18 Ocak 2025 05:36

Prof. Dr. Mesut Yeğen: ABD ile anlaşmadan Suriye'de operasyon çok zor

Prof. Dr. Mesut Yeğen: ABD’yle bir tür anlaşmaya varmadıkça Türkiye’nin Suriye’de SDG’ye kapsamlı bir operasyon yapma ihtimali çok kuvvetli görünmüyor.

Fotoğraf: Milli Savunma Bakanlığı

Paylaş

Okan EVRİM
İstanbul

Suriye’de Esad yönetiminin 8 Aralık’ta devrilmesi ve cihatçı örgüt Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) Şam’da yönetimi ele geçirmesinin ardından AKP-MHP iktidarı, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bölgelere askeri operasyon tehditlerini artırdı. Bir yandan da YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG’ye silah bırakma ve kendini feshetme çağrıları sürüyor. İmralı görüşmeleri de sürerken gelişmeleri Prof. Dr. Mesut Yeğen ile konuştuk.

Yeğen, SDG’lilerin silah bırakması değilse de SDG’nin feshinin bir seçenek olarak masada duruyor olabileceğini belirtti. “ABD’yle bir tür anlaşmaya varmadıkça Türkiye’nin kapsamlı bir operasyon yapma ihtimali çok kuvvetli görünmüyor” diyen Yeğen, HTŞ’nin SDG’ye yönelik bir askeri operasyon düzenlemesinin de bugün için mümkün görünmediğini ifade etti. Yeğen, ‘yeni süreç’ için ise “Süreç Rojava’da uzlaşmaya yardımcı olabilir ve Rojava’da uzlaşma da sürecin ilerlemesini sağlayabilir” değerlendirmesinde bulundu.

İktidar SDG’den silah bırakmasını istiyor. “Ya silah bırakacaklar ya da silahlarıyla birlikte gömülecekler” diyorlar. Bu gerçekçi mi, SDG mevcut durumda silah bırakır mı?

Silah bırakma SDG’nin önündeki seçeneklerden biri gibi görünmüyor. Eğer işler yolunda gider de Suriye’de çatışmalar yeniden başlamazsa, SDG’nin önündeki esas seçenekler ordunun ya da polisin, daha doğrusu, Suriye güvenlik aygıtının bir parçası olmakla ilgili. SDG’lilerin ne kadarı, hangi biçimde Suriye ordusunun ya da polisinin parçası olacak? SDG’lilerin hepsi mi, az ya da çok bir kısmı mı Suriye ordusuna/polisine katılacak, SDG’liler Rojava bölgesinde güvenliğini sağlamak üzere ayrı bir birim olarak mı ordunun ya da polisin parçası olacak, yoksa güvenlik aygıtı içinde dağıtılacaklar mı? Gerçek seçenekler bunlar gibi.

Öte yandan, SDG’lilerin silah bırakması değilse de SDG’nin feshi bir seçenek olarak masada duruyor olabilir. SDG’lilerin ne olacağı üzerine bir anlaşma sağlandıktan sonra SDG’nin fesholunması ve işlerin siyasete, PYD ve benzeri partilere bırakılması muhtemel. Tabii ki işler yolunda giderse…

Yine iktidardan SDG’ye yönelik askeri operasyonun HTŞ tarafından yapılabileceğini işaret eden açıklamalar geldi. HTŞ bu operasyonu yapar mı, yapabilir mi?

Bugünkü şartlarda yapabilir görünmüyor, yapmaya da çok meyyal görünmüyor. Suriye’ye zar zor bir çatışmasızlık durumu getirmiş ve hazır yönetimi ele geçirmişken HTŞ bizzat kendisi istikrarsızlığa sebep olup her şeye yeniden başlamayı çok istemez diye düşünüyorum. Kaldı ki bugün itibarıyla HTŞ’nin mevcut kapasitesi de bunu gerçekleştirmeye yetecek gibi görünmüyor. Malum HTŞ, SDG’yi alt edecek büyüklükte bir kuvvete sahip değil ve İsrail saldırıları Suriye ordusundan kalan silah ve ekipmana büyük zarar vermiş durumda. Üstüne üstlük HTŞ’nin SDG’ye dönük bir askeri kampanyaya girişmesine ne İsrail ne de ABD onay verecek gibi görünüyor. Oysa hem yaptırımların hafifletilmesi hem de uluslararası meşruiyetini güçlendirmek için HTŞ’nin ABD ve İsrail’le ters düşmemesi gerekiyor. Dolayısıyla, bugün itibarıyla HTŞ, SDG’ye dönük bir kampanyaya girişmeye niyetli de görünmüyor, bunu yapabilecek gibi de. Ancak belli bir zaman geçtikten, yeni rejim iyice yerleştikten sonra HTŞ kendisini yeterince güvende hissederse SDG’yi ortadan kaldırmaya girişebilir ama o olana kadar da muhtemelen yeni rejimin ana hatlarının ne olacağına dair taraflar arasında bir anlaşma da bağıtlanmış olur. Bu olursa da ortada SDG de kalmayabilir, SDG’ye saldırmak için neden de.

AB ve ABD ile ilişkileri ve bölgedeki dengeleri düşündüğümüzde Türkiye’nin sınır ötesi operasyon düzenlemesi ne kadar olası?

Askeri kabiliyet itibarıyla yapabilir yapmasına ancak ABD’nin onayı alınmadan yapılacak bir askeri harekat iki açıdan riskli olur. Zayıf ihtimal, bu türden bir operasyon durumunda ABD kuvvetleriyle karşı karşıya gelinebilir. Daha kuvvetli ihtimalse Türkiye ve Batı arasındaki ilişkiler zar zor toparlanma yoluna girmişken yeniden bozulabilir. Üstelik Türkiye, Suriye’de oluşmakta olan istikrarı bozan aktör damgasını yiyebilir. Bu açıdan bakıldığında, ABD’yle bir tür anlaşmaya varmadıkça Türkiye’nin kapsamlı bir operasyon yapma ihtimali çok kuvvetli görünmüyor.

‘İKTİDARIN SURİYE POLİTİKASI VE İMRALI GİDİŞATI BELİRLEYECEK’

İmralı görüşmeleri bu operasyon söylemlerinin neresinde duruyor? Görüşmelerin Suriye’deki duruma etkisi ne?

Bu ikisi arasındaki ilişki iki biçimde de düşünülebilir. İmralı görüşmeleri, Türkiye’nin Rojava’da yapacaklarını ve Türkiye’nin Rojava’da yaptıkları ve yapacakları da İmralı görüşmelerinin ya da daha yerinde bir deyimle yeni sürecin gidişatını belirleyebilir. İmralı Rojava’yı Türkiye’yle uzlaştırmak için rol oynayabilir ve Türkiye’nin Rojava’yla ilgili uzlaşmacı bir hat takip etmesi yeni sürecin akıbetini olumlu olarak etkileyebilir. Süreç, Rojava’da uzlaşmaya yardımcı olabilir ve Rojava’da uzlaşma da sürecin ilerlemesini sağlayabilir.

ÖNCEKİ HABER

Ford’dan sonra Renault yönetimi de tasarrufa başladı: Yemekler azaltıldı, ısıtıcılar kapatıldı

SONRAKİ HABER

Malatya'da Trend Garden Rezidans davası: Mahkeme yeni bilirkişi raporu talebini reddetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa