İTO’dan aile hekimliğinin paralı hale gelmesine tepki: Sağlığın tabutuna son çivi çakılıyor
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesinden duydukları endişeyi dile getiren İTO, “Koruyucu sağlıkta ücretli uygulamalar halk sağlığına tehdittir” uyarısında bulundu.
Fotoğraf: Evrensel
İstanbul Tabip Odası (İTO), 15 Ocak 2025'te yürürlüğe giren Aile Hekimliği yasasındaki değişiklikler ve sağlık hizmetlerinde artan piyasalaştırmaya karşı bir basın açıklaması düzenledi.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 15 Ocak 2025 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandı. Yapılan düzenlemelerle, daha önce tamamen ücretsiz olan birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamındaki aile hekimliği uygulamalarında bazı hizmetler artık ücretli hale getirildi. Yeni düzenlemelerle birlikte, yabancılara sunulan sağlık hizmetleri tamamen ücretli hale gelirken, ehliyet raporları ve mesai sonrasında yapılacak akupunktur-fitoterapi gibi uygulamalarda da ücret talep edilecek.
Bu gelişmeler, sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasına karşı duyulan endişeleri artırdığını dile getiren İTO, sağlıkta özelleştirme ve ücretli hizmet uygulamalarının artmasının, halk sağlığını tehdit ettiğini vurguladı.
“HALK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİLİYOR”
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, birinci basamağın halk sağlığında temel bir rol üstlendiğini vurgulayarak, aile sağlığı merkezlerinde çalışan hekim, hemşire ve ebelerin yapılan düzenlemelere itiraz ettiğini söyledi. Küçükosmanoğlu, "Birinci basamağın asli görevi koruyucu sağlık hizmetleridir. Ancak getirilen düzenlemeler, bu görevin önceliğini kaybetmesine ve paralı işlemlere yönelinmesine neden olacaktır" dedi.
Küçükosmanoğlu, getirilen değişikliklerin halk sağlığını tehdit ettiğini ve sağlık sistemini geri dönüşü zor bir yola sürüklediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Bu değişiklikler, sağlığın tabutuna çakılan son çivi olarak adlandırılabilir. Vatandaşlar, bu düzenlemelerin farkında olmalı ve itiraz etmelidir. Sunulan kolaylık gibi görünen düzenlemeler, aslında sağlık sistemine yönelik büyük bir darbedir."
“HALKIMIZ MÜCADELE ETMELİ”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, sağlık sisteminde yapılan düzenlemelerin hem halk sağlığına hem de birinci basamak sağlık hizmetlerine büyük zarar verdiğini belirtti. Saip, özellikle rapor işlemlerinin paralı hale getirilmesine tepki göstererek, "Bu adımlar sağlık hizmetlerini erişilemez hale getiriyor ve halk sağlığını tehdit ediyor" dedi. Saip, rapor işlemlerinin paralı hale getirilmesinin sağlık sisteminde başka sorunları da beraberinde getireceğine dikkat çekti. "Bu durum, sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artırır ve usulsüz rapor taleplerinin önünü açar. Parayla rapor düzenlenmesi gibi bir anlayış, halk sağlığını tehlikeye atar ve bu kurumların güvenilirliğini zedeler" diye konuştu.
Saip, birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretsiz kalması gerektiğini ve bu konuda halkın bilinçlenmesi gerektiğini söyledi. "Halkımızın bu konuda mücadele etmesi ve sağlığını savunması çok önemli. Türk Tabipleri Birliği olarak, bu yasanın geri çekilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz ve sürecin yakın takipçisi olacağız" ifadelerini kullandı.
“YOKSUL HALK SAĞLIĞA ERİŞEMEYECEK”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Üyesi Dr. Emrah Kırımlı, ASM'lerin yetersiz koşullarda hizmet verdiğini, ekonomik krizle birlikte halkın sağlık hizmetine erişiminin daha da zorlaştığını ifade etti.
Dr. Kırımlı, ASM'lerde yıllardır iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını vurguladı:
"Türkiye'de 15 yıldır ASM'ler var, ancak hiçbirinde iş güvenliği örneği oluşturulmuş değil. Sağlık çalışanları her gün iş kazası ve meslek hastalıkları riskiyle karşı karşıya. Sağlık Bakanlığı bu konuda hiçbir adım atmıyor, gerekli tedbirler alınmıyor."
Sağlık hizmetlerinin giderek ticarileştirildiğini söyleyen Kırımlı, şu değerlendirmelerde bulundu: "Yeni düzenlemeler tamamen ticari bir mantıkla hazırlanmış. Yönetmelik, 'şu ilacı yazarsanız para ödenmez, şu hizmeti sunarsanız ödeme yapılır' gibi maddelerle dolu. Ancak halk sağlığına dair bir iyileştirme yok. Aşılama krizleri devam ediyor, kanser gibi ciddi hastalıkların erken teşhis oranı düşük. Sağlık sistemi paraya dayalı bir yapıya dönüştürülüyor."
