17 Ocak 2025 18:05

Dersim'de 'sahte dizelerle' Cemal Süreya anması

Dersim’de düzenlenen Cemal Süreya anmasında, şaire ait olmayan sahte dizeler sunuma eklendi.

Fotoğraf: Nilüfer Akdağ

Paylaş

Nilüfer AKDAĞ
Dersim

9 Ocak akşamı Hüseyin Güntaş Kütüphanesi’nin konferans salonunda bir “Cemal Süreya Anması” gerçekleştirildi. Gerçi “Cemal Süreya Anması” diyorum ama anılan kişi “Cemal Süreya” mıydı yoksa “hayal gücü kullanılarak” adına şiirler daha doğrusu kısa dizeler yazılan ve bunların internete konarak yaygınlaştırılması sonucunda ortaya çıkarılan yani “aslında olmayan” hayali bir Cemal Süreya mı anıldı bilmiyorum.
Takip edenler bilir özellikle Gezi sonrası sosyal medyada bir “İkinci Yeni sevdası”, bir “Oğuz Atay tutkusu” başladı. Her ne kadar bununla bir parça da olsa edebiyatın okunur kılınmasına bir fayda sağlandığına inanmak istesek de bu süreç sonucunda ortaya çıkan yaygın ve önüne geçilemez düzeyde bir edebi dezenformasyon ve niteliksiz ve yüzeysel/sığ bir edebiyat okurluğuydu. Öyle ki şairlere ait olmayan onlarca “sahte dize” (üstelik onların şiir ve düşün dünyasıyla hiç alakası olmayan görüşleri içeren) interneti adeta istila etti. Zaten az okuyan geniş kesimler üzerinde ise bunun zararı daha büyük oldu, zira insanlar Cemal Süreya, Oğuz Atay gibi şair ve yazarlara ait olduğu sanısıyla bu yanlış ve sahte içerikleri giderek daha fazla yaygınlaştırdılar. 

Dersim’de düzenlenen Cemal Süreya anmasında gösterilen ve daha sonra etkinlik boyunca arka planda sürekli dönen sinevizyondaki içerik (yani etkinlik organizatörlerinin kendilerinden diye üretip ortaya koyduğu esas kısım) neredeyse tamamen bu sahte söz ve dizelerden oluşuyordu. Doğrusu bunu görünce tam bir şaşkınlık yaşadım çünkü bu kadar büyük bir hatayı böylesi bir yerde kesinlikle beklemezdim. Fakat daha şaşırtıcı olan ise bu dizelerin Cemal Süreya’ya ait olmadığının, neredeyse kimse tarafından anlaşılamamasıydı. Öyle ki salonda hem sahnede etkinlik adına organizatör olma sıfatıyla konuşma yapanlar hem etkinlik programında yer alanlar hem de etkinliği organize edenlerin ve içerisinde yer alanların tanışı/yakını olan birçok akademisyen vs. bulunmasına rağmen sahnedeki bu akışa hiçbir müdahalede bulunulmadı. Ve yine görebildiğim kadarıyla etkinlik sonrasında da bu kesimlerde (benim temas ettiklerim sınırlı olabilir) konuya dair bir farkındalık oluşmamıştı. Hiçbir şey olmasa bile neredeyse tamamı (arada Cemal Süreya’ya ait birkaç dizenin yer aldığı görsel var mıydı hatırlamıyorum bile) sahte olan ve “adamlığı kadınlardan öğrenen erkeklere” gibi atıflarda bulunacak kadar trajikomik cümlelerden oluşan bu akışa küçük bir müdahalede bulunulabilir, sinevizyon yalnızca Cemal Süreya’nın fotoğrafının bulunduğu bir görselde durdurulabilir, en azından felaketin tekrarı engellenmeye çalışılabilirdi (ki bu aman neyse olan oldu denilebilecek bir şey de değil, fark eder etmez müdahale edilmesi gereken türden bir hata). Ancak bu olmadığı gibi sinevizyonun ikinci bölümü devreye sokuldu ve bu bölümde de aynı şekilde sahte içerikler vardı. 

Şayet bu eleştirilere karşılık bütün sorumluluk sinevizyonu hazırlayan kişinin bilgisizliğine ve deneyimsizliğine yüklenmek istenecekse de şöyle bir itirazım var; “etkinliği organize edenler içerikten esas sorumlu olanlardır.” Yani sen bir Cemal Süreya anması etkinliği organize edeceksin (ki bunu Cemal Süreya’nın memleketinde yaptığını sayısız kere vurgulayıp bunu “ilk kez yapmakla” övüneceksin), ama sinevizyon hazırlayan kişiye bir bilgi vs. içeriği sunmayacaksın, üstelik onun hazırladığı içeriği kontrol dahi etmeyeceksin ve bu akış sahnede dönüp dururken hiçbir müdahalede bulunmayacaksın. Bu durum zaten meselenin organizatör ya da organizatörler tarafından ne kadar ciddiye alındığını gösterir. Ancak yukarıda da belirttiğim sebeplerle benim edindiğim intiba oydu ki muhtemelen kimse bu dizelerin Cemal Süreya’ya ait olmadığını dahi anlamadı (fark edenler olmuşsa da bunu engellemediler ya da engelleyemediler).

