Tıp fakültesi öğrencisi: Bizi ölümlerle kuşatan bu sistemde bir delik açmaya ihtiyacımız var
Tren kazası, maden patlaması, sel felaketi ve yangınlar gibi felaket başlıkları gündemde değişmiyor. Yaşayabilmemizin koşulu kendi hayatlarımızı patronların keyfiyetine teslim etmemekten geçiyor.
İLGİLİ HABERLER
Grand Kartal Oteli muhasebe müdüründen itiraf: Yangın sistemi masraflı olduğu için yapılmadı
Tıp fakültesi öğrencisi
Ankara
Birlikte müdahale edebilme kabiliyetimizi arttırmak, çevremizde olanları değiştirebilmek için bir seçenek olmaktan çıkarak zorunluluk haline gelmiş durumda. Bizim için olan her şey bizim hesap soramayacağımız, peşine düşemeyececeğimiz bir alanda kaldıkça kontrol tamamen sermayenin avuçlarında oluyor. Son haftada ihmal, denetimsizlik, tedbirsizliğin sebep olduğu yeni bir durumla karşı karşıya kaldık. Bu durumları felakete dönüştüren zinciri nasıl kıracağımız asıl tartışmamız gereken ama en çok ıskalanan konu durumunda. Gündemlerimiz sürekli yenileniyor ama facialar, felaketler başlığı değişmiyor. Tren kazası, maden patlaması, sel felaketi, düşen asansörler, depremler, orman yangınları, fabrikada patlamalar, elektrik kaçakları ve hepsinin sebep olduğu aramızdan erken ayrılan pek çok can. Depremin üzerinden yalnızca iki yıl geçti. Enkazın altından gelen yardım edin çığlıklarını duymayanlar, yanan binadan gelen çığlıkları da duymadı. Enkazı kaldırmaya kepçeler gitmediği gibi, itfaiye de yangına zamanında ulaşmadı. Yeterlilik onayı alarak yıkılan binalar gibi onay alarak yandı Grand Kartal Otel. Ülkedeki gündemler hafızamızı sürekli tazelerken çeşitli benzerlikler, kıyaslar da yapmamıza izin veriyor. Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi elektrik kaçaklarına sebep olup canımıza kastederken, müteahhitlerin cebini besleyerek yarattıkları inşaat sektörü koca bir enkaz yarattı. Maliyetini düşürmek için ucuza getirerek yaptıkları trenler yollarda kaldı. 100 lira vererek yaptırabilecekleri asansör için hayatını kaybeden oldu. Önlem almaya tenezzül bile etmedikleri fabrikalarda onlarca işçi öldü. Doğayı kâr uğruna talan ederlerken seller, yangınların önüne geçilemez oldu. Özelleştirdikleri her alan bizden birçok şeyi beraberinde götürdü. Denetim mekanizmasını ortadan kaldırdığımız zaman denetlememek suç olmadığı gibi karşılaştığımız bütün olaylar da akışa göre bir sonuç oluyor. Oysa bizim bulunduğumuz binaların inşa edilebilmesinin koşulu sağlam ve yıkılmayacak, olası yangınları öngören ve buna uygun malzemeler kullanan standartlara sahip olmasına bağlı olmalıydı. Çevremizde inşa edilen, dizayn edilen her şey bir kişinin hiç değilse en asgari düzeyde hayatını idame ettirebileceği her şeyi sağlayarak olmalı. Devletin halk sağlığını, insanların tek tek ve toplum olarak iyi olabilme halini garanti altına alması gerekirdi. Olumsuz yaşanan hatta yaşanma ihtimalini yaratan her türlü koşulun sorumluluğu da bütün organlarıyla birlikte bu mekanizmada olmalıdır. Hayatımıza dair en kritik kararları kişilerin inisiyatifine bırakan serbestlik, sermaye düzeninin kendisindendir. Bugün sorumluluğu üstünden atmak için tartışan bütün siyasetçiler, bizim sağlığımıza dair hiçbir sorumluluk üstlenmeyen bu sistemin aktörleridir. Eğer biz halk sağlığını inşa etmenin, güvenli yaşamanın koşullarını arayacaksak kendimize ve birbirimize dair bu sorumluluğu üstlenmemiz gerekir. Var olan teknoloji, gelişmeler ve bizim yaşadığımız felaketler iki ayrı uç gibi görünse de ilerleyen teknolojinin sermayenin kârına endekslendiği bu durumda normalimiz oluyor. Yanmaz ürünlerin üretilebildiği nanoteknolojiler konuşuluyorken yeterli yangın merdiveni