19 Ocak 2025 04:20

Gençler yoksullaşıyor

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta Almanya'da yoksullaşan gençler, İngiltere'de iktidarı zorlayan ekonomik sorunlar ve Fransa'da azınlık sağ hükümetinin ilk gensoru sınavı var.

Gençler yoksullaşıyor

Fotoğraf: Pixabay

Almanya’da gençliğin önemli bir kısmı yoksullukla boğuşuyor. Yoksul ailelerin çocuk ve gençleri toplumsal olarak geride bırakılıyor. Politikacılar ve sermaye çevreleri görevlerini yerine getirmeden bir kenara çekilip parmak sallayarak gençleri kendi hayatlarıyla ilgili daha fazla sorumluluk almaya çağırıyor.

İngiltere’de ekonomik durgunluk ve artan enflasyon (stagflasyon) endişeleri, iktidardaki İşçi Partisinin politikalarına karşı geniş çaplı muhalefete yol açıyor. Ayrıca, Trump ve Elon Musk’ın aşırı sağcı politikaları desteklemesi, Britanya’da ve Avrupa’da siyasi gerilimleri artırıyor. Counterfire’da yayımlanan makalesinde Lindsey German, “Solun önündeki zorluk, hem ırkçılıklarına karşı çıkarak hem de çürüyen neoliberal sermayenin önceliklerine meydan okuyarak faşistleri ve aşırı sağı yenmektir” diye yazdı.

Fransa’da ise sol ittifak Yeni Halk Cephesini (NFP) iktidara getirmemek için Cumhurbaşkanı Macron’un ikinci kez kurduğu sağ azınlık hükümeti ilk gensoru sınavını atlatmış görünüyor. Cephenin bileşenlerinden Sosyalist Partinin (SP) çoğunluğunun Macron’un yeni hükümetini desteklemesi ise tartışma yarattı ve “Cephe bölünüyor mu”, sorusunu gündeme getirdi.

GENÇLER VE YOKSULLUK RİSKİ

Gudrun GIESE
Junge Welt

Almanya'da 18-24 yaş aralığındaki gençlerin dörtte biri 2023 yılında yoksulluk riski altında kabul edildi. Bu korkutucu oranın geçtiğimiz yılda artmaya devam ettiği kesin. Gençlerin maksimum yüzde 25'i geri planda kalırsa toplum nasıl toparlanabilir? Zira gelecek neslin öğrenmesi, kendini eğitmesi, geleceğe umutla bakması ve daha fazla sorumluluk almaya kendini hazırlaması gerekiyor. Ama bu ülkede siyaset, iş dünyası ve toplum milyonlarca insanın yoksullaşmasına göz yumuyor.

Yoksulluk riski altında olan gençlerin birçoğu zaten maddi açıdan dezavantajlı ailelerden geliyor. Bu, onları düşük para, düşük eğitim katılımı ve iş piyasasında düşük beklentiler gibi bir sürekliliğe salmayı haklı çıkarır mı? Tabii ki değil! Ancak ülkemizde şirketler, kalifiye eleman sayısının azlığından, çıraklık başvurularında ise yeterli vasıflara sahip olmadıklarından yakınmayı tercih ediyor. İyi nitelikler için kişisel sorumluluk alınması gerektiği vurgulanıyor? Devlet ise hiçbir şey yapmıyor.

Eyalet ve federal hükümetler de tüm çocukları desteklemenin ve onlara bakmanın ne kadar önemli olduğunu anlamıyor. “Temel çocuk yardımı” için başlatılan koalisyon projesi feci şekilde başarısızlığa uğradı. Yakın zamanda çıkarılan “vergi paketi” zenginlere değerli çocuk yardımı sağlarken, yoksullara birkaç avro daha fazla çocuk yardımı veriliyor. Daha da kötüsü: Berlin Senatosu, üç milyar avroluk kemer sıkma paketinde eğitim sektöründe ve toplumsal katılım projelerinde büyük kesintiler yaptı. Bunun sonuçları ancak birkaç yıl içinde, CDU ve SPD’nin mevcut koalisyonu çoktan tarihe karıştığında ortaya çıkacak.

Çocuklara ve gençlere daha iyi imkanlar sunmaya yönelik öneriler var. Federal Katolik Gençlik Sosyal Hizmetleri Derneği (BAG KJS), yoksulluktan uzak temel çocuk ve genç refahının merkezi bir rol oynadığı “gençlik yoksulluğunu izleme” adlı çalışmasında fikirleri derledi. Ancak bunun bile gelişmelere bağlı olarak gerçekçi bir şekilde hesaplanması gerekir, çünkü kiralardaki sürekli artış ve yüksek gıda ve ulaşım maliyetleri göz önüne alındığında, temel güvenlik politik olarak sabitlenemez, bunun yerine asgari ücret ve Bürgergeld’e (vatandaş parası) benzer şekilde uygulanması gereken uygun bir ayarlama mekanizması gerekir. Ancak şubat ayında yapılacak erken seçimlerin ardından CDU liderliğindeki federal hükümetin kurulması beklendiğinden, bu alanlarda muhtemelen çok daha fazla kesinti yapılacak.

