay ve deprem illerine ağırlık verilmesini isteyen Çelik, 21 metrekarede engelli eşiyle birlikte 5 kişinin yaşamasının zor olduğunu anlatıyor: “Çadır çok zor. Orada yaşam şartları daha zor. Şimdi konteyner var ama yani geniş değil. Bir kere bir aile orada çok zor yaşar. Orada ancak yeni evli ya da ne bileyim yaşlı çiftler rahat yaşayabilir. Hani prefabrik evler yapılsa daha iyi olur” diyor. Arada umutsuzluğa düşse de çocukları için “Çekeceğiz” diyen Çelik, “Onlar büyüdükleri zaman belki bambaşka bir şehir, belki daha iyi bir iş imkanları olur…” diye ekliyor.

DEPREMZEDEYE KALAN SABIR ÇEKMEK

Samandağ yolunda bir konteynerde yaşamını sürdüren Serpil Bozkurt, “Çadırda kalmaktan daha iyi. Ancak psikolojik olarak buraya alışmak çok zor. Konteyner şartları ev gibi değil. Alanın küçük olması ve kışın soğuk, yazın ise aşırı sıcak olması yaşamı daha da zorlaştırıyor” diyor.

Geleceğe dair tek dileğinin eski hayatına dönmek olduğunu ifade eden Bozkurt, “Bir an önce evimize, çarşımıza ve eski hayatımıza kavuşmayı istiyoruz. Ancak o zaman kendimizi yeniden ayakta hissedebiliriz. Konteyner yaşamının daha ne kadar devam edeceğini bilmiyoruz. Rezerv alan içerisinde olan evlerin ne zaman tamamlanacağına dair bir netlik yok. Bize söylenen süreler hep uzuyor ama sabır etmekten başka bir şansımız yok” dedi.

Antakya’nın yıllarca sosyal ve ekonomik hayatın merkezi olan Çarşı’nın şu anda bir harabe halinde olduğunu söyleyen Bozkurt, “Her şeyimizi burada yaşadık. Burası bizim buluşma noktamızdı, alışverişimiz, komşuluğumuz hep bu çarşıdaydı. Depremden sonra şehir dağıldı, altı kardeşiz ve hepimiz farklı yerlerdeyiz. Antalya’da olan var, Mersin’de olan var. Komşularımızı, mahallemizi ve o eski hayatımızı çok özledik” diyor.

UZUN ÇARŞI’NIN SESSİZLİĞİ VE KONTEYNERDE BEKLEYİŞ

Necdet Aklar, Uzun Çarşı’nın eski canlılığına kavuşmasının, şehre gelen turist sayısındaki artışla doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek “Turlarla turistler gelmediği için işler eskisi gibi değil. Oyalanmak için geliyorum. 21 metrekare konteynerde vakit geçmiyor” diyor.

Konteynerde yaşamlarının ne kadar daha devam edeceğini bilmediklerini dile getiren Aklar, “Depremden önce TOKİ’ye başvurdum. TOKİ’den çekiliş yapılmıştı. Evet. Çekilişte asıl üye olarak çıkmıştım. Arada deprem oldu ama verirler mi vermezler mi onu da bilmiyorum” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Yunusemre Belediyesinde sendika ‘referandumu’ iptal edildi

SONRAKİ HABER

İsrail Başbakanlık Ofisi: Hamas’ın esir takası anlaşmasına onay verdiği haberleri doğru değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa