Daha büyük fırtınaların provası: 1905 Devrimi
1905 Devrimi, işçi sınıfının politik bir güç olarak tarih sahnesine çıkışı ve halkın örgütlü mücadelesiyle yeni bir dünya kurma iradesine dair bir ders niteliği taşımaya devam ediyor.

Fotoğraf: K. Bulla, Courtesy of the Central State Archive of Kino-Photo-Phono Documents, St. Petersburg
Serhan ŞAHİN
Boğaziçi Üniversitesi
“…Bizi soymanıza boyun eğdikçe
O zaman da topla tüfekle
Aç kalmamızdan kalkarak
Bizi korkutmak hesabınız
Saptadık ki: Cam vitrinler çok ince
Öyleyse bilin ki: ölmeye hazırız
Kararımız o engeli kaldırmak
Böyle sürünmektense…”
Bertolt Brecht’in bu dizeleri, adeta 1905 Devrimi sırasında vuku bulmuş olayların ve işçi sınıfının süreç içerisinde yaşadığı düşünsel kırılmaların en yalın özetini veriyor. V.I. Lenin’in “bir prova” olarak adlandırdığı devrim, Çarlık Rusya’sının çoklu kriz yaşadığı bir konjonktürde ortaya çıkmış ve 1871 Paris Komünü ile 1917 Ekim Devrimi arasında proletaryanın tarih sahnesinde sesini en ciddi biçimde duyurduğu eylemlilikler bütünü olarak kayıtlara geçmiştir. Bahsi geçen tarihselliği anlamlandırmak ve günümüz insanına ne anlattığının altını çizmek için dönemin Rus kapitalizminin durumunu özetlemek hayati önem taşıyor; zira üretim güçlerinde yaşanacak büyük atılımların toplumsal muhalefeti ne ölçüde şekillendireceği, sermaye sınıfının kısa ve orta vadeli çıkarlarının önünde büyük bir engel oluşturmaz. Dolayısıyla dış borçlanmaya muhtaç Çarlık rejimi, köylüleri borçlandırarak toprak ağalarının merhametine terk ederken, Japonya ile Doğu Asya’da bir dominasyon mücadelesine girmiş ve işçi sınıfı üzerinde büyük bir baskı politikası yürütmeye başlamıştı.
Çarlık Rusya’da devrimci düşüncelerin köklerini 19. yüzyılda aramak mümkün. İngiltere’de yaşanan sanayileşme süreci ve Fransız Devrimi’nin etkisi, 1825 yılında “Aralıkçılar İsyanı” olarak adlandırılacak bir grup ordu mensubunun anayasal monarşi talebiyle gerçekleştirdiği gösteride kendini gösterdi. Çar I. Nikolay ayaklanmayı bastırsa da ülkenin içinde bulunduğu olumsuz şartları değiştirmek için önemli adımlar atılmadı. Takvimler 1853 yılını gösterdiğinde Kırım Savaşı gelip çatmış ve halihazırda zor durumda olan ülke ekonomisine bir darbe daha indirmişti. Ülkenin tarımsal üretim gücü feodal bağlara dayanıyordu. 1861 yılında toprak köleliği resmen kaldırılsa da köylülerin yaşamlarında kayda değer bir ilerleme gözlenmemişti. Yüzyılın sonuna gelindiğinde, bir yandan çeşitli devrimci örgütler faaliyet gösterirken, diğer yandan ülkede yapılan sanayileşme hamlesi sonucunda şehirlerde, son derece kötü hayat şartlarında yaşayan bir işçi sınıfı ortaya çıkmıştı. Görüldüğü üzere, Çarlık, Japonya ile yaşanacak mücadelenin arifesinde halkına karanlık bir atmosfer sunmaktan öteye gidememişti.
KANLI PAZAR VE ÇAR’IN İNTİHARI
Devrimin fitili, 1904 yılının Aralık ayında Petersburg’da fabrika işçileri tarafından ateşlendi. Talepleri fabrika müdürü tarafından dikkate alınmayan işçiler, grev kararı aldı ve Çarlık Rusya’da büyük yankı uyandıran iş bırakma eylemleri zincirini başlatmış oldu. İşçi örgütlenmeleri içerisinde önemli bir konuma sahip olan din adamı Georgiy Gapon, işçilerin beklentilerini dilekçelerle Çar II. Nikolay’a iletti, ancak olumlu bir dönüş alamadı. Eylemlerinden sonuç almak isteyen Petersburg halkı, taleplerini barışçıl yollarla yüz yüze iletmek amacıyla Gapon önderliğinde saraya doğru bir yürüyüş başlattı. Ülke çapında ortam son derece gergindi; yaklaşık 400 işletmede grevler başlamış ve işgücünün yarısından fazlası eylemlerde yer almıştı. Bu şartlar altında, barışçıl bir gösterinin büyük bir patlamaya dönüşmesinden çekinen Çarlık, 9 Ocak 1905’te halkın üzerine ateş açarak binden fazla insanı katletmiş, daha fazlasını da yaralamıştır.
Köylüler, olayların detaylarını öğrenebilmek için Petersburg’a delegeler göndermiş ve Çar II. Nikolay’ın yaptığı katliamın haberleri ülke çapında büyük bir hızla yayılmıştı. Kanlı Pazar olarak adlandırılan bu olayın sembolik açıdan önemli bir yeri olduğu ve işçi sınıfının zihinsel yapısında ciddi kırılmalar yarattığı yadsınamaz. Çarlık, uzun süre boyunca kendini tebaasının üzerinde bir baba figürü olarak konumlandırmış ve halkın zihninde bu hisler derin bir yer tutmuştu. Binaenaleyh, mütevazı istek ve ihtiyaçlarını barışçıl yollarla Çar’a iletmek için yola çıkan halkın üzerine ateş açılması, bahsi geçen baba figürünün kırılması ve devletin sınıfsal konumlanışını gözler önüne sermesi açısından kayda değer bir olaydır. Patronlardan gördüğü zulmün çözümünü sarayın önünde arayan işçilerin, Çar’ın namlularıyla karşılaşması, kendi kaderlerini ellerine almaları için önemli bir eşiği temsil etmiştir.
