Nakliyecilerden zam tepkisi: Karşılayamıyoruz, herkes kan ağlıyor
Köprü ve otoyollarda uygulanan tarifelere ve yakıta yapılan zamlara nakliyecilerin tepkisi sürüyor. Nakliyeciler, “Eskiye kıyasla fiyat farkı yaklaşık yüzde 300. Karşılayamıyoruz” diyor.
Fotoğraf: ANKA
Köprülere, otoyollara ve yakıta yıl başından itibaren yapılan zamlardan en çok etkilenen meslek grupları arasında yer alan nakliyeciler tepkili. Gebze Nakliyat-İş Sendikası Gebze Temsilcisi Fatih Zoroğlu, “Eski fiyatlarla yeni fiyatları kıyasladığımız zaman arada yüzde 300 gibi bir fark var. Karşılayamıyoruz. Herkes kan ağlıyor” dedi.
“MALİYETLERİ DÜŞÜRMELERİ LAZIM”
Nakliyat-İş Sendikası Gebze Temsilcisi Fatih Zoroğlu, 15 yıldır Gebze’deki garajda olduğunu belirterek “Zamlarla zaten hiç kimse bir yere gidemiyor. Eski fiyatlarla yeni fiyatları kıyasladığımız zaman arada yüzde 300 gibi bir fark var. İzmir’den çıkan araba İkitelli’ye kadar 7 bin 100 lira otoban parası veriyor sadece. Mazotlara zaten bir haftada geldi 5 liraya yakın zam. Karşılayamıyoruz. Herkes burada, kan ağlıyor. Millet birbirini kıracak neredeyse. Diyarbakır’dan gelmiş arkadaşımız buraya. 10 günden beri burada, gidemiyor yola. İş yok çünkü. Olan işi de alamıyor, para yazmıyorlar. Artık devletin buna bir el atması gerekiyor yani. Bu zamları bir yere çekmeleri lazım. Bu mazot fiyatlarını, köprü, otoban maliyetlerini düşürmeleri lazım bir yerde” dedi.
“YETİŞTİREMİYORUZ, BORÇLAR BÜYÜYOR”
Diyarbakır’dan nakliyecilik yapan Ramazan Tekin, “Bu mesleğe sahip çıkabilecek bir kişiyi arıyoruz” diyerek şunları söyledi:
“Biz artık bitiklerdeyiz. Hepimizin kredi kartlarına bakın, ceplerine bakın. Hepsi şu anda borç içindeler. Hiç kimse artık nakit yetiştiremiyor. Mal varlığını ortaya koyuyor. Çünkü adamın yapabileceği başka bir mesleği yok. Gözünü açmış bu meslek içinde, belirli bir yaştan sonra başka bir yapabileceği iş grubu yok. Ben muavinliğimle birlikte 12 yıldır bu iş içindeyim. En zorlu, en sıkıntılı olduğum dönemler şu son 3-4 yıldır artık biz tükenecek dereceye geldik. Artık kart borçlarından, kredi ödemelerinden, o borcu ödeyip, kredi çekip onu vermek; yol olsun, köprü olsun, otoban olsun, mazot olsun yetiştiremiyoruz. Yetiştiremediğin zaman, bir borç sarmalına girdiğin zaman borç daha da büyüyor”
“DÖKTÜĞÜN ALIN TERİ SOĞUK KALIYOR”
Mesleğin de sahipsiz kaldığını belirten Tekin, “Nakliyesinden tut, TIR şoföründen tut, nakliye işi yapan herkesten tut, fabrikasından tut artık rayicin en dibine düşmüşüz. Yeri geliyor zararına gidiyoruz. Biz buna bir çözüm bulmak istiyoruz artık. Örneğin bugün İstanbul-Diyarbakır piyasası 50-55 bin lira gibi bir bantta olması lazımken şu anda araçlar 37-38 bin liradan gönderiliyor. Bunun komisyonu var, yakıtı, masrafı var. Her şeyini bırak, kefenin senin elinde. Bin 500-2 bin kilometreye yakın yol yapıyorsun ama emeğini alamıyorsun. Döktüğün alnının teri soğuk kalıyor.”
“ZAMLARLA PARA KAZANAMAYACAK HALE GELDİK”
Bir haftadır iş olmadığını söyleyen Hüseyin Emre Nacakoğlu, sorunlarını şöyle anlattı:
“Ankara’dan buraya geldim. Buradan da nereye çıkarsa gideceğiz ama bir hafta oldu ne bir iş var ne başka bir şey. Önceden bin 400 liraydı, şimdi 2 bin 500 lira oldu Osmangazi. Yavuz Sultan Selim bin 300 lira oldu. Gerçekten insanlar yetişemiyor. Biz ne kadar arkadaşlarımızla elimizi taşın altına koyuyorsak sayın büyüklerimiz de bize bir yardımcı olsun. Şu son gelen zamlarla şu bir yıldır da insanlar para kazanamayacak bir yere geldi. Bir sorun ya kamyoncu esnafımıza, para kazanıyor muyuz, kazanamıyor muyuz, neyle gidiyor... İş yok. Var ama maliyeti, yakıtı kurtarmıyor. Kendimiz sürüyoruz ama şoför çalıştıran bir sürü insan var. Bizden K1 istedi, her şeyi istediler, aldık. Kilometre-ton hesabını istiyoruz artık.”
“SADECE GEBZE DEĞİL, HER YER BÖYLE”
Garajdaki araç kalabalığını gösteren Fatih Zoroğlu da şöyle konuştu:
“Burada binlerce kamyon-TIR var. Bunun gibi burada kaç tane daha otopark var, etrafta çok var. Araba çekecek yer yok. Herkes yatıyor. Herkes işsizlikten yatıyor burada. Türkiye’deki bütün garajlar böyledir, sadece Gebze değil. Binlerce insan var burada. Her gün burada adamlar yemek yiyorlar, yatıyorlar, evinden barkından, çoluğundan çocuğundan ayrı, hastasına gidemiyor. Adam düğünü olacak gidemiyor, cenazesi olacak gidemiyor. Arabasını bırakıp da gidemiyor.” (ANKA)