İbrahim Kaboğlu: Av. Fırat Epözdemir'in tutuklanması Baro operasyonunun kilometre taşlarından biri
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile Av. Fırat Epözdemir'in tutuklanmasını ve baroya karşı başlatılan ‘operasyonu’ konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Özlem Songül ABAYOĞLU
İstanbul
Önce Suriye’de öldürülen iki gazeteciye ilişkin yapılan açıklama nedeniyle İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlatıldı. Ardından baro yöneticilerinin tümünün görevden alınması talebiyle dava açıldı. Son olarak İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Epözdemir, 10 yıl önce katıldığı etkinlikler, yaptığı telefon görüşmeleri öne sürülerek tutuklandı.
İstanbul Barosu yöneticilerine “Basın ve yayın yolu ile terör örgütü propagandası yapmak ve basın ve yayın yolu ile halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçları yöneltiliyor. Baroya karşı başlatılan ‘operasyonu’ İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile konuştuk.
Önce İstanbul Barosuna dönük başlatılan soruşturmayla başlayalım isterseniz…
İstanbul Barosu yönetimi olarak görevi devraldığımız günden itibaren hep hukuku etkin kılmaya çalıştık. Hukukun ortak paydalarında buluşma vaadimiz doğrultusunda İstanbul Barosunun görev alanına giren her alanda faaliyet gösteriyoruz. İnsan haklarını korumak görev ve sorumluluğu ile hareket ettik. Bunu, ruhsat törenlerinde, CMK toplantılarında, kamuoyuna dönük açıklamalarda, hapishane sürecinde, her alanda yaptık. Baro yönetimi olarak hem bireysel ve hem de birlikte bu uğraş içerisinde olduk. Avukat Fırat Epözdemir de hapishanelerden duruşma salonlarına kadar bu süreçte en aktif üyelerimizden biri oldu.
Baronun yaşam hakkı temelinde yayımladığı bir açıklama nedeniyle 22 Aralık’ta Adalet Bakanlığından izni alınmadan İstanbul Barosuna yönelik bir soruşturma başlatıldı. İzin alınmadan başlatıldığı için ifade vermeyi reddettik ve beyanla yetindik. 14 Ocak’ta başsavcılık tarafından görevden alınmamız için yeni bir dava daha açıldı.
23 Ocak’ta Avrupa Konseyi çerçevesinde gerçekleştirilen savunmalar toplantısının dönüşünde Fırat Epözdemir uçakta gözaltına alındı, 2 gün nezarethanede tutuldu ve üçüncü gün sorguya alınarak tutuklandı.
DOSYADA SUÇ ÜRETME ÇABASI VAR
Fırat Epözdemir neden tutuklandı?
Fırat Epözdemir’in tutuklanmasını İstanbul Barosuna başlatılan Anayasa dışı operasyonun bir parçası olarak görüyoruz. Sürecin yürütülme tarzı da bunun kanıtı. Epözdemir’in şu an faaliyet gösteren HDK’ye üye olması tutuklamaya neden olarak sunulurken; 10 yıl önceki telefon görüşmeleri de tutuklamaya gerekçe olarak öne sürülüyor. Çok eski bir tarihte belki avukat, belki belediye başkan adayı, belki akrabalık ya da hemşehrilik ilişkileri nedeniyle yaptığı telefon görüşmeleri…
Fırat Epözdemir’in suçlandığı konularda hiçbir zaman bir silah ve şiddete çağrı yok. Bütün bunlar aslında suçu saptamak için değil, kişiden hareketle suç oluşturma çabası olduğunu gösteriyor.
HDK davası 1500 kişilik. Fırat Epözdemir’in o dosyadan ayrılarak soruşturulması bambaşka bir çerçeve çiziyor. Eğer o davaya ilişkin yeni bir soruşturma açılsaydı ve Fırat Epözdemir ifadeye çağırılsaydı başka bir şey olurdu. Ancak Fırat Epözdemir ayrımcı bir işleme tabi tutuluyor. Anayasa’nın 10. maddesi ihlal edilmiş oluyor.
Anayasa’ya aykırılığı biraz açabilir misiniz?
10 yıl önce kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen dosya şimdi yeniden açılıyor. Tutuklama kararına giden süreç Anayasa’nın 19, 20 ve 21. maddelerini birlikte ihlal ediyor. Epözdemir henüz deliller toplanmadan tutuklandı. Tutuklama nedeni “Atılı suçun var kabul edilebileceği” şeklinde ifade ediliyor. Ayrıca “Şüpheliden elde edilen dijital materyale ilişkin henüz inceleme yapılmamış olması nedeniyle” deniliyor.
Öncelikle daha önceki dosyada verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar neden, nasıl ve hangi delillerle kaldırıldı? Gerekçesi on yıl önceki telefon görüşmeleri ise on yıldır neredeydiler? Bir diğer soru işareti ise şu; Fırat Epözdemir 2 gün gözaltında tutulduğu halde dijital materyaller neden incelenmedi?