HALKIN KAZANIMLARI
Ocak 1905 sonrası devrim, Ekim ayında bir genel grevle patlak verdi. Petersburg ve çevresindeki sanayi kentlerinde greve yaklaşık 2,5 milyon insan katıldı. Burada, devrim içinde muhtelif toplumsal kesimlerin varlığını not edilmelidir. Eylemlerde sosyalist partiler ve örgütler görünür konumda yer alsa da liberal, anarşist ve popülist hareketler de toplum içerisinde önemli ölçüde kendilerine yer buldular. Köylüler, üniversite öğrencileri ve işçiler gibi halk kesimleri temel siyasi ve ekonomik talepler doğrultusunda örgütlenmiş ve Çarlık Rusya’nın sürdürdüğü iç ve dış siyasetteki top ve tüfek politikalarının karşısında yer almıştır. Ekim ayında, Petersburg İşçi Delegeleri Sovyet’i, çeşitli grev grupları ve siyasi figürler arasında iletişim sağlamak amacıyla bir araya geldi. Proleter demokrasinin bir temsili olan Sovyet’in kurulmasından kısa bir süre sonra Çar II. Nikolay, “Ekim Manifestosu” olarak adlandırılan bildirgeyi yayınlamak zorunda kaldı ve Duma seçimlerinin ertelenmeden, halkın tüm sınıflarını kapsayacak şekilde yapılacağı sözünü verdi. Çar tarafından verilen bu taviz, halkın örgütlü mücadelesi sonucunda kazanılması açısından önemli bir semboldür ve ülkedeki baskı atmosferini, sınırlı bir süre de olsa, değiştirmeyi başarmıştır.
Petersburg Sovyet’i için ayrı bir parantez açmak gerekir. Ekim ayı sonunda, içerisinde 569 delege bulunduran Sovyet, her delege başına yaklaşık 500 işçinin temsiliyetini üstleniyordu. Kelime olarak Rusça “konsey” anlamına gelen Sovyet, işçi sınıfının doğrudan temsiline dayanan bir örgütlenme biçimi olarak öne çıkıyordu; her işçi grubu, kendi temsilcisini seçiyor ve karar alma süreçlerinde kolektif katılım sağlıyordu. Halk arasında etkisini her geçen gün daha da artıran Sovyet, ekonominin önemli sektörlerinde nüfuz sahibi olmuştu. Emekçilerin çıkarlarını korumak amacıyla kontrol ettiği sektörlerde 8 saatlik çalışma süresini uygulamaya koymuş ve işçilerin gıda, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak konusunda düzenleyici bir güç haline gelmiştir. Devrim patlak verdiğinde, çeşitli siyasi örgütlerin yükselen halk hareketini kapsayacak kadar güçlü olmadığı ve bu nedenle devrimin “ölü doğmuş” bir hareket olduğu yönünde tartışmalar yapılmış olsa da Sovyet’in işçi sınıfının çıkarlarını koruyan bir yapı olarak kendini kanıtlaması, önemli bir kazanım olarak değerlendirilmiştir.
1905 DEVRİMİ BİZE NE ÖĞRETTİ?
Genel hatlarıyla 1905 Devrimi, işçi sınıfının politik bir güç olduğunun bilincine varışı olarak değerlendirilebilir. Proletarya, henüz fabrikaları ve üretimi yönetmek için gerekli örgütlü kapasiteye sahip olmasa da siyasi ve ekonomik taleplerini eyleme dönüştürdüğü ve halkın farklı kesimlerini kapsayarak öncü bir rol üstlendiği bir atmosfer yaratmıştır. Çarlık Rusya’nın ülke içinde şiddetli bir baskı siyaseti izlediği ve dışarıda farklı emperyal güçlere karşı hakimiyet mücadelesine giriştiği bir dönemde yaşanan bu devrim, halkın pratik mücadele içerisinde ne kadar hızlı politikleşebileceğini ve kendi siyasi organlarını oluşturmada ne kadar yetkin olabileceğini göstermiştir. Günümüzde de hâkim güçler tarafından inşa edilen düzen, baskı ve savaş politikalarını işçi sınıfına dayatmaya devam etmektedir. Böyle bir konjonktürden bakıldığında 1905 Devrimi, halkın yeni bir dünya kurma iradesine ve bilinçli bir siyasi mücadele sonucunda elde edilebilecek kazanımlara dair önemli bir referans noktası oluşturmaktadır.
KAYNAKÇA:
Brecht, Bertolt, Karl Marx and V.I Lenin. 2018. Paris Komünü 150. Yordam Kitap.
Carr, Edward Hallett. 2022. Devrim okumaları. Yordam Kitap.
Önol, Onur and Onur İşçi. 2019. Rusya İmparatorluğu’nun Çöküşü 1881-1917. Kronik Kitap.
Stalin, Josef Vissaryonovic Cugasvili. 2000. Diyalektik Materyalizm ve Tarihsel Materyalizm.
Trotsky, Leon. 2017. 1905. Haymarket Books.
Evrensel'i Takip Et