Yoksulluk sarmalının çok daha hızlı dönmesi muhtemel. Yoksulları düşünen yok, yoksul ailelerin çocuklarını ve gençlerini de. Önemli olan arabanın yürümesi, tekerlerin altında kalanlara rağmen…

Çeviren: Semra Çelik

İNGİLTERE’DEKİ EKONOMİK DURUM İŞÇİ PARTİSİNİ ZORLUYOR

Lindsey GERMAN
Counterfire

Yeni bir hafta, yeni bir kriz. Maliye Bakanı Rachel Reeves ve Başbakan Keir Starmer’dan oluşan korkunç ikili bu kez Britanya’nın uluslararası piyasada devlet tahvili satışlarında özellikle kötü bir performans sergilemesi nedeniyle bir ekonomik fırtınayla karşı karşıya. Bu da devlet borçlanmasının maliyetini arttırıyor. Yani Reeves şimdi harcamaları finanse etmek için daha fazla borçlanmak ya da kamu hizmetlerinde acımasız kesintiler yapmakla karşı karşıya. Devlet borçlanmasına getirilen sınırların ‘Müzakere edilemez’ olduğunu zaten açıkça belirtmişti, bu da kesintilere yöneleceği anlamına geliyor.

Telegraph’a göre tercihi birçoğunun fiziksel ve zihinsel sağlık sorunları da olan engellilere yönelik ödemelere daha fazla saldırmak ve onları çalışmak zorunda olmamaları gerektiği halde çalışmaya zorlamak olacak. Bu son ‘zor seçim’, İşçi Partisinin tasarruflarının neredeyse her zaman işçi sınıfından insanların zararına olduğunun altını çiziyor.

Krize karşı tepkisi, ekonominin büyüyeceğini ve bu gerçekleştiğinde hepimizin daha iyi durumda olacağını tekrarlamaktan ibaret. Ancak bunların hiçbiri mantıklı değil. Stagflasyondan -durgun bir ekonomi ama yükselen enflasyon- çokça söz ediliyor ve politikaları her kesimden yaygın bir muhalefete yol açtı. İşverenler, büyük şirketlerin artan fiyatlarla yansıtmaya çalışacakları artan ulusal sigorta ödemeleri konusunda çığlık atıyor. Çiftçiler miras vergisine karşı muhafazakar bir hareket oluşturuyor ve bu da aşırı sağı güçlendirecek. İşçi sınıfının gelirleri saldırı altında ve kamu hizmetleri yerlerde sürünüyor.

Rachel Reeves sık sık sırf İşçi Partisi hükümeti var diye ekonominin büyüyeceği izlenimini veriyor. Bu hafta kesinlikle bu aptallığın sonunu görmeliyiz, ancak o ya da Starmer’ın neler olup bittiğini anladığına ya da bununla başa çıkabileceklerine dair hiçbir işaret yok.

Belli ki bu şekilde olmasını beklemiyorlardı. Starmer, solu İşçi Partisindeki herhangi bir etkin rolden tasfiye etmeyi başardı. Göç, ordu ve dış politika konularında sağcı değerleri kabul etmesinin kendisini sağdan koruyacağını varsaydı ve seçim sırasında Reform UK’ye açıkça saldırmayı reddetti çünkü bunun esas olarak Muhafazakar Partiye zarar vereceğini düşünüyordu.

Ancak şimdi Trump, geçtiğimiz haftalarda İngiliz siyasetine doğrudan müdahalelerde bulunan ve gözünü Starmer’a dikmiş olan Elon Musk’ın yakın danışmanlığında Beyaz Saray’a doğru ilerliyor. Trump’a dalkavukluk yapmaları ya da David Lammy gibi bir soytarının sadık açıklamaları onları aşırı sağcı saldırılardan koruyamayacak ya da İngiltere’nin ABD ile önemli bir ‘özel ilişkisi’ olduğu kurgusunu sürdürmelerine izin vermeyecektir.