ASM'lerin ekonomik krizin etkisiyle yoksul halk için tek sağlık hizmeti merkezi haline geldiğini belirten Kırımlı, "Bugün milyonlarca insanın sosyal güvenlik prim borcu var ve hastanelere gidemiyorlar. Sağlık hizmetine erişimde ASM'ler son çare, ancak burada da 20 lira gibi sembolik bir ücreti bile ödeyemeyen hastalar var" dedi.
“IRKÇILIK VE AYRIMCILIK ASM'LERE TAŞINIYOR”
Kırımlı, ASM hizmetlerinden yabancı uyruklu bireylerin dışlanmasını eleştirdi:
"Bu ülkede doğmuş, yıllardır burada yaşayan insanlar bir gecede sistem dışına itildi. Sağlık hizmeti onlar için ücretli hale getirildi. Bu, yalnızca sağlık hakkını değil, insan haklarını da ihlal ediyor. Ekonomik kriz ve ayrımcı politikalar sağlık sistemini daha da zayıflatıyor."
RANDEVU KRİZİ KAPIDA!
ASM'lerde randevu krizlerinin başlayacağına dikkat çeken Kırımlı, sağlık çalışanlarının yeni yönetmelikle daha da zor şartlarda çalıştırıldığını belirtti. "Bu eziyet politikaları nedeniyle ASM'lerde ciddi bir istifa dalgası yaşanıyor. Bu da randevu alamayan, muayene olamayan hastaların sayısını artıracak" diye konuştu.
“ADIM ADIM PİYASALAŞTIRILDI”
Yapılan konuşmaların ardından basın açıklamasını İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç yaptı.
Oruç, sağlıkta piyasalaştırma sürecinin 1980'lerde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesiyle başladığını, devletin ücretsiz sunduğu hizmetlerin paralı hale getirildiğini ifade etti. Oruç, "Pek çok hizmet adım adım piyasalaştırıldı, özelleştirildi. 90'lardan itibaren Dünya Bankası kredileriyle sağlık hizmetleri piyasalaştırıldı ancak bu süreç, kamu emekçilerinin mücadelesi ve TTB'nin muhalefeti sayesinde yavaş ilerledi" dedi.
Oruç, 2003 yılında AKP iktidarıyla başlatılan SDP'nin, sağlık hizmetlerini piyasa odaklı bir yapıya dönüştürdüğünü söyledi.
"2005 yılında Sağlık Ocakları yerine Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) kuruldu. ASM'lerde çalışan hekimler sözleşmeli hale getirilerek ekip sistemi dağıtıldı. Kamu desteği çekildi, bina ve demirbaş ihtiyaçları görmezden gelindi."
“YENİ YASA SAĞLIK HİZMETLERİNİ PARALI HALE GETİRİYOR”
Oruç, 15 Ocak'ta yürürlüğe giren yasa değişikliğini şu ifadelerle eleştirdi:
- İl Sağlık Müdürlükleri bünyesinde döner sermaye işletmeleri kurularak birinci basamak sağlık hizmetleri paralı hale getirildi."
- Ehliyet, spor yapabilir raporları gibi belgeler ücretli oldu."
- Toplanan paranın nasıl bölüşüleceği muğlak bırakıldı.
“GÖÇMENLERİN SAĞLIK HAKKI KISITLANIYOR”
Yeni yasa ile göçmenler için tedavi edici sağlık hizmetlerinin ücretli hale geldiğini belirten Oruç, bu düzenlemeyi insan haklarına aykırı bulduğunu söyledi.
Oruç, "Hükümet göçmenleri ucuz iş gücü olarak kullanıyor. Ancak sorumluluk almaktan kaçınıyor. Her insan gibi göçmenlerin de sağlığa erişim hakkı vardır. Bu düzenleme derhal geri çekilmelidir" dedi.
“BİLİM DIŞI UYGULAMALAR SAĞLIK SİSTEMİNE GİRDİ”
Oruç, akupunktur ve fitoterapi gibi geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının ASM'lere dahil edilmesine tepki göstererek şunları söyledi: "Bu uygulamalar bilimsel açıdan şüpheli ve sağlığa zarar verebilir. GETAT uygulamalarının mesai dışı ücretli hizmete dönüşmesi, sağlık sistemini daha fazla ticarileştirecektir" dedi.
“SAĞLIK YERİNE PARA ÖNCELENİYOR”
Oruç, SDP'nin halk sağlığını ikinci plana attığını belirtti. Oruç, "Bu sistem halk yerine çeteleri ve parayı önceliyor. SDP artık tarihin çöp sepetine atılmalıdır" dedi.
İstanbul Tabip Odası, Kasım 2024'te "Eziyet Yönetmeliği"ne karşı başlatılan mücadelenin devam edeceğini söyleyen Oruç, "Yeni yasa maddelerine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Sağlık hakkını savunmaya devam edeceğiz" diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)