Marmara Denizi’nde müsilaj katlandı: Yüzlerce canlı türü tehlikede
2021’deki müsilaj nedeniyle sünger topluluklarının tamamı öldü. Bugün ise pinalar ve deniz çayırları nefes alamıyor.

Fotoğraf: Prof. Dr. Mustafa Sarı
Özer AKDEMİR
Marmara Denizi’nde 2021 yılında yaşanan müsilaj (deniz salyası) olayının ardından kıyısal alandaki sünger topluluklarının tamamının öldüğünü aktaran Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın bugün de deniz dibindeki pina ve deniz çayırlarını kapladığı söyleyerek, acil önlem alınması çağrısı yaptı. Sarı, pinaların ve deniz çayırlarının deniz suyunu filtre ettiği için deniz ekosistemi açısından son derece önemli canlılar olduğunu belirterek, deniz dibindeki yüzlerce canlı türünün yaşamsal tehdit altında olduğunu vurguladı.
Fotoğraf:Evrensel
"DENİZİN DİBİ ÖRÜMCEK AĞI GİBİ MÜSİLAJLA KAPLI"
Uzun zamandır müsilaj ile ilgili araştırmalarda ve uyarılarda bulunan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Mustafa Sarı, müsilajın ekim ayı sonunda Erdek Körfezi’nde başladıktan sonra yaklaşık 45 günde İzmit Körfezi’ne ulaşarak güneyden kuzeye Marmara Denizi’ni örümcek ağı gibi sardığına dikkat çekti. Yüzeyden itibaren 30 metre derinliğe kadar tüm Marmara’yı kaplayan müsilajın bir taraftan dibe çökerek pinalar ve süngerler gibi canlılarla birlikte deniz çayırlarını etkilediğini söyleyen Sarı, diğer yandan da yüzeye çıkmaya başladığını aktardı. Müsilajın battaniye gibi örtmeye başladığı canlıların nefes almakta ve beslenmekte zorluk yaşadığını anlatan Sarı, “Müsilajla kaplanan deniz çayırları fotosentez yapamadıkları için tehlike altında. 2021 yılında yaşanan müsilaj esnasında kıyıdan 30 metre derinliğe kadar Marmara Denizi kıyısal alanındaki bütün sünger toplulukları ölmüştür. Eğer acilen tedbir alınmazsa 1 saatte 6 litre deniz suyunu filtre eden pinalar, 1 metrekaresi günlük 10 litreden fazla oksijen üreten deniz çayırları, dipte sabit yaşayan süngerler, mercanlar ve daha sayamadığımız yüzlerce canlı tehdit altında” uyarılarında bulundu.
"EKOLOJİK OLMAYAN GÖRÜŞ HALEN GEREKÇE YAPILIYOR"
Müsilajın, insanın denizle kurduğu yanlış ilişkinin bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eden Sarı, Marmara Denizi’nin, etrafında yaklaşık 25 milyon nüfusun, ülkenin yarısına hitap eden yoğun sanayinin, iki yüzden fazla akarsu tarafından taşınan kirleticilerin kıskacında olduğuna işaret etti. Marmara Denizi’ndeki Karadeniz’den Akdeniz’e doğru boğazlar aracılığıyla kuzey-güney yönlü üst akıntının son derece yanlış değerlendirmeler sonucu yıllardır evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer atıkların derin deşarjla denize boca edilmesi amacıyla kullanıldığını aktaran Sarı, ekolojik olmayan bu görüşün halen Marmara Denizi çevresindeki bazı belediyeler tarafından savunularak ileri biyolojik arıtma yapmamanın kılıfı olarak öne sürüldüğünü ifade etti.
Fotoğraf: Prof. Dr. Mustafa Sarı
MÜSİLAJSIZ MARMARA EYLEM PLANI UYGULANMADI
2021 yılında yüksek katılımlı çalıştaylar ve bilimsel katkılarla 22 eylemden oluşan Marmara Denizi eylem planı (MDEP) oluşturulduğunu, Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu kurularak Marmara Denizi’nin özel çevre koruma bölgesi ilan edildiğini hatırlatan Sarı, “Müsilajsız Marmara’ya ulaşmak için stratejik plan hazırlanmış olsa da Marmara’nın kirlilik yükü ne yazık ki azaltılamamıştır. Örneğin 2021 yılında yüzde 51 oranında ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulan evsel atıklar, 2024 yılında ancak yüzde 0.7 ilerleme ile yüzde 51.7 oranında arıtılabilmektedir. Müsilaj oluşumunun önlenmesi için kısa, orta ve uzun vadede yapılıp 2021 yılında uygulayıcı kuruluşlara bildirilmiştir. Yapılan onca bilimsel öneri ve tavsiyeye rağmen uygulamada başarılı olmadığımız, müsilajın yeniden ortaya çıkması ile anlaşılmıştır. Bilim rehberliğini yapmış, söyleyeceğini söylemiştir ve artık iş, uygulayıcılardadır” şeklinde konuştu.
"ÇOK ZOR BİR İLKBAHAR VE YAZ BİZİ BEKLİYOR"
Müsilajın şimdiden yüzeye çıkmaya başlamasının, suların ısınmasına paralel olarak yüzeye çıkma olasılığını arttırdığına işaret eden Sarı, “Önlem alınmadığı takdirde bizi çok zor bir ilkbahar ve yaz beklemektedir. Kısa süre içinde 50 yılda yapmadıklarımızı yapamayacağımız ortada olmakla birlikte bir şekilde yapılmış ama çalışmayan atık arıtma tesisleri bir an önce çalıştırılmalıdır. Belediyeler, ön arıtmadan sonra atıkları derin deşarjla denize boca etmeyi acilen durdurmalıdır. Denizin kirlilik yükünü azaltmak için akarsuların zehir kanalına dönüşmesine neden olan sanayi atıkları denetimle engellenmelidir. Mevcut şartlar değişmediği sürece müsilajın daha sık ve yoğun bir şekilde ortaya çıkacağı ön görülmektedir. Bu durumda şimdiden müsilajdan etkilenecek sektörler için de zararları telafi edici bir sistem oluşturulması zorunludur” önerilerinde bulundu.
Evrensel'i Takip Et