bile koymamak, yangın alarmını, söndürme gereçlerini tamamlamamak patronun ağzından bir cümle olarak dökülseydi “Ben yapacağım maksimum kârı yapar çekilirim, gerisi beni bağlamaz” serbestliğinde olurdu. Sağlıklı yaşayabilmemizin hatta hayatta kalabilmemizin koşulu kendi hayatlarımızı patronların keyfiyetine teslim etmemekten geçiyor. Geçtiğimiz yıl yurtlarda kalan pek çok öğrencinin eylemleri ve tepkileriyle karşılık bulan Zeren Ertaş’ın ölümü, okulunu okurken kalmak zorunda olduğu yurtta olmuştu. Bir öğrencinin en temel ihtiyaçlarını güvenli bir şekilde garanti altına alabilmek maliyet hesabı yaparak olabilecek bir şey değil. Bir bireyin sağlıklı olarak hayatına devam etmesi için gereklilikler hesap edildikten sonra maliyet hesabı yapmak yerine ayrılan maliyete göre bazı gereklilikler sağlanırsa facia kaçınılmaz olur. Öğrenciler “Hepimiz Zeren’iz” derken yaşanılan tehlikelerin, koşulların herkes için aynı güvencesizlikle devam ettiğini biliyordu. Yapılması gereken ise öğrencilerin yurtlarda kurmuş oldukları temsilciliklerini güçlendirmesiydi. Devletin karar alma mekanizmasında bulunan sermayedarlar ve çevremizdeki her şeyi sermayeye teslim eden bu mekanizmanın tamamı gelecekte yaşanması kaçınılmaz olan felaketleri yaratmaya devam edecek. Gittikçe sıklaşan pek çok felakete tanıklık etmek zor olsa da bunun burada son bulmayacağını hepimiz biliyoruz. Sağlıklı bir şekilde hayatımıza devam edebilmenin her bir parçası yok edilmiş durumda. Bugün aile sağlığı merkezleri kamu tarafından sağlanmıyorsa bunun sorumlusu da bu sermaye düzenidir. Nitelikli bir sağlık hizmeti sunmak için yeterli kaynakların ayrılması gerekir. Her türlü sorun ve bu sorunların çözümünün hekimlere yıkılması maliyetten kaçan ancak daha büyük sorunları beraberinde getiren bir durumdur. Koruyucu sağlık hizmeti için binaların yanmaması, yıkılmaması, şehirlerin altyapısının insan yaşamına uygun dizaynı gerekir. Bu nedenle sağlık hizmetindeki bütün problemler çevremizde yaşanan fiziksel olayların bizim için faciaya dönüşmesiyle zincir gibi bir bağ içerir. İnsan sağlığını önceleyen bir sistem hastane içerisindeki sorunları çözer, sağlık çalışanlarının koşullarını ve hasta haklarını da gözetir. Kişileri hasta etmemeyi öncelediği için hasta sayısı azalır, iş yükü hafifler ve böylece hekimlerin çalışma koşulları iyileşir. Aksi halde kişilerin çevrelerindeki olumsuz etkiler sürekli devam ettiğinden çıkmaz gittikçe büyür. Kısaca hepimizin sağlıklı kalabilmesi ve iyileşebilmesi sağlık hizmetinin bizim için inşa edilmesi dışında mümkün olmayacak. Yaşamak ve yaşatmak için sağlık çalışanlarıyla birlikte bütün toplumun kol kola vereceği bir mücadeleye ihtiyaç var. Problemler yalnızca kişilerden sorulamayacak kadar büyümüş durumda. Her yanımızı kuşatan bu tedbirsizliğin en temel sebebi içerisinde bulunduğumuz neoliberal politikaların kendisi olduğundan dolayı bu koca sermaye ağının bir parçası olan hukuki, politik, ekonomik etkenlere karşı bütüncül bir mücadele gerekiyor. Bütün resmi kurumlardaki işleyiş, önümüzde duran ve bizi açıkça tehdit eden yönetmelikler, uygulamalar hepimizin üstüne bunları değiştirme sorumluluğu yüklüyor. Bizim elimizden bir şey gelmez çaresizliğini terk etmeye ve içerisinde bulunduğumuz alanlardan başlayarak değişimin parçası haline gelmeye ihtiyacımız var. Zaman ileri akmasına rağmen haklarımızın azaldığı, hayat koşullarımızın geriye gittiği bu bütünlüğü bozmak için örgütlenmemiz zorunlu. Bu netlikle yan yana gelmeye ve bizi ölümlerle kuşatan bu sistemde bir delik açmaya ihtiyacımız var. Aslında bundan başka bir kurtuluş yolumuz yok.
Evrensel'i Takip Et