30 Ocak 2025 21:13
/
Güncelleme: 31 Ocak 2025 08:06

EMEP, kampanyayı grev alanından duyurdu: Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş istiyoruz!

Emek Partisi Gebze'de grevdeki Green Transfo'nun önünden "Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasının başlangıcını gerçekleştirdi.

Emek Partisi (EMEP), işçilerin hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek ve yeni haklar elde etmek için giriştikleri sendikal örgütlenmelerin, sermaye ve iktidarları eliyle engellendiğine dikkat çekerek, sendikal barajlara, yetki itirazlarına, grev yasaklarına ve keyfi işten atmalara karşı “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyası başlattığını duyurdu. EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, sendikacılara, akademisyenlere, işçi ve emekçilere kampanyayı birlikte örgütleme çağrısı yaptı.

“Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” Birleşik Metal-İş üyesi Green Transfo işçilerinin bulunduğu Gebze’deki grev alanından duyuruldu. Açıklamaya EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Birleşik Metal-İş, Türk-İş’e bağlı TEKSİF, Petrol-İş üyesi Novares iş yeri temsilcileri, DİSK/Genel-İş, DİSK Emekli-Sen, Basın-İş temsilcileri de katıldı.

"TEMELLERİ 12 EYLÜL DARBESİYLE ATILDI"

“Barajsız sendika yasaksız grev”, “Grev haktır yasaklanamaz”, “İş ekmek özgürlük” ve “Green işçisi yalnız değildir” sloganlarının atıldığı açıklamada konuşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, basın emekçilerine yönelik baskıya ve Siirt Belediyesine kayyım atanmasına tepki gösterdi.

Ülkeyi yerli ve yabancı tekeller ve sermaye sınıfı için dikensiz bir gül bahçesine çevirmek isteyen; örgütsüz, güvencesiz ve ucuz emek gücüne dayanan bir ekonomik büyüme modelini hayata geçirmek adına işçi sınıfının bütün kazanımlarını hedefe koyan saldırı dalgasının, bugün Erdoğan-Şimşek programı adıyla en vahşi biçimiyle sürdüğünü dile getiren Aslan, bunun temellerinin 12 Eylül darbesiyle atıldığını belirtti.

Emek Partisi Sendikal hak ve özgürlükler kampanyasından bir döviz: Mahkeme değil referandum!

Fotoğraf: Evrensel

"İŞÇİLERİN TOPLU PAZARLIK HAKKI ELİNDEN ALINIYOR"


Sendikalaşmanın önünde ciddi engellerin bulunduğunu belirten Aslan, “Ülke barajı, iş yeri barajı, işletme barajı en temel engellerden biri. İşçilerin hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek ve yeni haklar almak için giriştiği sendikal örgütlenme, iktidarların ve sermayenin fiili ve yasal engelleriyle karşılaşıyor” dedi.

Sendikalaşan her işçinin uğradığı akıbetin kitlesel işçi kıyımları olduğunu dile getiren Aslan, “Bunun en son ve somut örneği Polonez işçilerdir. Yaşadıkları ağır çalışma koşullarını değiştirmek, aşağılanma ve mobbing gibi insanlık dışı uygulamaları önlemek, insanca ücret almak ve insanca yaşamak için yürüttükleri sendikal örgütlenme sonucunda toplu işçi kıyımına uğramışlar, 153 gün süren direnişleri sonucunda sadece kıdem, ihbar ve boşta geçen sürelerin ücretlerini almış sendikal örgütlenme tamamlanamamıştır. Polonez gibi yüzlerce fabrika bu sonuçla karşılaşmış, iktidarın ve sermayenin ortak tutumu ve dayanışması ile sendikal örgütlülük tasfiye edilmiştir” ifadelerini kullandı.

İKTİDAR ÇELİKTEN DUVAR ÖRÜYOR

İktidarın; çıkardığı yasalar ve fiili uygulamalarıyla sendikalaşmanın önüne çelikten duvar ördüğünü belirten Aslan, bunlardan birinin de yetki itirazları olduğunu söyledi. Aslan şöyle devam etti: “Sermaye sahiplerinin sendikalaşmayı engellemek için yetkisiz mahkemelere yaptıkları itirazlarla mahkeme süreçleri üç-beş yılı bulmakta, mahkeme sonucunda işçiler ve sendikalar davaları kazansa bile aradan geçen sürede patronlar iş yerinde sendikayı tasfiye etmekte ve sözleşme yapacak işçi kalmayınca süreç başarısızlığa uğramaktadır. Bütün süreçleri başarılı tamamlayan işçiler ve sendikalar açısından ise iktidarın sopası eksik olmuyor ve erteleme adı altında grevler yasaklanarak işçilerin toplu pazarlık hakkı elinden alınıyor. Cumhurbaşkanı sermaye temsilcilerinin huzurunda ‘Biz OHAL ilan ettik, grevleri yasaklıyoruz. Sermayenin önündeki engelleri kaldırıyoruz daha ne istiyorsunuz?​’ demişti.

