27 Ocak 2025 06:41
/
Güncelleme: 10:06

 Karl Marx’ın tek romanı | Siyaset, edebiyat ve mizah: "Scorpion ve Felix"

Marx’ın, tek romanı olan “Scorpion ve Felix”i çeviren Selahattin Özpalabıyıklar: “Dönemin edebiyatında görülememiş. Görülebilseydi 'Tristram Shandy’den esinlenmiş eserler' arasında yer tutacaktı."

 Karl Marx’ın tek romanı | Siyaset, edebiyat ve mizah: "Scorpion ve Felix"

Karl Marx'ın "Scorpion ve Felix" romanının kapağı

Burkay RENDE
İstanbul

1975 yılında Marx’ın imzasını taşıyan bir komedi romanı gün yüzüne çıktı. Marx, ilk ve tek romanı olan “Scorpion ve Felix”i 1837 yılında babasına hediye etmek arzusuyla kaleme almaya başladı ancak tamamlayamadı. Yarım kalma sebebini (henüz) bilmediğimiz bu kitabı Tetes Kitap, Selahattin Özpalabıyıklar'ın çevirisi ve Duncan Large’ın sunuşu ile Türkçeye kazandırdı. “Scorpion ve Felix”, okuyucuyu 19 yaşındaki Marx'ın kitaplığında bir tura çıkararak Shakespeare'den İncil'e, pek çok eser ve karaktere yapmış olduğu göndermelere tanık ediyor.

Şüphesiz Marx denince akla ilk gelen şeylerden bir tanesi mizah değil. Belki, Hegelci yıllarından hafızalarda kalan satırlarının etkisiyle veya "Marksist" dönem yazımındaki ironi yeteneğiyle akla edebiyat gelebilir ancak o da ilk sıralarda olmaz. Marx, 1842 mayısında Rheinische Zeitung'da (Ren Nehri gazetesi) kaleme aldığı "Son Prusya Sansür Yönergesi" başlıklı ilk yazısında, "Ben eğlenceliyim, ama yasa bana ciddi yazmamı emrediyor. Cüretkarım, ama yasa üslubumun mütevazı olmasını emrediyor. Dahası, eğer ciddiyet Tristram Shandy'nin tanımındaki gibi zihinsel özürleri örtmek üzere bedenin takındığı gizemli bir tavır değil de özde ciddiyet anlamına geliyorsa, o zaman bütün reçete yerle bir olur. Çünkü gülünç olanı gülünç olarak ele aldığımda ciddiye almış olurum ve aklın en ciddi utanmazlığı, utanmazlık karşısında mütevazı olmaktır. Ciddi ve mütevazı. Ne kadar değişken kavramlar! Ciddiyet nerede biter, şaklabanlık nerede başlar?" cümleleriyle ciddiyet karşısında alaycı tutumunu açıkça belli etmişti ve hayatı boyunca satırlarında bunu göstermekten de geri durmadı.

Marx'ı, kitabını ve dönemi, kitabın çevirmeni Selahattin Özpalabıyıklar ile konuştuk.

George Cruikshank'ın Laurence Sterne'ün Tristram Shandy'sine yaptığı illüstrasyonlardan, The Smoking Batteries.

TRISTRAM SHANDY’DEN ESİNLENMİŞ ESERLER

Marx’ın bu eserinin edebi değerini, çağdaş edebiyat bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Scorpion ve Felix üzerine konuşmak, onu derli toplu bir şekilde anlatmak zor. Sebebi bu metnin fragmanlardan oluşması ve yarım kalmış olması kuşkusuz. Marx’ın edebiyata devam etmemiş olmasının da katkısı var. Bu yüzden döneminin Alman edebiyatında görülememiş. Görülebilseydi eğer, 19. yüzyılda sayıları hiç de az olmayan “Tristram Shandy’den esinlenmiş eserler” arasında hatırı sayılır bir yer tutacak olduğuna emin olabiliriz.

Marx’ın diğer eserlerinden farklı olarak Scorpion ve Felix’te öne çıkan ve dikkatinizi çekmiş olan unsurlar neler?

Doğrusu bana pek öyle belirgin farklar var gibi gelmiyor. Düşünsenize: Siyasetse siyaset, sosyolojiyse sosyoloji, edebiyatsa edebiyat, mizahsa mizah... Ekonomi, tarih, felsefe... Daha da sayabiliriz. Marx’ın bütün yazdıklarında ne varsa hepsi bu romanda da var. Ayrıca çok fazla edebiyat, hem de bu kadar kısa, 5 bin 500 sözcüklük iki düzine fragmandan oluşan bir metinden bekleyemeyeceğimiz kadar.

FİLM DE ÇEKİLMİŞTİ: ‘FELIX UND SCORPION’

Bu eser, Marx’ın daha çok bilinen eserlerinden oldukça farklı bir nitelik taşıyor. Sizce bu eserin günümüz okuyucusu için önemi nedir?