Etkinlik bilgi ve deneyim düzeyi düşük genç, yahut öğrenci grupları vb. tarafından organize edilseydi bu satırları yazmaya ihtiyaç olmayabilirdi, çünkü bu bir nebze olsun anlaşılır olurdu. Zira internet dünyası deneyimsiz insanların her zaman iyi bir biçimde ayıklayamayacağı bir yığın yanlış bilgiyle dolu. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi etkinlik içerisinde Munzur Üniversitesi’nde çalışan birçok akademisyen ve kentin birçok önde gelen kesiminin bulunduğu “iddialı” bir  “Cemal Süreya anması” olarak organize edilmiş, üstelik bunun kentte bir “ilk olduğu” iddiası sahneden birkaç kez dillendirilmiş (ki bu doğru değil, daha önce Cemal Süreya’nın memleketi olan Pülümür Belediyesi öncülüğünde bazı etkinlikler organize edildi), hatta Cemal Süreya’nın mezarının da aslen Dersim’li olması sebebiyle  Dersim’e getirilmesi gerektiği gibi bazı ifadeler ve talepler iddialı bir şekilde dillendirilmişti. 

Etkinliğin ciddiyetini ve iddiasını yansıtan diğer öğeler ise neredeyse haftalar öncesinde etkinliğin duyurusunun ve programının yer aldığı bir görselin branda şeklinde kentin muhtelif yerlerine asılmış olması, etkinlik için şehir dışından konuşmacı olarak davetlilerin (bildiğim en az bir kişi) getirilmiş olması, etkinliğin Hüseyin Güntaş Kütüphanesi gibi ciddi bir mekanda gerçekleştirilmiş olması (İl Kültür Merkezi’nden sonra kentin tek modern konferans salonuna sahip yapısı ve İl Kültür Müdürlüğüne bağlı olarak işletiliyor- kiralanıyor ya da kamusal işler için ücretsiz verilebiliyor), etkinlikte akademisyen ve müzisyen olan birçok kişinin sahne alması vb. olarak gösterilebilir. Üstelik tüm bunlar etkinliğe aynı zamanda belirli bir bütçenin ayrıldığını da gösteriyor. 

Bütün bu olumsuzluklara ve etkinlikte yapılan bazı sunum ve konuşmalara dair başka eleştirilerim de bulunmasına rağmen etkinlikte yer alan bazı sanatçı ve konuşmacıların sunumları güzel ve değerliydi. Bu anlamıyla etkinlikte gerçekleşen bu hataların onlara mal olmasını istemem (ki bu kişilerin bazıları etkinlik boyunca sahneye arkası dönük bir şekilde konumlandıkları için durumu fark etmemiş de olabilirler). 

Etkinlikte dikkatimi çeken “sahte Cemal Süreya dizelerinden” bazı örnekler: 

“bazen diyorum ki; ne olacak söyle gitsin..
sonra diyorum; ”söyleyince ne olacak, sus bitsin !” 
"seni ne zaman uyurken hayal etsem; affediyorum" 
aynı şehirde, sen varsın, ben varım, biz yokuz! 
"kimse benimle oynamıyor diye ağlayan çocuk! sen büyü hele, bak ne oyunlar oynayacaklar seninle." 
“adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok.” 

Son olarak; takdir edilir ki kimsenin ne edebiyat ya da şiir okuma zorunluluğu var, ne de böyle bir etkinlik yapma zorunluluğu. Cemal Süreya aslen Dersimli olduğu için burada onun adına da bir etkinlik yapılması gerektiği düşüncesi hasıl olmuş olabilir, ki bu anlaşılır. Ama artık kaçıncı baskısını yaptığını dahi takip edemediğimiz düzeyde çok basılan, okunan, tanınan ve bilinen yani artık bir “genel kültür konusu” olan bir şairin anmasını kendi memleketinde yukarıda tarif ettiğim çapta bir organizasyonla yapmaya yeltenip bu denli özensiz hatalar yapmak hiçbir biçimde anlaşılır ve kabul edilir olamaz. Zira bu ne anılan kişinin hatırasına ne de o etkinliği izlemek için gelen insanlara yaraşır bir durum olur.

Bu üzücü ve elim hadiseyi Dersim kamuoyunun hafızasına küçük bir dipnot olarak düşüp bir daha böylesine vahim ve büyük hataların yapılmayacağını umduğumu ifade etmek istiyorum.

ÖNCEKİ HABER

İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 46 bin 876'ya yükseldi

SONRAKİ HABER

Gaziantep'te beton bloğun altında kalan sürücü Turan Günbaş hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa