Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 1000’inci kez nöbette: "Bin gündür aşağı bakmıyoruz"
Kayyım rektörlere karşı direnen Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 1000’inci kez “Kabul etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz” diyerek sırtlarını rektörlüğe döndü.
Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararıyla Melih Bulu'nun 2 Ocak 2021'de rektör olarak atanmasıyla başlayan direniş sürüyor. Özerk ve demokratik bir üniversite için 5 Ocak 2021'den itibaren “Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” diyerek sırtlarını rektörlük binasına dönen akademisyenlerin direniş nöbeti 1000. gününü geride bıraktı.
Bulu, Erdoğan tarafından bir gece yarısı atandığı üniversiteden 6 ay sonra yine Erdoğan'ın bir gece yarısı kararıyla görevden alınırken yerine Boğaziçili akademisyenlerin yüzde 95'inin karşı çıktığı Naci İnci atandı. Boğaziçi akademisyenleri Bulu'da olduğu gibi İnci'nin atanmasına da karşı çıkarak her iş günü sürdürdükleri nöbet eylemlerine devam etti. 1000. gün nöbetinde bir kez daha bir araya gelen Boğaziçili akademisyenlere öğrenciler ve mezunların yanı sıra siyasi parti temsilcileri, sendikalar ve milletvekilleri de destek verdi.
"KURUMUMUZ ÖZGÜRLEŞENE KADAR BURADAYIZ"
Akademisyenler adına 1000. nöbet açıklamasını Ahmet Ersoy okudu. Nöbetin 1000., direnişin 1475. günü olduğunu hatırlatan Ersoy, "Boğaziçi Üniversitesi akademik nöbeti, Melih Bulu'nun 1 Ocak 2021'de tepeden inme bir kararla rektör olarak atanmasını izleyen hafta, öğrenci protestolarına yapılan ilk polis müdahalesinin ertesi gününde, 5 Ocak Salı günü, önceden planlanmamış ve barışçıl bir protesto eylemi olarak başladı. O gün, üniversiteyi ayakta tutan temel değerleri hiçe sayan bu hukuksuz müdahaleye karşı tepkisiz kalamayacaklarını duyuran bir grup öğretim üyesi öğle tatilinde cüppelerini giyerek Güney Meydan'a indiler ve sırtlarını rektörlük binasına dönerek ilk sessiz nöbeti gerçekleştirdiler. İzleyen günlerde akademik nöbetin katılımcı sayısı onlara, kısa süre sonra da yüzlere çıktı. Rektörlük, bu nöbeti engellemek amacıyla öğretim üyeleri hakkında mesnetsiz soruşturmalar açtı; bazı hocalarımızın görevine son verdi, bazılarını istifaya zorladı, bazılarının da hak ettikleri kadro yükseltmelerini yapmadı; nöbete katılan mezunlarımızın, emekli ve yarı zamanlı öğretim üyelerinin üniversiteye girişini yasakladı. Tüm bunlara rağmen her iş günü öğlen saatlerinde 15 dakikalığına gerçekleştirilen bu eylem dört yılı aşkın süredir tek bir gün ara verilmeksizin devam etti" dedi.
'BU MÜCADELE TOPLUMA BORCUMUZ'
Talepleri karşılanıncaya kadar mücadele edeceklerini vurgulayan Ersoy, "Kurumumuzun ilkelerini, özgürlükçü ve çok sesli yapısını ayakta tutacak, tüm Türkiye için özerk ve demokratik üniversite idealini savunacak yeni ve meşru bir yönetim oluşturuluncaya kadar bu meydanda bir araya gelmeye, akademik nöbetimizi sürdürmeye kararlıyız. Kamuoyuna ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü yinelemek isteriz. Türkiye'de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar, kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz" diye konuştu.
'BOĞAZİÇİ BİR SEMBOL HALİNE GELDİ'
Eğitim Sen 6 No'lu Üniversiteler Şubesi adına açıklamayı Şube Başkanı Burak Çetiner okudu. Boğaziçi Üniversitesi'nin tarihinde hiç görmediği kadar liyakatsiz yöneticilerle karşı karşıya kaldığını ifade eden Çetiner, "Üniversitemizin her bir köşesini kontrol altına alma operasyonları kapsamında, farklı kademelerdeki idari ve akademik yöneticiler ya görevden alınmış ya da başka yerlere görevlendiriliyor. Öğrencilerin en temel ihtiyaçları dahi karşılanamazken, barınma sorunu öğrencilerin yurtlara sıkıştırılmasıyla çözülmüş gibi gösteriliyor. Üniversitenin öz kaynakları, 'eğitim' ve 'danışmanlık' başlıkları altında yandaş firmalara aktarılıyor" dedi.
Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin tüm bunlara rağmen sürdürdüğünü ifade ederek Bugün direnişimiz yalnızca Boğaziçi Üniversitesi'nin değil; özgür, özerk ve demokratik bir eğitim sisteminin de bir direniş simgesi haline gelmiştir" diye konuştu. Ardından Eğitim Sen olarak kayyım rektör uygulamasının son bulması, işten çıkarılan akademisyenler göreve iade edilmesi, öğrencilere açılan soruşturmaların kapatılması ve demokratik üniversite taleplerini yineledi.
'ÜNİVERSİTELER AKP'NİN ARKA BAHÇESİ OLAMAZ'
Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da Boğaziçi Üniversitesindeki direnişin Türkiye'ye mal olduğunu vurgulayarak iktidarın üniversiteler üzerindeki tahribatını şöyle anlattı: "Bu hükümet 'üniversitelerin kendi siyasi ihtiyaçları yolunda dönüştürülmesi' adımlarını yıllar önce her şehre bir üniversite kurma mantığıyla hayata geçirmeye başladı. Neredeyse her mahallede yeni bir üniversite açarak etki alanını artırmaya, siyasi kadrolaşma yoluyla ideolojik hegemonya zeminini genişletmeye çalıştı. OHAL ve KHK rejimi iktidarın amaçları için kullanıldı. Bugün Rektörler artık üniversite bileşenlerine, akademik ve bilimsel özgürlüğe ya da kamuya karşı bir sorumluluk taşımıyor, tek sorumlulukları Cumhurbaşkanına sadık bir personel olmaktan ibaret. Özgür düşüncenin, araştırmanın ve eleştirel aklın gelişmesi gereken kurumlar YÖK'ün ve Diyanet'in dayatmalarıyla karşı karşıyadır. Bizler de Eğitim Sen olarak Üniversitelerin iktidarın arka bahçesi haline getirilmesini kabul etmiyoruz." (İstanbul/EVRENSEL)