Prof. Dr. Mesut Yeğen: Süreci Suriye’deki uzlaşı belirleyecek
İmralı görüşmelerini ve son gelişmeleri gazetemize değerlendiren Sosyolog Prof. Dr. Mesut Yeğen, sürecin akıbetini Rojava’nın geleceğine dair bir uzlaşmanın olup olmayacağının belirleyeceğini söyledi.
Dilan TEMİZ
İstanbul
Bahçeli’nin çağrılarının ardından DEM Parti, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile iki kez görüştü. İlk görüşmede uygun koşullar oluşursa çağrı yapmaya hazırım diyen Öcalan’ın ikinci görüşmenin ardından önce demokratikleşme vurgusunda bulunduğu aktarıldı. İktidar ise koşulsuz silah bırakma çağrısında ısrarcı. İmralı görüşmelerini ve son gelişmeleri gazetemize değerlendiren Sosyolog Prof. Dr. Mesut Yeğen, sürecin akıbetini Rojava’nın geleceğine dair bir uzlaşmanın olup olmayacağının belirleyeceğini söyledi.
İmralı’ya silah bıraktırma çağrıları, baskı ve kayyım atamaları izlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Süreçle uyumlu olmamakla beraber kayyım atamalarını süreçten bağımsız düşünmek gerekiyor. Kayyım atamaları hem sürecin işlemesi için baskı oluşturmak hem de olur da süreç başarısızlıkla sonuçlanırsa ‘Sürece zaten çok da güvenmemiştik’ demek imkanı veriyor devlete. Kayyım atamaları süreç (olur da tamamlanırsa eğer) tamamlandıktan sonra olmayacak işlerden görülüyor belli ki. Nitekim heyetin, DEM’in ve Öcalan’ın açıklamaları bütün sıkıntılarına rağmen sürecin devam ettiğini gösteriyor. Kayyım ve benzeri antidemokratik uygulamaların durması için sürecin başarıya ulaşmasını beklemek gerekiyor.
"ANA AKTÖRLER PKK, SDG VE ABD"
İmralı’da ikinci görüşmeden sonra Öcalan’ın açıklamaları gecikmeli ve parça parça aktarıldı. Başından beri önceki sürece atıfla şeffaflık vurgusu yapılıyor ama görüşmelerin nasıl geçtiği de bilinmiyor? Bu süreci nasıl etkiler?
Sürecin genel gidişatı üzerinde çok bir etkisi olacağını zannetmiyorum bu aşamada. Bu sürecin ana aktörleri şu an itibarıyla devlet, Öcalan, PKK, SDG ve ABD. Akıbetini de bu aktörler arasında Rojava’nın geleceğine dair bir uzlaşmanın olup olmayacağı belirleyecek. Son iki haftanın işaretleri bu türden bir uzlaşmanın gerçekleşebileceğini gösteriyor. Türkiye geride kalan haftalar boyunca askeri operasyondan uzak durdu, SDG ve Suriye yönetimi ABD nezaretinde Şam’da buluştu. Bu adımlar ve taraflardan gelen açıklamalar Rojava uzlaşmasının olabileceğini gösteriyor. Bu olursa da sürecin çerçevesi belli olup açıklanır diye düşünüyorum. Nitekim giderek daha sık bir şekilde 15 Şubat’ta Öcalan’dan bir açıklama geleceğini duymaya başladık.
"ÇAĞRI BAHÇELİ’NİN BEKLEDİĞİ GİBİ OLMAYABİLİR"
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Öcalan’ın ikinci görüşmede Kürt sorununun çözümü ile ilgili bekle gör politikalarına karşı demokratik hukuk ve siyaset vurgusu yaptığını, “Bahçeli’nin yaklaşımının devlet aklıyla buluşması halinde barışa hizmet edecek tarihsel bir çıkışa vesile olacağını belirtmiştir” dediğini aktardı. Bunlar ne ifade ediyor, bir müzakere sürecinde anlaşmazlık mı var?