Hayatım boyunca, ekonomik ve siyasi fırtınayla başa çıkma konusunda daha az becerikli en fazla birkaç İngiliz hükümeti gördüm. Oligarkların siyasete doğrudan müdahale ettikleri ve her yerde aşırı sağı güçlendirdikleri düşünüldüğünde bu durum özellikle tehlikelidir. Burada, Britanya’da Musk’ın ana saldırı hattı, İslamofobi seviyelerini körükleyen sözde Asyalı ‘damat çeteleri’ hakkında olmuştur. Trump ve Musk, Alman AfD’den (Nazilerin güçlü yankıları ve yeniden göçten bahseden) İtalya’nın faşist Başbakanı Georgia Meloni’ye kadar Avrupa’nın dört bir yanında aşırı sağı destekliyor.

Solun önündeki zorluk, hem ırkçılıklarına karşı çıkarak hem de çürüyen neoliberal sermayenin önceliklerine meydan okuyarak faşistleri ve aşırı sağı yenmektir. Bu, bize bedel ödetmeye çalışan yeni İşçi Partisi kemer sıkma politikalarına karşı büyük bir mücadele anlamına gelmektedir.

Çeviren: Çınar Altun

NFP BÖLÜNÜRKEN BAYROU İLK GENSORU ÖNERGESİNDEN KURTULDU

Gaël De SANTIS
Humanite

16 Ocak Perşembe günü, Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), Yeşiller ve Komünist Parti (PCF) milletvekilleri tarafından sunulan gensoru önergesi yalnızca 131 oy aldı. Yeni Halk Cephesi (NFP), milletvekillerinin bir kısmının hükümetle yapılan görüşmelerin kısmen sonuç verdiğini savunarak önergeye oy vermeyi reddetmesiyle bölündü.

Hükümete karşı sunulan gensoru önergesi oylanmadan birkaç saat önce (Başbakan) François Bayrou, Meclis ve Senatodaki (NFP bileşeni olan) Sosyalist Parti (PS) grup başkanlarına, kabul etmeye hazır olduğu tavizleri listeleyen bir mektup gönderdi. Ancak eski edebiyat öğretmeninin (Başbakan Bayrou) kalemi, çoğu Sosyalist Partiliyi ikna etse de, solun geri kalanı için argümanları yetersiz kaldı.

Sosyalist Parti milletvekilleri, iktidarı devirmek için hükümet tarafından sunulan gerekçeleri yeterli buldu. Ancak bu, LFI, PCF ve Yeşiller milletvekilleri için yeterli olmadı. Perşembe günü 131 milletvekili önergeye oy verdi, bu da gerekli çoğunluğun (288 oy) oldukça altında kaldı.

Meclis kürsüsünde, PS Genel Sekreteri Olivier Faure, partisinin milletvekillerinin pozisyonunu savundu. “Muhalefetteyiz ve orada kalacağız” diye başladı. “Bu nedenle, gensoru önergesi her an mümkündür” diyerek taahhütlerin yerine getirilmesini ve müzakerelerin devam etmesini sağlama niyetini belirtti.

“Müzakere etmekten utanmıyoruz” diyen Olivier Faure, Bercy ve Matignon ile yapılan görüşmelerde elde edilen sonuçları vurguladı. “Müzakere sayesinde 2025’te emeklilik maaşlarının dondurulması geri gelmeyecek, elektrik vergileri artırılmayacak, doktor muayeneleri ve ilaçların sosyal sigorta tarafından ödeme oranı düşürülmeyecek. 12 bin sağlık ve hastane personeli kadrosu oluşturulacak veya korunacak. Kamu sektöründe hastalık durumunda üç gün ücret kesintisi olmayacak, 4 bin öğretmen kadrosu kaldırılmayacak...” dedi ve temettülerin veya “en küstah servetlerin” vergilendirilmesi arzusunu ifade etti. (Yeni bir kazanım değil, Barnier bütçe politikasında öngörülüp Bayrou’nun uygulamaktan vazgeçtiği kararlar).

PS milletvekili, meslektaşlarını duruşlarını değiştirmeye çağırarak, “Amacımız her zaman bir sonraki seçim için tarih belirlemekle sınırlı olmamalı” diye konuştu.

Emeklilik meselesinde, sendikalar ve işverenlerin katılımıyla düzenlenecek ve yasa tasarısından önce emeklilik yaşının yeniden değerlendirileceği bir sosyal konferans duyurusunu olumlu karşıladı. Bu fikir, aslında François Bayrou tarafından bütçe dengesi ve siyasi uzlaşmaya bağlı olarak gündeme getirilmişti.

Olivier Faure, diğer sol gruplardaki meslektaşları gibi, işverenlere veto hakkı tanınmasını eleştirdi. Ancak bu engeli aşabileceğini düşünüyor. “Tartışmanın kilitlendiğini ve alternatiflerin sonuna kadar gitmesine izin verilmediğini hissedersek, bir gensoru önergesi sunarız” diye yeniden tehdit etti.

