İzBB’den sendika yöneticisi Islakoğlu’na soruşturma: "Anti-demokratik uygulamalardan vazgeçilmelidir"
İzBB’den Tüm Bel-Sen yöneticisi Salih Deniz Islakoğlu’na gazetemize verdiği demeç nedeniyle soruşturma açıldı. Sendika ve meslek örgütlerinden tepki: “Anti-demokratik uygulamalardan vazgeçilmelidir.”
Fotoğraf: Evrensel
Emirhan Durmaz
İzmir
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü’nde inşaat mühendisi olarak görev yapan kamu emekçisi ve Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Yürütme Kurulu Üyesi Salih Deniz Islakoğlu, geçtiğimiz hafta görev yaptığı projelerden el çektirilmişti. Yaşananlara ve sürece ilişkin gazetemize konuşan Islakoğlu, uygulamanın özünde sendikal faaliyetleri baskılamayı amaçladığını kaydetmişti.
23 Ocak Perşembe günü Islakoğlu hakkında gazetemize verdiği demeç gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatıldı. Konuya ilişkin görüştüğümüz emek-meslek örgütleri ve sendikalar uygulamaya tepki gösterdi.
“BU TARZ UYGULAMALARI TANIYORUZ”
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Turgut Angün, İZSU yönetiminin bu tutumunu kabul etmediklerini belirterek, “Şube yürütme kurulu üyemiz hakkında uğradığı durumu ifade ettiği için açılan soruşturma tamamen sendikal mücadeleye ve ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Dolayısıyla başta şube yürütme kurulu üyemiz Salih Deniz Islakoğlu olmak üzere sendikalara ve sendikacılara yönelik bu tutumu kabul etmiyoruz” diye konuştu.
Bu tarz uygulamaları tanıdıklarını belirten Angün, “Bu tarz anti-demokratik uygulamalarla esas olarak baskılanmak istenen sendikal faaliyetlerdir. Bu uygulamaların her alanda ve her yerde karşısında olacağız. İZSU yönetiminin kamu gücünü kullanarak susturma ve baskılama girişimine karşı da gerekli tepkiyi göstereceğiz. Bu kapsamda 29 Ocak Çarşamba günü İZSU önünde olacağız” ifadelerini kullandı.
“SORUŞTURMA AÇILMASI KABUL EDİLEMEZ”
KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Deniz Çetin ise uygulamanın sendikal mücadeleye yönelik bir gözdağı niteliğinde olduğunu kaydederken, “İktidar enflasyonu işçi ve emekçilerin ücretleri üzerinden baskılamaya çalışırken, bununla birlikte grev yasaklarıyla, sendikacılara yönelik baskı ve gözaltılarla, örgütlenmenin önündeki engellemelerle işçi ve emekçilerin mücadelesini sindirmeye çalışıyor. Hal böyle iken, belediyelerde de uygulanan pratikler bundan farklı seyretmiyor. Yürüttüğü mücadele ve sendikal faaliyetleri nedeniyle bir kamu emekçisinin ve bir sendika yöneticisinin önce görevlerinden el çektirilmesi, ardından ise bunu basın yoluyla dile getirmesi gerekçe gösterilerek hakkında soruşturma açılması kabul edilemez. Tüm bu anti-demokratik uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir” diye konuştu.
Konuya ilişkin gerekli tepkinin verileceğini ve arkadaşlarının haklı mücadelesinin yanında olduklarını belirterek sözlerine devam eden Çetin, “KESK İzmir Şubeler Platformu olarak önümüzdeki hafta çarşamba günü İZSU önünde gerçekleştirilecek olan basın açıklamasına tüm emekçileri ve emek örgütlerini davet ediyoruz” dedi.
“DEMEÇ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİDİR”
Türk-İş Ege Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak da açılan soruşturmaya tepki göstererek, “Sendikacıların ve bir sendika yöneticisinin yürüttüğü faaliyetlerden dolayı bu şekilde politik baskı altına alınmasını doğru bulmuyorum. Bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir. Üstelik derdini ifade etmek, içinde bulunduğu durumu dolaylı yollardan iletmek ve paylaşmak için gazeteye konuşmak gayet doğaldır ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.
“DEMOKRASİ KENDİ İÇİNDEN BAŞLAYARAK TOPLUMA YAYILMALIDIR”
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, son yıllarda Türkiye'de demokrasi anlayışının tamamen ortadan kaybolduğunu ifade etti. Sarı, “Sendikacılar toplumdan ya da üyesinden aldığı yetkiyle birlikte çalışanların ekonomik ve demokratik haklarını korumak amaçlı mücadele hattında olurlar. İyi yaparlar, kötü yaparlar; başarılı olurlar, başarısız olurlar. O vermiş oldukları mücadelenin içerisindedir. Ama Türkiye'de zaten tek adam rejiminin susturmak için gözaltı ve baskı sistemini uyguladığı bu dönemde demokrasi söylemlerinde bulunan muhalefetin bulunduğu ve örgütlü olduğu yerlerde bile sendikacılara yapılan bu uygulamalar aslında iktidar olunduğunda yapılacakların bir göstergesidir. Oysa demokrasi önce kendi içinden başlayarak tüm topluma yayılması gereken bir olgudur” diye konuştu.
“TÜM SENDİKALAR BU KONUYA İLİŞKİN TEK SES TEK YÜREK OLMALI”
İster belediyelerde ister kamu kurumlarında olsun sendikacılara yönelik baskının aslında özgürlük ve demokrasi mücadelesine yapılan baskının ana gövdesini oluşturduğunu kaydeden Sarı, “Bugün bir kişiyi verdiğiniz andan itibaren Türkiye'de demokrasi mücadelesinin soluğunu kesmek için başlatılan bir kavganın da parçası oluyorsunuz. Bu yüzden art niyetli uygulamalara karşı farklı tarzda sendikal hareket içerisinde bulunan tüm sendikacıların bu konuya karşı tek ses tek yürek olması gerektiğine inanıyorum. Sendikacıların yapmış oldukları görevlerden dolayı sürgün edilmesi ya da başka bir işleme tabi tutulması kabul edilebilir bir şey değildir” dedi.
“UYGULAMA BİZLERİ ÜZMÜŞTÜR”
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Bengi Atak ise uygulamanın üzüntü verdiğini ifade ederek, “Bizler özgürlük, demokrasi ve emek için mücadele veriyoruz. Yaşadığımız şehirde de böyle düşünen ve bu anlayışa sahip bir yönetim olduğunu varsayıyoruz. Gazeteye verilen bir demeç nedeniyle açılan soruşturma en hafif tabirle bizleri üzmüştür” diye konuştu.
“DİSİPLİN CEZASININ HUKUKA AYKIRI OLDUĞU KANAATİNDEYİZ”
Tüm Bel-Sen Ege Bölge Avukatı Nazan Sakallı ise açılan bu soruşturmaya gelinen süreçte idarenin Anayasa’dan ve uluslararası sözleşmelerden kaynağını alarak sendikal haklarını kullanan sendika üye ve yöneticilerinin açığa alındığını, haklarında disiplin cezaları tesis edildiğini ve görevlerinden uzaklaştırıldığını aktardı. Sakallı, “Hakeza 2024 yılı yaz aylarında yapılan sendika eylemlerine polis ve özel güvenlik personeli ile müdahale edilmiş, toplu sözleşme görüşmeleri kriminalize edilmiştir. Son aşamada da YK üyesi Salih Deniz Islakoğlu, çalıştığı projeden alınarak bir kez daha cezalandırılmak istenmiştir. Tüm bunlar olurken sendika tarafından basına yaşanan süreçlerle ilgili açıklamalar yapılarak kamuoyu bilgilendirilmiştir. Fakat bu kez de basına açıklama yapıldığı gerekçesiyle disiplin cezası verilmesi yoluna gidilmiştir” diye konuştu.
Anayasanın 51. Maddesi’ne atıfta bulunan Sakallı, “Anayasa’nın 51. Maddesi’nde ‘Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz’ denilmekte; 4688 Sayılı Kanun’un 18/1. Maddesinde ise; ‘Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez’ düzenlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Karaçay/Türkiye Davası, Başvuru No:6615/03, 27 Mart 2007 kararında; sendikal faaliyetler nedeniyle düşük de olsa disiplin cezası tesis edilmesi, temel hakların ihlali olarak kabul edilmiştir. Bu nedenlerle sendika YK üyesine verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz” ifadelerini kullandı.