23 Ocak 2025 06:15

Veysel Atayman'a mersiye: "Atayman Pedagojisi" | "Tatava yapmayın, çalışın!"

‘Son Komünist Anlatıcı’ya bir mersiye denemesi ya da şefkatli bir aforozun mağduru olan bir Marksist aydının izinde bir arpa boyu…

Veysel Atayman | Fotoğraf: Yalçın Baykul 

Paylaş

Musost CANBEK

Neredeyse 10 koca yıl geçmiş olacak Veysel Atayman hocamızın yokluğunun üzerinden. Ne yazık ki bu on yıllık sürece kendilerine Marksizmin yol gösterici pusulasını emanet ettiği sayısız denebilecek kadar çok sayıdaki öğrencilerinin meşum sessizliği ve unutkanlığı da damgasını vurmuş gibi. Bu dehşetengiz vefasızlığın anlaşılabilir hiçbir mazereti olamaz elbette.

Dramatik Yayınlar tarafından yayımlanan Yalçın Baykul’un yoğun emeği bu nedenle apayrı bir anlam ve önem kazanıyor. Görkemli bir istisna olmaya layık bir çalışma “Atayman Pedagojisi”. Okurunu ve “Son Komünist Anlatıcı”mızın bilumum öğrencilerinin de ilgisini bekliyor. Yalçın Baykul hocam da Veysel hocamızın eski bir öğrencisi olarak yıllar süren meşakkatli bir çabayla bu eseri ortaya çıkardı.

Ancak daha büyük görevler nicedir ihmal edilmiş durumda. Veysel hocamızın birbirinden kıymetli yazılarını yayımlama nezaketini gösteren Evrensel gazetesindeki, Evrensel Pazar Eki’ndeki ve Yeni E dergisindeki yazıları çoktan bir kitap hacmine ulaşmış durumda. Derlenmeyi bekliyor yıllardır. Bu konuda orta vadede adımlar atabilmek ümidiyle.

“Atayman Pedagojisi”nde hocamızın ailesi, arkadaşları ve meslektaşlarıyla yapılmış söyleşiler ve aktarılan anılar vasıtasıyla her şeyden önce bir komünist anlatıcı vasfına sahip bu toprakların en önemli Marksist aydınlarından birinin portresinin detayları karşımıza çıkıyor.

Veysel hocamızın en önemli özeliklerinden biri de kollektif çalışma ve emeğe öncelik vermesiydi. Birçok öğrencisiyle ortak çeviri çalışmalarına girişti. Öğrencilerinin çeviri alanında deneyim eksikliğini kendi yoğun emeğiyle, adeta şefkatle örtmeyi, perdelemeyi bir görev bildi. Ve ne yazık ki öğrencileri genellikle onun üretkenlik hızının fersah fersah gerisinde kalmayı -adeta- bile bile tercih etti. Acı bir hakikat.

Karamsarlığın yakamıza yapıştığı, vahşi gericiliğin kapitalist sömürü mekanizmalarıyla kol kola girerek çığı andıran bir ideolojik taarruzu çoktan başlatıp üstüne üstlük hız da kazandırdığı ve bu vahim gidişatın ne yazık ki adeta kanıksandığı bir kültürel, politik ortamda Veysel hocamızın Marksizm’i insanlığın kurtuluşunun biricik pusulası sayan iyimser bakışı apayrı bir anlam ve önem kazanıyor.

Antikomünist bir “solculuk” anlayışının simsarlarını, Frankfurt Okulu’nun aslında ne menem bir entelektüel bataklık olduğunu, evrim teorisinin savunulmasının sosyalist aydınlanmacılığın her daim güncel ve vazgeçilemez bir mücadele başlığı olduğunu, tavizsiz bir sınıf siyasetinin asliliğini hep anlatmaya çalıştı. Bu doğrultuda kendi kalemini adeta bir kılıç gibi maharet ve nezaketle savurdu. Eleştiri oklarını öfkeyle, kararlılıkla, kendine has üslubuyla ve ideolojik netlikle, doğrudan doğruya yöneltmeyi görev bildi. İşçi sınıfının bir aydını olarak yığınla çeviri ve makaleye imza attı. Aynı zamanda sosyalist aydınlanmacı bir emeğin ürünleridir karşımızda olan.

Emeğin en yüce değer olduğunu arı gibi çalışkanlığı ve üretkenliğiyle -dolaylı olarak- ifade etmeye çalıştı. Kimseyi kırıp gücendirmeden ama ironiyi de elden bırakmayan bir tarzda. İğneyi de çuvaldızı da daima önce kendisine batırmayı tercih etti. Ama sol liberalizmin yaydığı zehrin de bilincinde olarak Marksistlerin kendi tarihlerinden utanç değil tam tersine gurur duymaları gerektiğinin de mütevazı vurgularıdır bütün üretimleri. Öz eleştiriye daima kıymet vermekle beraber söz konusu olan reel sosyalizmin tarihi ve kazanımları olduğunda Marksist kimliği sakatlayıp kötürüm bırakan tahripkar ve bir o kadar da histerik olan, sol-liberal kalemşorların biteviye öz eleştiri yapılması gerektiği yaygarası ve ısrarının tam da gerici burjuva sınıfının “tarihin sonu” çığlıklarını alkışlamak anlamına geleceğinin bilinciyle yazdı ve üretti. Komünist bir eleştirel bakışla hayata baktı ama reel sosyalizmin kazanımlarını sonuna kadar sahiplenen bir tutumu da ısrarla tercih etti.

Onun gayretini ve ortaya çıkardığı muazzam külliyatı Georg Lukacs’ın şu çarpıcı tespitiyle de özetlemek mümkündür:

“En kötü sosyalizm, en iyi kapitalizmden daha iyidir.”

Ne yazık ki öğrencilerinin şefkatli aforozuna maruz kalan bu kıymetli Marksist anlatıcımızın unutulmaması ve unutturulmaması adına en başta öğrencilerinin artık minnettarlıklarını gösterme vaktidir. Üretme vaktidir. Çeviri yapma ve bu toprakların Marksist eleştiri kültürüne katkıda bulunma vaktidir artık.

Veysel hocamızın belki de en önemli ikaz ve ihtarı sadece benim değil, sadece bütün öğrencilerinin değil, elbette aynı zamanda “büyük insanlık”ın da kulaklarını her gün çınlatmalıdır:

“Tatava yapmayın. Çalışın, çalışın, çalışın!”

ÖNCEKİ HABER

İsrail: Refah Sınır Kapısı'nın idaresi Filistin'e bırakılmayacak

SONRAKİ HABER

Üsküdar'da inşaat işçilerinin kaldığı konteynerde çıkan yangın söndürüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa