18 Ocak 2025 04:42

Tekelleşmenin çarkında oyuncu adayları: Hayatta kalabilirsen ‘star’ olabilirsin

Son zamanlarda sıkça tartışılan sinema ve televizyon sektöründeki tekelleşmenin mağduru sanatçılar, ekmek mücadelesi verirken çarkın dişlilerinin arasında ezilmemeye de gayret ediyor.

Görsel X'in yapay zekası Grok2 tarafından üretilmiştir.

Paylaş

EKİM DENİZ AKARSLAN

ID İletişim’in sahibi Ayşe Barım, tekelleşme, milyon liralar kazanan dizi oyuncuları, kulaktan kulağa yayılan ve her sektörde yaşanan ama oyunculuk ve dizi sektörü açısından son dönemde iyice ayyuka çıkan menajerlik şirketi savaşları çok konuşuldu, konuşulmaya devam ediliyor.

Ünlü oyuncuların, aşkları, ilişkileri, kimin kimlerle aynı masalara oturduğu ve nasıl geniş ilişki ağlarına sahip olduğu tartışılırken mesleğini bir şekilde yaparak hayatta kalmaya çalışan oyuncuların yaşam koşulları ya da bu kocaman pastadan paylarına düşenin ne olduğu atlanıyor. Özellikle mesele sanatsa, sanatın sınıflar üstü olduğu, her türlü maddi gerçeklikten ve toplumsal koşullardan azade olduğu dolayısıyla da bu sektörde iddia edilenlerin asılsız olduğu kanısına varılırken kamera önünde ve arkasında uzun saatler, insanlık dışı çalışma koşullarında çalışan emekçilerin yaşadıkları “yeteneksizlikle” ya da şanslı olup olmadıklarıyla açıklanmaya çalışılıyor. Konu bugün sektörde yer etmiş ünlü bir oyuncunun havaalanında keşfedilmesi ve çok emek vererek bugünlere geldiği hikayesiyle kapatılmaya çalışılıyor.

Sektörde yer edinememiş ve çoğunluğu birçok hayal ve hedefle konservatuvardan mezun olan oyuncular menajerleri tarafından kendilerine önerilen işin aynı zamanda sektörde yer etmiş meşhur oyunculara da gittiği koşullarda var olmaya çalışıyor. Tekelleşmenin bir sonucu olarak yaratılan ve adaletsiz olan rekabet ortamında oyuncular daha baştan kararı bilerek hareket etmek zorunda kaldığından ek işlerde çalışıyor. Aynı zamanda sektörde yer etmiş menajerlerin cast direktörlüğüne soyunması metinde geçen karakterlerin ve yaratılan kurgunun bile kendi oyuncularına göre şekillendirebileceği bir alana dönüşüyor. Bunun sonucunda ise sektördeki büyük isimlerle çalışma şansı olmayan oyuncular tam da bu noktada düşük ücretlerle, kötü çalışma koşullarında oyunculuk yapmaya itiliyor.

"SIK DİŞİNİ, SIRAN GELECEK"

Bir dizi ya da filmin bir sahnesinde görünmek için girilen onlarca seçme için harcanan efor, verilen yol paraları, uzun kuyruklarda heba edilen saatler, tek başına seçmeler için gönderilen metni ezberlemek ve ona çalışmak için harcanan emek ise bu sürecin bir parçası olarak bile görülmüyor. “Mesleğin sektörü ve doğası bu”, “Biraz daha sık dişini, sıra sana gelecek” söylemleriyle yüzlerce oyuncu sırada beklerken o sırada asgari ücret açıklanıyor. Ulaşıma yüzde 35 zam geliyor. Kira fiyatları artıyor da artıyor. Birçok oyuncu için sanatını yapma fikri artık tek başına seçmelerden seçmelere giderek televizyon ekranlarına çıkarak yaşayabileceği ama asla zamanında ya da tam yatmayan bölüm ücretini banka hesaplarında görme hayaliyle sınırlı kalmak zorunda kalıyor.

HÜKÜMETİN POLİTİKALARINDAN BAĞIMSIZ DEĞİL

Buralara kadar gelinen yol ise genel olarak ve özellikle konservatuvar mezunu oyuncuların tiyatro yapma konusunda verdikleri emeklerin karşılık bulmaması ile başlıyor. Zira oyunculuk sektöründeki tekelleşme bu sistemde her sektörde olduğu gibi kârlarını artırmak için yeni alanlara ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda Zorlu PSM, Uniq Hall gibi çeşitli sermaye gruplarına ait sahnelerle anlaşmalar içerisinde olan büyük menajerlik şirketleri artık tiyatro sahnelerini de dizayn etmeye başlıyor. Bu geniş ilişki ağlarının içerisinde yaşam savaşı veren birçok oyuncu ise çareyi tutunabildiği birden fazla işin içerisinde olmaya çalışarak hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Uzun ve ağır set çalışma koşulları, birden fazla işte çalışmak zorunda kalmakla birlikte doğrudan AKP iktidarının ekonomi politikalarının sonuçlarını deneyimleyip ayakta kalmaya çalışan oyuncular içinse çeşitli dayanışma ağları kurmak ya da sendikalaşmak bu tartışmalarla birlikte daha da ortaya çıkıyor.

SANAT HER ŞEYİN ÜSTÜNDE MİDİR?

Şu an sanki yeni bir şeymiş gibi önümüze konulan ya da belirli çevreler tarafından “Sanatın tekelleşmesi nasıl mümkün olabilir, sanatta buna yer olamaz. Sanat her şeyin üstündedir” şekliyle liberal söylemlerle ele alınınca oyuncuların yaşadıklarını konuşmamızı engellediği kadar sorunun esas kaynağını da tartışmamızı engelliyor. Oyuncuların yaşam koşulları ve sektörde yaşadıkları mevcut tabloyla pek tabii bağlantılı. Ama tekelleşmenin kendisini tek başına Ayşe Barım tartışmalarına sıkıştırarak ele almak da bir o kadar sakıncalı olacaktır. Bugün, tekelci AKP iktidarının her sektörde olduğu gibi oyunculuk sektörünü de kendi ihtiyaçları doğrultusunda nasıl dizayn etmek istediğini; bunu yaparken hangi yollara başvurduğunu, kimlerle ve nasıl ilişkiler geliştirdiğini konuşmak önemlidir. Ayrıca patlak veren “tekelleşme” tartışmalarının rüzgarını nasıl arkasına alacağı sorusu da ele alınmalıdır.

BİRLİKTE MÜCADELEYLE MÜMKÜN

Ayşe Barım ve ilişki ağları gibi örneklerle, aynı zamanda kendi özgün dinamikleriyle de oyunculuk sektöründe ortaya çıkan tekelleşme sorununa karşı gelebilecek olanlar, bu büyük anlatının içerisinde yaşamlarıyla sınanan, yoksullaşan ve mesleklerini yapamaz hale gelen oyunculardır. Tartışmaların ve yaşananların yönünü değiştirebilecek olan, oyuncuların acil talepleri etrafında birleşerek yürütecekleri örgütlü mücadeledir. Bu mücadele, çeşitli dayanışma ağlarının kurulması, sendikalaşma oranının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması ve kamera arkasındaki set çalışanlarıyla kamera önündeki oyuncuların birlikte mücadele etmesiyle mümkün olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Beşiktaş Belediye Başkan Vekili perşembe günü seçilecek

SONRAKİ HABER

Ankara’da Evrensel okurları Metin Göktepe'yi andı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa