‘Atölyede bir yangın tüpü var, onun da içi boş’
Dudullu OSB’deki Kadosan Oto Sanayi Sitesinde çalışan esnaf ve işçiler, patronların kâr hırsına dikkat çekerken, “Bizim iş yerinde bir yangın tüpü var, onun da içi boş” diyor.
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Malik ASLAN
İstanbul
Bolu’da 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Oteldeki yangının yankıları sürüyor. Bir yandan ihmaller ve denetimsizlikler, sorumluluğun kimde olduğu, bu ve benzeri faciaları önlemek için hangi mercilerin ne tür önlemler alması gerektiği kamuoyunda yoğun olarak tartışılırken, diğer yandan iş yerlerinde ‘işçi sağlığı ve iş güvenliği’ önlemleriyle ilgili eksiklikler de gündemde. Dudullu OSB’deki Kadosan Oto Sanayi Sitesinde çalışan esnaf ve işçiler, patronların kâr hırsına dikkat çekerken, MESEM’li bir öğrenci, “Bizim iş yerinde bir yangın tüpü var, onun da içi boş” diyor.
Konuştuğumuz işçiler arasında fikrini belirtmekten çekinenler de bu kendi dertlerini anlatmaya koyulanlar da oluyor. Gözlemlediğimiz ilk şey ise facianın ihmal ve denetimsizlikler sonucunda gerçekleştiği konusunda herkesin hemfikir olması. Ancak öte yandan denetimden ve olaydan sorumlu yetkili mercinin kim olduğu bahsinde fikir ayrılıklarının söz konusu olması.
19 yaşındaki genç bir işçi, “Gerekli önlemlerin alınmadığı ilk bakışta belli oluyor zaten. Yangın merdiveni yokmuş diyorlar ağabey, daha ne olacak? Ben herkesin burada suçlu olduğunu düşünüyorum, otel sahibinden belediyesine, bakanlıklarına kadar. Kaç canımızı kaybetmişiz, hâlâ insanlardan birer sayı olarak bahsediyorlar. Canın değeri kalmamış vallahi. Ben burada da güvenliğimizin öyle çok gözetildiğini düşünmüyorum. Biri gelip denetlemezse eğer ben burada işimi nasıl yapacağım” diyor.
"PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALIYOR"
Sohbetimize kulak misafiri olan orta yaşlı bir işçi de görüşlerini paylaşıyor: “Deprem oldu, orada da aynısını gördük. Önce biraz ilgileniyormuş gibi yapıyorlar, unutulup gidiyor sonra. ‘Devlet nerede?’ diye sormaktan bıkmış durumdayız. İstanbul’da da deprem bekliyoruz şimdi, hazır olduğumuzu kim söyleyebilir? Denetim yok, liyakatsizlik diz boyu, devletimiz insanlarına sahip çıkmıyor. Parayı verenin düdüğü çaldığı bir düzende yaşıyoruz. Ben Gezi zamanını da biliyorum. Hakkımızı aradığımızda hemen ‘terörist’ ilan ediyorlar. Haberlerde görüyoruz şimdi, tüm gazetecileri teker teker içeri alıyorlar. Yasaklamalar, gözaltılar bitmiyor ki...”
Diğer iş yerlerinde meseleyi patronların kâr hırsına bağlayanlara da yakın tarihte katliama dönüşmüş diğer faciaları örnek gösterenlere de rastlıyoruz. Bir iş yeri sahibi, “Siyasi parti fark etmiyor, kayırmacılık ve liyakatsizlik sonucunda bu geldiğimiz noktadayız. Kurumlar arasında bir bağlayıcılık kalmamış, herkes suçu diğerine atıyor. Kanuni düzenlemelerin doğru düzgün yapılması lazım, sonuçta toplumlar kanunla yürür. Cezasını çekeceğini bildiğin zaman bir suçu işlemekten çekinirsin” diyor.
MESEM’LERDEKİ TABLO: KÂR HIRSI VAR, DENETİM YOK
Kendi çalışma ortamlarındaki denetim ve güvenlik önlemlerine ilişkin sorularımızı yanıtlayanlar ise genellikle MESEM’li öğrenciler oluyor. İMES Süheyl Erboz Mesleki Eğitim Merkezinde öğrenci olduğunu söyleyen 16 yaşındaki çocuk, “Yangının denetimsizlik yüzünden çıktığını düşünüyorum ağabey. Sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlar, önlem almıyorlar. Burada da benim başıma henüz bir şey gelmedi ama başka MESEM’li arkadaşlarımdan, mesela ustalarının eldiven giymelerine izin vermediğini falan duydum” diyor.
Herhangi bir iş kazasıyla karşılaşıp karşılaşmadığını sorduğumuzda ise, Çakmak Sanayi’de tornacılıkla uğraşan 17-18 yaşlarındaki bir arkadaşının, yakın bir tarihte kafasına parça düşmesi sonucu hayatını kaybettiği bilgisini paylaşıyor.
Üç senedir MESEM kapsamında çalıştığını belirten bir öğrenci, okulundan ayda üç dört kez denetime geldiklerini ama o günün de genellikle kendisinin atölyede değil okulda olduğu çarşamba günlerine denk geldiğini, ‘denetim’ adıyla sadece imza alıp kayıt tuttuklarını ifade ediyor.
17 yaşındaki bir başka MESEM’li şunları söylüyor: “Masraf çıkmasın diye düşündükleri için güvenlik önlemlerini almıyorlar, sonra da böyle olaylarla karşılaşıyoruz. Tüm patronlar kendi kârını düşünüyorlar sadece ağabey. Benim çalıştığım yerde mesela sadece bir yangın tüpü var, onun da içi boş. Öylesine duruyor orada. Ustama söylüyorum, ‘Boş ver’ diyor. Okuldan da ayda bir iki defa geliyorlar denetime. O da beni denetlemek için, iş yerini değil. Çalışıp çalışmadığıma bakıyorlar, çay içip gidiyorlar.”
Tüm bu ihmallere ve denetimsizliklere karşı ne yapılabileceğini sorduğumuzda ise yanıtı şöyle oluyor: “Vallahi bilmiyorum ki ağabey. Çalışmaktan, yorgunluktan kafamızı kaldıramıyoruz. Tam dinleneceğim diyorum, başka iş yüklüyorlar. Yarın çalışmayacağım mesela, saat üçe kadar uyumayı planlıyorum sadece.”
İHMALLER HER YERDE, ÇARE BİRLİKTELİĞİMİZ
Diğer işletmelerde de aşağı yukarı benzer bir manzaraya tanıklık ediyoruz. Denetimler ya yapılmıyor ya da üstünkörü icra ediliyor, önlemler yetersiz kalıyor, patronların eğildikleri tek mesele ise maliyet kalemlerini düşürmek ve işçilerinin emek gücünden azami kâr elde etmek oluyor. Bu koşullar altında, yaşadığımız ‘felaketlerin’ ardı arkasının kesilmeyeceği konusunda ise tüm işçiler hemfikir.