Başbakanın mektubunu aldıktan sonra, Yeşiller Sekreteri Marine Tondelier, “François Bayrou tarafından listelenen tavizleri" memnuniyetle karşıladı ve “Bu tavizlerin büyük ölçüde sonbaharda Yeni Halk Cephesi (NFP) tarafından yürütülen parlamento çalışmasının sonucu olduğunu” ifade etti.

Ancak bu ilerlemeler yeterli değildir. Yeşiller Grup Başkanı Cyrielle Chatelain, emeklilik reformunun iptal edilmemesini, ekoloji için yeterli finansal kaynak sağlanmamasını ve aşırı sağın hükümet üzerindeki etkisini eleştirerek gensoru önergesi için oy kullanacaklarını açıkladı.

Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Ulusal Koordinatörü Manuel Bompard ise, “Sizin çöküşünüz, Cumhurbaşkanının istifası ve ülkeyi içine düştüğünüz çıkmazdan çıkarmak için sandığa dönüş olmadan istikrar olmayacaktır” dedi.

Fransa Komünist Partisi milletvekilleri ve GDR grubu adına konuşan ve gensoru önergesine imza atan Elsa Faucillon, başbakana şunları söyledi: “Büyük hayaller beslemeksizin, komünistler yanınıza önerilerini sunmaya geldiler. Siz bunları hiç dikkate almadınız.”

Daha sonra Faucillon, Macron yönetiminin iddia ettiği gibi “İstikrarı değil, sadece en zenginlerin çıkarlarını korumayı” ve “Sermayeye dokunmayan bir bütçe” hazırlamayı amaçladığını eleştirdi.

Emeklilik konusunda işveren ve sendikalar arasında başlayacak müzakereler ve olası bir meclis sunumu hakkında, “Belirsizlik devam ediyor: Parlamentonun nihayet karar verebilmesi için çok fazla ‘eğer’ (şart) var, bu yüzden net bir tablo görmek zor” değerlendirmesi yapılıyor.

Bu oylama ile, PS’den sekiz milletvekili gensoruya oy vermiş olsa bile, NFP bir türbülans bölgesine girmiş durumda. Parti liderlikleri ve seçmen tabanları bölünmüş durumda. Çarşamba günü yayımlanan bir Elabe anketine göre, isyancı sempatizanlarının yüzde 72’si gensoruyu desteklerken, Sosyalist Partililerin yalnızca yüzde 32’si ve Yeşiller’in yüzde 34’ü destek verdi.

Son iki haftadır LFI, hükümetle müzakere etmeyen sol grup olarak izole durumdaydı. Ancak bu perşembe gününden itibaren, yarışın sonucundan memnun olmayan solun bir kesimi tarafından eleştirilen PS hedefte. PS’nin “Macron yanlısı yeni bir koalisyona girdiği ve fiilen Yeni Halk Cephesinden çıktığı” değerlendirmesi, oylamanın ardından LFI Ulusal Meclis Başkan Yardımcısı Clémence Guetté tarafından yapıldı. Perşembe sabahı France 2’de yaptığı açıklamada, politik güçlerin, gensoruya oy vermeyen milletvekillerinin seçim bölgelerinde karşılarına aday göstereceğini duyurdu.

Öte yandan, Yeşiller ve Sosyal Grup Sözcüsü Benjamin Lucas, NFP hakkında, “Evet, bu önemli bir parlamenter strateji anlaşmazlığı, ancak bu, birçok Fransız'a umut veren vazgeçilmez bir ittifakı ortadan kaldırmaz” dedi ve ekledi: “Bağırıp çağıran bir sol ile ihanet eden bir sol arasında bir mantığa kapılmayı reddediyoruz. Yeşiller, birliğin mimarıdır.”

PS ise gensorunun zaten sadece solun oylarıyla kabul edilemeyeceğini vurguluyor. PS Milletvekili Béatrice Bellay, “Sol milletvekilleri, Başbakanın tavizlerini NFP’nin kazanımları olarak görmelidir” diyerek şunları ekliyor: “Bay Mélenchon’u (LFI lideri) tanıyorsunuz. Güçlü ve tehditkar ifadeleri var. Ama solun zaferleri olan kazanımlar elde etmemizden memnun” Ve ekliyor: “Bu, NFP’nin sonu değil.”

Her şey, farklı güçlerin birliği sürdürme isteğine ve hangi koşullarda olacağına bağlı olacak. Aynı zamanda, gelecek bütçe gerçeği de belirleyici olacak. Gelecek tarihlerin kritik önemde olması bekleniyor. Komünist Parti Milletvekili Stéphane Peu ise “NFP ve hükümet için gerçek sınavın bütçe üzerinde olacağını düşünüyorum” diyor. Sıradaki sarsıntı: Şubat ayında bekleniyor.

Çeviren: Ali Rıza Yıldırım

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et