Emek Partisi Green Transfo önünde

Fotoğraf: Evrensel

"İŞÇİLERE KARŞI TÜM GÜÇLERİNİ KULLANIYORLAR"

Yaşanan sürecin sermaye için cennet, işçiler için tam bir cehennem koşulları oluşturduğunu vurgulayan Aslan, “İktidar iş yasalarının esnetilmesi, kuralsız hale getirilmesi gibi politikalarla sermayenin her türlü uygulamalarını ve isteklerini sınırsız biçimde yerine getirirken, işçilerin hiçbir talebini karşılamadığı gibi, devletin tüm gücünü işçilere karşı kullanmaktan geri durmamıştır. Direnen, hak alma mücadelesi veren, sendikalaşmaya çalışan, greve çıkan işçilerin ve sendikaların karşısına bakanı, valisi, kaymakamı, polisi, askeri, müftüsünü dikerek mücadeleyi kırmaya, sendikalaşmayı engellemeye çalışmıştır. Özak işçileri bunu en yakın tanığıdır. Grev yasaklarının son örneği toplu iş sözleşmesinde sermayenin sefalet ücretine ve esnek çalışma dayatmalarına karşı mücadele eden ve greve çıkan Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin grevlerine getirilen yasaktır. Ancak grev yasağına karşı direnen Birleşik Metal-İş ve işçiler, örgütlü ve kararlı bir mücadeleyle hem tek adamın grev yasağı kararını yırtıp atmış, hem MESS’in dayatmalarını boşa çıkarmış grevlerini kazanımla sonuçlandırmıştır” diye konuştu.

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan

Fotoğraf: Evrensel

"HEP BİRLİKTE ÖRGÜTLEYELİM"

“Sermaye güçlerinin sistemli olarak yürüttüğü saldırılar karşısında, işçi sınıfımız birleşerek, örgütlenerek, mücadele ederek taleplerini kazanabilir” diyen Aslan, parti olarak başlattıkları kampanya için şu çağrıyı yaptı: “Yasalarda olan ama silikleştirilen iş güvencesini yeniden kazanmak istiyoruz. İşten atmaların yasaklanması, sendikal örgütlenme nedeniyle işten atmaların son bulması, işçilerin alın teri ve emekleriyle çalıştıkları iş yerlerinde sermayenin yüz kızartıcı kodlarla işçilerin işten atılması karşısında güçlerimizi birleştirmeliyiz. Gerçek ve kalıcı bir iş güvencesi istiyoruz. İşçilerin örgütlenmesinin önündeki en büyük engellerden birisi olan, iş yeri, işletme ve ülke barajları kaldırılmalıdır. İşçilerin sendika seçme hakkı referandumla belirlenmelidir. İş yeri yetkisi, işletme yetkisi ve sendika seçmede işçinin beyanı esas alınmalı, yani işçilerin iradelerine başvurularak referandumla tüm süreçler çözülmelidir. İşverenlerin mahkeme süreçlerinde sendikaları tasfiye süreçlerinin önüne geçilecek demokratik ve işçileri koruyan yasalar çıkarılarak, sermayenin işçi ve sendika düşmanı tutumunun önüne geçmek için barajsız sendika istiyoruz. 12 Eylül yasaklarından birisi olan, AKP iktidarının ve tek adamın başvurduğu işçilerin toplu pazarlık hakkını elinden alan, işçileri sermayenin kıskacına iten grev yasağı başımızdaki en büyük belalardan biridir. Yüksek Hakem Kurulunun belirlediği ve esasta sermayeden yana işleyen sözleşmelerle işçilerin kazanılmış haklarının elinden alınmasına neden olan grev yasakları son bulmasıdır. Bunu için yasaksız grev diyoruz. İş cinayetlerinde ölmemek için, açlık sınırının altında ücretle çalışmamak için, angarya, esnek ve güvencesiz çalışmaya karşı güvenceli iş için yola çıkıyoruz. Emek Partisi olarak, başlattığımız bu kampanyamız; sermayenin vahşi ve sınırsız sömürüsü karşısında işçi sınıfını silahsız ve savunmasız bırakmak isteyen bu saldırganlığa geçit vermeyelim diyoruz.” 