Her şeyden önce Marx’ın daha 19’unda nasıl bir entelektüel donanıma sahip olduğunu görmemizi sağlıyor diye düşünüyorum. Hele de yeniden “ya sosyalizm, ya barbarlık!” dediğimiz bugünlerde, bu yıllarda. Öte yandan, günümüz yazarlarına esin vereceğini umuyorum. Bu vesileyle, kitapta Duncan Large’ın Scorpion ve Felix’in günümüz sanatçılarına verdiği esinler konusunda örneklerden söz ettiği notuna eklediğim ama sonradan gereksiz görerek çıkardığımız şu notu ekliyorum:

Belki en çok Duncan Large’ı şaşırtacak bir ek bilgi: Sürrealist Yönetmen Tan Tolga Demirci’nin yazıp yönettiği bir kısa film var: Felix Und Scorpion (2007, 18'19'', renkli). Film Gökçe Pehlivanoğlu’nun YouTube üzerindeki Lunaroom TV kanalında şöyle tanıtılmakta: “Margaret Thatcher’ın ayakkabısıyla Karl Marx’ın yazmaya çalışıp da yarım bıraktığı ‘Felix Und Scorpion’ isimli edebi yapıt arasındaki kısa devre ve sonrasında meydana gelen diyalektik döngü, Reich’ın ‘seksüel politika’ düşüncesinin gerçeküstü bir biçimde ajitasyona dönüştürülmesi üzerinden anlatılıyor.” https://www.youtube.com/watch?v=EJ8XkEUGzTg

EDEBİ ESERLERE İŞARETLER, TARİHSEL VE DİNSEL GÖNDERMELER

Marx’ın yazım süreci boyunca Laurence Sterne’in dilinden ve mizahından etkilendiğini biliyoruz. Sizin bu konuda gördüğünüz ortaklıklar neler? Marx’ın yaptığı basit bir esin kaynağına yaslanmak mı yoksa onu ileriye taşıma çabası olarak da görebilir miyiz?

Bu ortaklıklar arasında şunlar sayılabilir: Kayıp bölümlere yapılan çapraz göndermeler de dahil olmak üzere çok sayıda oyunbaz öz-gönderim, Sterne’cü tarzda çok “yoğun” bir tipografi, sık sık aposiopesis (Konuşurken duraklama), konuyla ilgisiz ifadeler, ara sözler, konu dışına çıkmalar ve yazarın yüce duyguları (pathos) anlatmak isterken gülünç ve sıradan olana düşmesi demek olan bathos, öz bilinçli bir deneysellikle benimsenen çok çeşitli temalar ve üsluplar. Kitabı Mukaddes, Ovidius, Shakespeare, Heinrich Heine, Jean Paul, E.T.A. Hoffmann, Oliver Goldsmith, Goethe gibi pek çok edebiyatçıya ve eserlerine göndermeler, ayrıca tarihsel ve dinsel referanslar. Tabii ki felsefe: Bolca Hegel, Locke vb. Dediğiniz gibi esin kaynağından aldığı ilk hareketi ileri taşıma çabası da var. Margaret A. Rose’un Reading the Young Marx and Engels: Poetry, Parody and the Censor kitabındaki saptamasında dile getirdiklerini böyle bir aşma çabası olarak yorumluyorum: “Scorpion ve Felix, parodiyi yalnızca hiciv amacıyla değil, aynı zamanda kendi özentici ve başarısız taklitçi doğası hakkında yorum yapmak için de kullanır. Tristram Shandy gibi in media res (olayların ortasından) başlar, edebi anarşiyi öz eleştirel bir şekilde uygular, Marx’ın yazar olarak kendi başarısızlığını yansıtmasının bir yoludur bu.”

"EDEBİYATÇI MARX": DÖRT EDEBİ DÖNEME HAKİMİYET

Bu çevirinizin ardından sizin Marx tanımınızda bir değişiklik oldu mu?

Hem de nasıl! “Siyasetçi Marx”a bakışım elbette değişmedi. Ama “edebiyatçı Marx” eskisinden daha yukarıda bir yerde artık benim için. Kuşkusuz onun “dünya edebiyatı”na ilgisini biliyordum, özellikle de Prawer’ın kapsamlı kitabı Karl Marx ve Dünya Edebiyatı’nda baştan sona dipten doruğa uzun uzadıya anlattıklarından. Ekonomik kavramları kişileştirdiği Kapital’den önce yazdıklarında bile, özellikle de Komünist Manifesto’da Marx’ın edebiyat ilgisi açıkça görülüyor. Ama, daha 19’unda, üstelik daha bitiremediği küçümen bir metinde bile üç dili (Latince, İngilizce ve Almanca) ve Shakespeare’in de eklenmesiyle dört edebi dönemi (klasik, erken modern, 18. yüzyıl ve romantik/geç romantik) kapsayan bu hâkimiyet, doğrusu herkes gibi beni de çok şaşırttı, şaşırtmaya da devam edecek. Sözün özü: Marx’a saygım bir kat daha arttı, özellikle de edebiyatçı yanına. Bunda elbette Nuran Yavuz’un Türkçeleştirdiği çevirisine editörlük yaptığım Tristram Shandy’den bunca esinlenmiş olmasının verdiği bencil bir zevk de olduğunu itiraf etmeliyim.

Evrensel'i Takip Et