22 Ocak 2025 22:55

Yeni dönemde Bilkentlinin yemek tepsisine yeni zamlar mı demek?

Deniz

Bilkent Üniversitesi

Bilkent Üniversitesi, 2024-2025 eğitim öğretim yılına ring seferlerinin azaltılmasıyla başlamıştı. Öğrencilerin günler süren protestolarının kazanımla sonuçlanması mücadele edenin kazandığı gerçeğini bir kere daha gösterdi. Peki sonra ne oldu? Üniversite yönetimi eğitime hukuksuz bir şekilde ara zam yaptı. En temel haklarımızdan olan barınma hakkımıza göz dikti, yurtlarımıza zam yaptı. Yeni dönemle birlikte yemekhaneye de el atması bekleniyor.

En temel haklarımızdan olan beslenme hakkına uygun şartlarda ulaşmak amacıyla tercih ettiğimiz üniversitemizin yemekhanesine her dönem yeni zamlar gelmeye devam ediyor. Yapılan bunca zamma rağmen gün geçtikçe tabaklarımızdaki porsiyonlar küçülüyor, hijyen ve yemeklerimizde kullanılan malzemeler kötüleşiyor. Kullanılan kötü yağlarla ve bayatlamış ekmeklerle mecburen yediğimiz yemekler, beslenme hakkımıza yönelik bir saldırı haline gelmiş durumda.

“KÂR AMACI GÜTMEYEN ÜNİVERSİTE”

Bilkent’in açıkladığı raporlardan aldığımız verilere göre geçtiğimiz yıl, 2020’ye oranla, üniversite bütçesinin yemekhane desteğine ayrılan kısım sadece 5 kat artmışken yemek ücretleri tam 11 kat artmıştır. Üniversite yönetimi her fırsatta zamlanan eğitim ücretlerini, kütüphane önüne fıskiye yapmak gibi biz öğrencilerin hayatında hiçbir katkısı olmayan uygulamalar için kullanıyorsa kendisine kâr amacı gütmeyen bir vakıf üniversitesi dememeli. İktidar üniversitelere yeterince bütçe ayırmıyor, üniversite yönetimiyse fahiş zamlarla eğitim ücretlerini artırıyor ve eğitim bütçesini holdinglere aktarıyor.

PEKİ BİZ ÖĞRENCİLER BU DENKLEMİN NERESİNDEYİZ?

Yaşamımızı etkileyen hiçbir kararda söz hakkımız yok, yönetim bizi dinlemiyor. Öğrenci Temsil Kurulumuzun senatoda oy hakkı olmaması hiçbir şekilde dikkate alınmıyor. Her dönem yemekhaneye zam geliyor ve üniversite yönetimi yemekhane desteğine ayırması gereken bütçeyi fıskiye gibi uygulamalar için kullanıyor. Ancak ortaya etkili bir protesto koyduğumuzda, sesimizi beraberce çıkardığımızda, topluluklardan öğrenci örgütlerine bileşenlerin katıldığı birleşik mücadelemizle kazanıyoruz. İşte o zaman rektörlük, seçtiğimiz temsilcileri değerli vaktini ayırıp dinleyebiliyor. Biz verdiğimiz oylara sahip çıkmadıkça, işleyişle ilgilenmedikçe, irademizin varlığını unuttukça bu durum ne yazık ki böyle işlemeye devam edecek.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir İTÜ öğrencisi, üniversitesinin yemekhanesinden bir görsel paylaştı. Kendi porsiyonunun azlığını üniversitedeki çalışanın porsiyonuyla karşılaştırıp buna sitem ediyordu. Sorması gereken hesabı yanlış yöne, yine kendisiyle aynı sermaye düzeninin mağduruna yöneltiyordu. Biz öğrenciler ve emekçiler aynı taraftayız. Karşısında olduğumuz tarafsa iki kaşık yemeği bize çok gören, aldığımız her nefesten kâr sağlamaya çalışan tek adam yönetimi ve üniversitelerdeki temsilcileri rektörlükler. Bugün asgari ücret insanca yaşamaya yetmiyorsa, üniversitemiz yaptığı her zamda enflasyonu bahane edip boğazımıza daha da çöküyorsa, biz öğrenciler ve emekçiler aynı gemideyizdir. Yiyemediğimiz yemeğin hesabını bizle beraber batmamaya çalışan emekçiden soramayız. Sorulacak hesabın muhatabı bellidir: Asgari ücretin kat kat fazlasını kazanan sermayedarlar ve eğitim için öğrenciden alınan yüz binlerin aktarıldığı holdingler.

BİZİM OLAN ÜNİVERSİTELERE SAHİP ÇIKMALIYIZ!

Asgari ücretin enflasyonun altında belirlenmesiyle biz öğrencilerin de hayatı derinden etkileniyor. Alım gücümüz yapılan zamlarla daha da düşüyor. Peki ne yapmalı? Biz öğrencilere düşen görev ne? Her şeyden önce konumlandığımız yerin farkında olmamız gerek ki hesabımızı yanlış taraftan sorma hatasına düşmeyelim. Üniversitelerimizde irademizin varlığını hatırlayalım ve oy verip görevimizi tamamladığımızı düşünmeyelim. Çünkü yönetim her yeni kararıyla irademizi hiçe saydığını, karar mekanizmalarında bize yer vermeyerek bize gösteriyor ve bizim irademize sahip çıkmamız bu noktada çok önemli. Biz verdiğimiz oylara sahip çıkıp temsiliyet verdiğimiz arkadaşlarımızın çalışmalarını takip ettikçe temsil kurulumuzun işlevselliğini sağlayabiliriz. Yeni dönemle birlikte gelen yemekhane zammına da beraberce karşı durmalıyız. Forumlar alarak arkadaşlarımıza ulaşmalı, onlarla tartışmalı ve taleplerimiz için yan yana gelmeliyiz. Örgütlenmek elimizdeki en büyük güç ve sermaye düzeninin bizi içerisinde yaşamaya mecbur bıraktığı sefalet düzenine karşı sesimizi duyurabildiğimiz tek yol. Bahar döneminde de geçmiş deneyimlerimizin ışığında ısrarlı mücadelemizi sürdürmeye devam etmeliyiz.

Evrensel'i Takip Et