22 Ocak 2025 23:50

15 ayın ardından gelen ateşkes: Topraktaki kanı kim temizleyecek?

Savaşlar nasıl pek çok açıdan -hem iç hem de dış politikada- sömürünün bir aracı, çarkın büyük bir dişlisiyse barış da bunların yok oluşu.

15 ayın ardından gelen ateşkes: Topraktaki kanı kim temizleyecek?

Fotoğraf: Hassan Jedi/AA

Nisa Sude DEMİREL

Boğaziçi Üniversitesi

Filistin’de on yıllardır süren katliamın şiddeti 15 ay boyunca her geçen tırmandı. Koskoca iki sene katliamla kapandı, iki sene katliamla başladı. Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan katliamda “altında tünel var” gibi -Batı medyasının da alkış tuttuğu- bahanelerle okullar, hastaneler bombalandı. “En geniş kayıt altına alınan soykırım”a telefonumuzda vakit öldürmek adına kullandığımız uygulamalarda, her gün soykırıma inat olabildiğince “normal” hayatlar yaşayan gençlerin bir gün sessizce paylaşım yapmayı bırakırken, televizyonda, gazetede şahit olduk. Yediden yetmişe binlerce insan hedef alınarak öldürüldü. Son sayılarla 7 Ekim 2023’ten bu yana en az 46 bin 913 kişi öldürüldü, en az 110 bin 750 kişi yaralandı. Yüzbinlerce Filistinli göç ettirildi. 15 ay 15 günün sonunda ise bir ateşkes imzalandı.

Aylardır süren katliamda bin bir çeşit görüntü izlendi. İsrail Başbakanı Netanyahu ABD Kongresi’nde ayakta alkışlandı örneğin, 2023-2024 döneminde ABD’de İsrail’e yönelik 17 milyar dolarlık askeri destek paketi onaylandı, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen İsrail’e “koşulsuz destek” sözü verdi, pek çok iktidar İsrail’in saldırılarını “kendini savunma hakkı” olarak tanımladı. Bu esnada Türkiye 2024’ün kasım ayına kadar İsrail’le 738 milyon 343 bin dolarlık ihracat yaptı, İsrail’e petrol Türkiye üzerinden aktı, ABD’nin gönderdiği USS Wasp isimli hücum gemisi İzmir Limanı’na demirledi, İsrail’e patlayıcı ve silah sevk ettiği iddia edilen Kathrin gemisi Haydarpaşa Limanı’ndan, Antalya Limanı’ndan geçti.

KATLİAMA SIRTINI DÖNMEYENLER

Bu esnada katliama sırtını dönmeyenler, kendi hükümetini katliama desteği kesmesi için zorlayanlar da vardı ve dünyanın dört bir tarafındalardı. Yunanistan’ın Pire limanındaki liman işçileri İsrail’e gittiğini öğrendikleri mühimmat konteynerini yüklemedi. İtalya’da USB sendikasına üye liman işçileri İsrail’e gidecek silahları yüklemeyeceklerini ilan etti. ABD’de Oakland limanında liman işçileri, İsrail menşeili kargo gemisinin yükünü boşaltmayı reddetti. Hindistan’da 11 limanda çalışan 3 bin 500 liman işçisinin sendikası WTWFI, İsrail’den ya da İsrail’e askeri teçhizat taşıyan herhangi bir ülkeden gelen kargoları yüklemeyi ya da boşaltmayı reddettiklerini açıkladı. Barselona’da bin 200 liman işçisinin sendikası OEPB aynı kararı ilan etti. Belçika’da taşımacılık sendikaları İsrail’e giden konteynerleri yüklemedi. Almanya, Hollanda, Yunanistan, ABD, Yunanistan, İtalya, Fransa, Avusturya, İsveç, Danimarka, Finlandiya, İspanya gibi onlarca ülkede üniversite öğrencileri kampüsleri işgal etti. Polis müdahalelerine rağmen eylemlerini sürdürdü, hükümetlerini İsrail’e desteği kesmeye zorladı. Türkiye’de gençler tüm baskı ve tehditlere rağmen “İsrail’le ticareti kes” demeyi sürdürdü. “Barış İçin Yahudilerin Sesi”, “If not now?​” gibi Yahudiler tarafından kurulan çeşitli inisiyatifler ateşkes ve barış çağrısını sürdürdü.

Tüm bunların sonunda “süper güç” ABD, Avrupa ülkelerinin neredeyse tümü İsrail’e açıktan desteğini sürdürürken İspanya, Norveç, İrlanda, Barbados, Jamaika ile Trinidad ve Tobago Filistin’i resmen tanıdı. Arjantin ve Şili Filistin’i tanıyacağını açıkladı. Tüm bunları belirtmek önemli. Önemli çünkü 7 Ekim’den bu yana olumlu sayılabilecek ne varsa Filistin halklarının yaşadığı katliama sırtını çevirmeyen halklarla; tüm imkanlarını katliam için seferber eden işgalcilere rağmen gerçekleşti. İsrail’in saldırıları her alanda meşrulaştırılmaya çalıştırılırken ateşkes ve barış sesini yükseltenler bu katliamı unutturmadı.

VE SONUNDA ATEŞKES

Ve bir ateşkes imzalandı. İsrail ateşkes günü son ana kadar saldırılarını sürdürdü, en az 24 Filistinliyi katletti. Ateşkese dair sahip olunan mevcut bilgilere göre altı hafta sürecek ilk etapta İsrail kısmen çekilecek, karşılıklı olarak bir kısım esirler serbest bırakılacak, insani yardımların Filistin topraklarına girişine izin verilecek. Daha sonra gelecek iki aşamada ne gerçekleşeceği şimdilik büyük oranda belirsizliğini koruyor.

Katliamın ardından gelen bu ateşkes; Filistinliler için en azından bir süreliğine füzeler altında yaşamamak, tedavi için gittiği hastanede bombalanarak ölmemek, göçe zorlananlar için aylar sonra yeniden topraklarına, on yıllardır süren silah seslerinin bir süreliğine susması demek.

Ancak Filistin halkı bu ateşkesi ilk defa görmüyor. 2003’te, 2005’te, 2008’de, 2009’da, 2011’de, 2012’de, 2014’te, 2018’de, 2021’de ateşkesler imzalandı. Katliam bir süreliğine dursa da Filistin halkları topraklarına süren saldırılarla yeniden karşı karşıya kaldı. Kan bir süre dursa da kısa süre sonrasında yeniden aktı.

BU KADAR KAN NEDEN AKTI, AKMASI NASIL DURDURULABİLİR?

Peki bu kan nasıl duracak? Filistin’de durmadan akan kan krizlerini çözmenin yolunu toprakların işgalinde, katliam ve silahla pazarını genişletmekte bulan kapitalizmin; en çok da Ortadoğu’da kaynakların başına bekçisi İsrail’i diken ABD emperyalizminin en büyük gösterge lambalarından. Dünyanın dört bir yanında dökülen kan gibi. Filistin’e saldıran yalnızca İsrail değil. En büyük destekçileri ABD ve Avrupa ülkelerinin yanında, varlığını savaşlarla sürdüren tüm emperyalistler. Savaşı üreten de yalnızca İsrail değil; Ortadoğu’yu arka bahçesine çeviren ABD’den NATO üsleriyle ABD’ye “güvenli liman olan” Türkiye’ye kadar savaş sanayi, yeniden inşa ve hatta ucuz göçmen emeği gibi “nimetlerden” yararlanan bütün bir sistem.

Savaşlar nasıl pek çok açıdan -hem iç hem de dış politikada- sömürünün bir aracı, çarkın büyük bir dişlisiyse barış da bunların yok oluşu. Bu nedenle aylardır -aslen on yıllardır- süren bu katliamda Filistin halklarının dostu liman işçileri, öğrenciler, gençler. O yüzden bugüne kadar sürdürülen bu barış çığlığının sesini hiç kısmamak; ateşkesi güvence altına almak da liman işçilerinin, öğrencilerin, gençlerin tüm dünyada kan durana kadar en büyük görevi.

Yazının geri kalanını Birinci Paylaşım Savaşı öncesinde Enternasyonal’in bildirisinden, bu görevi en iyi anlatan alıntıya bırakalım: “Proletarya, şu anda, insanlığın bütün geleceğinin kendisine bağlı olduğunun bilincine sahiptir ve bütün kıyım, açlık ve kötülük yılgılarıyla tehdit altında bulunan halk çiçeğinin yok olmasını engellemek için bütün gücünü kullanacaktır. Bütün ülkelerdeki proleterler ve sosyalistler, şu nazik anda, sesimizi duyurmamız ve [barış] isteğimizi her durumda, her yerde kesin olarak bildirmemiz için, kongre hepinize çağrıda bulunuyor. Protestonuzu, parlamentoda, hep birden, bütün gücünüzle yükseltiniz; yığın gösteri ve eylemlerinde birleşiniz; proletarya örgütlenme ve gücünün size sağladığı bütün araçları kullanınız, öyle ki, hükümetler, barış için kararlı bir işçi sınıfının dikkatli ve etkili iradesini sürekli olarak karşılarında hissetsinler. Böylece, kapitalist sömürü ve cinayet dünyasının karşısına, proleter barış ve halkların birliği dünyasının yığınlarını çıkartınız.”

Evrensel'i Takip Et