İllaki vardır. Ancak ikinci görüşmede açıklama beklemek çok gerçekçi değildi zaten. Hem Rojava süreci halen belirsizdi hem de Öcalan heyetin getireceği bilgilerden mahrumdu. Şimdi hem Rojava’daki gidişat biraz daha belirginleşiyor hem de Öcalan taraflardan gelen bilgilere sahip. Öte yandan 15 Şubat’ta bir açıklama yapılacak olsa bile bu Bahçeli’nin beklediği türden net bir açıklama olmayabilir halen. Öcalan örgütün içine girmekte çok zorlanmayacağı esneklikte bir çözüm çerçevesi önermeye çalışacaktır diye düşünüyorum. Önerilen çerçeveye PKK’nin gireceğini açıklamasıyla beraber Öcalan’ın açıklaması devleti tatmin etmezse bile işler halen yürüyebilir.
"BİRÇOK AKTÖR SURİYE’DE UZLAŞIYA ZORLUYOR"
Türkiye Şam’da Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) üzerine bir düzen kurucu rolü üstlenirken Rojava’daki yıkıcı rolünü nasıl okumak gerekiyor? Suriye’deki Kürtler arası diyalog ve Kürtlerin HTŞ müzakeresi Türkiye’nin beklentilerini nasıl etkiler?
Taraflar alabileceklerini artırmaya, verebileceklerini azaltmaya çalışıyor. Önemli olan tarafların birbirinden uzaklaşmayıp yakınlaşmaları. Gördüğüm de bunun olduğu yolunda. Ne Türkiye’nin ne de SDG’nin dedikleri olacak gibi görünüyor. Şartlar tarafları bir diğerine yakınlaştırıyor. Suriye’de aktörler SDG, Suriye rejimi ve Türkiye’den ibaret olsaydı bunlar olmazdı elbette. Muhtemelen rejim ve Türkiye SDG’yi zor yoluyla tasfiye etmeye girişirdi. Ama gördüğüm kadarıyla İran ve Rusya’nın çekilmesiyle Suriye boşalmış değil. Türkiye’ye ABD, AB, Körfez ve İsrail eşlik ediyor Suriye’nin kaderinin şekillenmesinde. Bu da Türkiye’yi ve rejimi SDG’yle uzlaşmaya zorluyor. Aynı durum SDG’yi ve daha önemlisi PKK’yi de Türkiye’yle uzlaşmaya zorluyor.
Bahçeli ve Erdoğan’ın Kürtlerle barışmaya ihtiyacı yok iddiaları, Ömer Çelik’in “İmralı ziyaretleri tamamlandı” sözleri neye işaret ediyor?
Bunlar süreci hızlandırmaya ve karşı tarafı sıkıştırmaya dönük açıklamalar gibi görünüyor. Başka açıklamalar sürecin yolunda ilerlediğini 15 Şubat’ta ya da en geç 21 Mart’ta bir Öcalan açıklamasının olacağını gösteriyor.
"ERKEN SEÇİM BASKISININ ÖNÜNE GEÇMEK İSTİYOR"
Son dönemde artan baskılarla gazetecilere, siyasilere yönelik soruşturma ve tutuklamalarla Erdoğan ne yapmak istiyor?
Bunların süreçle bağlantısı hiç yok diyemem ama zayıf. Orada Erdoğan’ın esas derdi erken seçim olması yolunda bir kamuoyu baskısı oluşmasının önüne geçmek. Erdoğan bir erken seçime hazır değil lakin vatandaş açısından Türkiye’de işler yoluna girecek görünmüyor. Aynı anda CHP’deki adaylık hamlesi de seçmenlere alternatifiniz var duygusunu verebilir. Şartlardan şikayet ve alternatif var duygusu ikisi birden güçlenirse siyaset üzerindeki erken seçim baskısı artabilir. Muhalif gazetecilere yönelik baskı şartlardan şikayet etme halinin büyümesini, siyasetçiler üzerindeki baskı da alternatif var duygusunun büyümesini engellemek amacıyla ilgili diye düşünüyorum.
Evrensel'i Takip Et