Aslan, “Kampanyanın konusu olan maddeleri içeren bir yasa değişikliği tasarısının yüz binlerce işçinin imzasıyla meclise taşınmasını hedefliyoruz. Engelsiz, barajsız sendikal örgütlenme için, grev yasaklarının son bulması için, gerçek anlamda bir iş güvencesi için güçlü bir kampanyayı hep birlikte örgütleyelim. Bu kampanyanın başarısı hepimizin ortak çabasının ve çalışmasının bir ürünü olacak” ifadelerini kullandı. 

Emek Partisi Green Transfo önünde

Fotoğraf: Evrensel

YASAKLARA BOYUN EĞERSEK KAYBEDERİZ

Birleşik Metal-İş Genel Eğitim Sekreteri Özcan Atmaca, “Green Transfo’da grev yasaklanmadı, çünkü MESS'e bağlı değil. MESS'e bağlı Grid, Arıtaş, Hitachi ve Schneider fabrikalarımızda grevlerimiz yasaklandı. Grev ertelemelerine sebep olarak 'milli güvenlik' diyorlar. Ama biz her şeye rağmen grev yasaklarını tanımadık ve mücadelemizi sürdürdük, kazandık. Mücadelemizi hep birlikte yürütmeliyiz. Eğer biz korkarsak, her yasağa kafamızı eğersek kaybederiz” dedi. 

Green Transfo Baş Temsilcisi Savaş Sünbül de “37 gündür mücadelemizi sürdürüyoruz. Grev bize çok şey kattı. Sizden aldığımız güçle kazanacağız. Patron o masaya gelecek ve işçi iradesinin kabul edeceği bir sözleşmeyi imzalayacak. Emek Partisinin bu kampanyasını destekliyoruz. Burada, kampanyayı bizimle başlatmaları bizi onurlandırdı” dedi.

"ELİMİZDEN NE GELİRSE YAPACAĞIZ"

DİSK/Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube Başkanı Ali Sönmez de “Türkiye'nin dört bir yanında konfederasyon farkı gözetmeksizin, işçi sınıfına dönük bu saldırılara karşı başlatılan kampanyayı canı gönülden destekliyoruz. Genel-İş Anadolu Yakası 2 No'lu Şube olarak, elimizden ne geliyorsa, bu kampanyanın örgütlenmesi ve işçi sınıfına yönelik bu saldırıların püskürtülmesi, insanca çalışma ve insanca yaşam koşullarının oluşturulması için yapacağız, bu kampanya başarıya ulaşacak” dedi.

"BARAJIN MAĞDURU DA BİZLERDİK"

Teksif Genel Başkan Danışmanı, Bölge Sorumlusu Binali Tay, Deriteks çatısı altında faaliyet yürütürken sendika barajı nedeniyle Teksif Sendikasıyla birleşmek durumunda kaldıklarını anlattı. EMEP’in başlatmış olduğu kampanyanın önemine dikkat çeken Tay, “Barajların mağdurları da bizlerdik. Barajların kaldırılması mücadelesi işçi sınıfı adına önemli bir mücadeledir. Bununla beraber yetki itiraz davalarıyla da uğraşıyoruz. Bir perde fabrikası olan TKIS’ta patron bizi yetki itiraz davalarıyla mahkemelerde süründürüyor. Mahkemeler bin yıl da sürse içerideki üyelerimizle toplu iş sözleşmesi masasına oturacağız. Tıpkı buradaki Green Transfo işçileri gibi grevli toplu iş sözleşmemizi imzalayacağız, hep beraber kazanacağız” dedi.

AKADEMİSYENLERİN SAFI İŞÇİLERİN SAFIDIR

Akademisyenlerin safının işçilerin safı olduğunu söyleyen Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Araştırma Görevlisi Ömer Furkan Özdemir, “Güvenceli iş, yasaksız grev ve barajsız sendika her birimizin çalışırken, işten atılırken, yoksulluk içerisinde sefalete mahkum edilirken deneyimlediğimiz sorunların sebebi bu üç talebin içerisinde yer alıyor. Ay sonunu getirememenin de borç içinde yaşamanın da sebebi sendikal barajlar, grev yasakları ve güvencesiz çalışmadır. Bu yüzden bu 3 taleple başlatılan kampanyayı ben de destekliyorum ve üzerimize düşen ne olursa onu yapmaya hazır olduğumuzu söylüyorum” dedi. (Gebze/EVRENSEL)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et