Ayrıca tutuklama için Anayasa’nın 19. maddesinde öngörülen nedenler gerekli. Bunlar kaçma, delilleri yok etme kuşkusu gibi adil yargılanmayı etkileyecek durumlardır. Ama bunlardan hiçbiri yok. Bu durumda kişi güvenliği ve özgürlüğü gereklerinin uygulanması gerekiyor.
Anayasa’nın 38. maddesi 4. fıkrası gereği suçluluğu kesin olana kadar kimse suçlu sayılamaz. Dahası Türkiye’nin savaş halinde olduğu varsayımında bile suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Türkiye savaş içinde olsaydı dahi bu madde 15’e göre yasak.
Fırat Epözdemir terörist örgütle bağlantılı olmak, terör örgütüne yardım etmek gibi iddialarla suçlanıyor. Bu nedenle insan haklarının sert çekirdeği ihlal edilmiş durumda. Kamuoyu şunu bilmelidir ki, bu Fırat Epözdemir hakkında suç oluşturma gayretidir ve aslında İstanbul Barosu hakkında bir ay önce yine Anayasa ve Avukatlık Kanunu’na aykırı bir şekilde bir operasyon başlangıcının kilometre taşlarından biridir.
23 ŞUBAT: DEMOKRASİYİ SAVUNMA BULUŞMASI
Baro seçimlerinde yarıştığınız diğer başkan adaylarından destek açıklamaları yapıldı. Bu açıklamalar bir ortak mücadele imkanı sağlıyor mu?
20 Ekim günü yapılan seçimde binlerce avukat iradelerini ortaya koydu ve İstanbul Barosunu yönetme görev ve sorumluluğunu bize verdi. Göreve geldiğimizden itibaren tüm avukatları kapsayıcı bir tutum aldık. 14 Ocak’ta görevden alınmamıza ilişkin dava açılmasından bir gün sonra bizimle seçimde yarışan adaylar “İstanbul Barosuna karşı açılan bu davayı kabul etmiyoruz. Seçimle gelen seçimle gider” anlayışıyla bizim yanımızda durdular ve bizimle birlikte olma iradelerini ortaya koydular. Bir dayanışma halkası oluştu. Bu aynı zamanda demokrasiyi sahiplenmektir. İstanbul Barosuna karşı yürütülen bu soruşturmaya geçit vermeyeceklerini ifade ettiler. Bu destek elbette ortak bir mücadele zemini oluşturuyor.
23 Şubat’a bir olağanüstü genel kurul çağrısı yaptınız, neden?
20 Ekim’de ortaya konulan idarenin ortadan kaldırıldığı bir operasyonla karşı karşıyayız. Bunu kabul etmiyoruz. İstanbul Barosunu oluşturan 67 bin avukatın her biri yönetime aday olabilir ve bu düzende 2 yıl sonra seçilen kişi potansiyel mağdur konumuna çekilebilir. Bu koşullarda demokrasiyi savunma vaktidir. 23 Şubat’ta da hukuk yoluyla demokrasiyi savunacağız ve “Seçimin sonucuna saygı da demokrasidir” diyeceğiz.
Av. Fırat Epözdemir’in gözaltına alındığı gün yargı reformu strateji belgesini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan savunmanın güçlendirilmesi için Avukatlık Kanunu’nda çeşitli değişiklikler yapacaklarından bahsetti. Bu ironiye dair ne düşünüyorsunuz?
Demek ki savunma üzerinde kısıtlamalar var, savunma ihlal ediliyor, kısıtlanıyor. Bu kısıtlamalar mevzuattan mı kaynaklanıyor, uygulanmadan mı? Eğer uygulamadan kaynaklanıyorsa hemen “Uygulamadan dolayı şu kısıtlamalar kaldırılmalı” demeli. Mevzuattan kaynaklanıyorsa da “Bu yönde düzenlemeler yapılmalı” demeli.
2019’da yargı reformu strateji belgesi açıklandı. O dönem CHP milletvekiliydim. Adil yargılanma hakkı kanununu hazırlayalım diye tüm partilere çağrı yaptık. Ama Cumhur İttifakına mensup partiler, hazırladığımız ve TBMM’ye sunduğumuz önerilerimizi bloke ettiler. Demek ki söylem önemli ancak sözün gerekliliklerini uygulamaya geçirmek de önemli.
En önemli güncel konunun yürürlükteki Anayasa’ya saygı olduğu unutulmamalı.
BARO NASIL ‘TERÖRİST’ İLAN EDİLDİ?
Baro yönetiminin görevden alınması amacıyla açılan dava sonrasında İstanbul Barosu 10 maddelik bir bildiri yayınlayarak İstanbul Barosunun savcılık eliyle nasıl ‘terörist’ ilan edildiğini anlattı. Bildiride süreç şöyle özetleniyor:
1- 19.12.2024: Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı iki gazetecinin Suriye’de haber takibindeyken uğradıkları saldırı sonucunda öldükleri haberi ulusal basında yer aldı.
2- 20.12.2024: Basın Konseyi, TGS ve DİSK/Basın-İş ölümlerin detaylı bir şekilde incelenmesini istedi.
3- 21.12.2024: Şişhane’de gazetecilerin ölümünü protesto etmek amacıyla toplanan yurttaşların gösterisine polis müdahale etti ve aralarında gazetecilerin ve baro üyesi avukatların da bulunduğu yurttaşlar gözaltına alındı.
4- Bu gelişmeler üzerine İstanbul Barosu Yönetim Kurulunda görüşüldükten sonra 21.12.2024 saat 18.40’ta bir sosyal medya paylaşımı yaptı. Açıklamada çatışma bölgelerindeki gazetecilerin korunmasına dair insan hakları uluslararası hukuk kuralları hatırlatıldı, konuyla ilgili etkili soruşturma yürütülmesi talep edildi ve basın açıklaması yaptıkları için gözaltına alınan avukatların ve yurttaşların serbest bırakılması istendi.
5- 22.12.2024: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından baro hakkında soruşturma başlatıldığı haberi basına servis edildi. Baro açıklaması, bir bütün olarak herhangi bir makamı hedef alarak suçlayan veya herhangi bir terör yapılanmasını öven veya sahip çıkan bir açıklama olmadığı halde savcılık, baroyu kriminalize etmek ve itibarsızlaştırmak için kamuoyu nezdinde hedef haline getirecek şekilde terör propagandası, suçu ve suçluyu övme, halk arasında gerçek olmayan bilgiyi yayma suçu işlendiğini iddia etti.
6- İstanbul Barosu soruşturma haberi üzerine kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla açıklama yaparak herhangi bir yorum veya niteleme içermeyen metinde savcılığın iddia ettiği şekilde şiddeti, terörü veya herhangi bir terör örgütünü öven hiçbir ifade bulunmadığını vurguladı.
7- 07.01.2025: Avukatlık Kanunu madde 58’e göre soruşturma için ön koşul olan bakanlık izni sonradan 25.12.2024 günü istendi. Baro yöneticilerinin beyanı alınmadan ve sonradan onay biçiminde usul kurallarına aykırı olarak yürütülmesi ve açıklamada iddia edilen hususların bulunmaması nedeniyle başkan ve yönetim kurulu üyeleri, şüpheli sıfatını ve ifade vermeyi reddederek İstanbul Cumhuriyet Savcılığında sadece beyanda bulundu.
8- 08.01.2025: Savcılığın kovuşturma izni talebiyle Adalet Bakanlığına başvurduğu öğrenildi.
9- 11.01.2025: Baro başkanı, usul kuralları çiğnenerek verilen bakanlık soruşturma izninin yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Ankara İdare Mahkemesine başvuru yaptı.
10- 14.01.2025: İdare mahkemesinde dava açılmasının hemen ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan davaname ile İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin görevlerine son verilmesi, yeni baro başkanı ve yönetim kurulu üyeleri seçilmesi talebiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açıldığı öğrenildi. Savcılık İstanbul Barosu yönetiminin yasa ile belirlenmiş görevleri dışında yasa dışı faaliyetler yürüttüğü iddia edildi. Duruşma 04 Mart 2025’te görülecek.
BAŞSAVCILIĞIN ‘YASA DIŞI’ DEDİĞİ FAALİYETLER
Göreve seçilmesinin ardından 100 günü tamamlayacak olan İstanbul Barosu yönetimi yüz günde gerçekleştirdikleri bazı faaliyetleri şu şekilde sıraladı:
- Elliden fazla ‘ruhsat töreni’ ile iki bin iki yüzden fazla avukata ruhsat verildi.
- Baro odalarındaki bilgisayarlar yenilendi.
- Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince baromuzca atanan müdafi/vekiller için CMK bölge toplantıları düzenlendi. CMK asgari ücret tarifesinin, avukatlık asgari ücret tarifesine eşitlenmesi için imza kampanyası yapıldı.
- Staj eğitim merkezince ders sayıları artırılarak stajyer avukatların mesleğe kabulü öncesi almış oldukları eğitim güçlendirildi.
- Merkez ve komisyon yönetimleri seçim yoluyla oluşturularak baronun işleyişi demokratikleştirildi.
- Adil Yargılanma Hakkı Konferansı ve İstanbul Depremi Kongresi düzenlendi.
- Beyoğlu bölgesindeki kadınlara hukuki destek verilmesi için protokol imzalandı.
- Dilek Ekmekçi, Dilara Yıldız, Tahir Elçi, Can Atalay, yenidoğan çetesi davası, Narin Güran gibi toplumsal davalar takip edildi.
- Anayasa dışı kayyım ve hukuk dışı uygulamalara karşı basın açıklamaları yapıldı.
- Adli yardımın yaygınlaştırılması konusunda somut adımlar atıldı.