1 Şubat 2025 05:50
/
Güncelleme: 09:07

Tersanelerde ‘geçinebilecek bir ücret’in rotası

"Bir şeylerin değişmeyeceğine olan inancın gelişmesi için değiştirmek adına teşebbüsün olması gerekir. Ancak tersanelerde değişmezlik iddiası yıllardır sınanmış durumda değil önce bir sınamak gerkir."

Tersanelerde ‘geçinebilecek bir ücret’in rotası

Fotoğraf: DHA

Eren YÜCEBOY

Şubat ayına gelinmiş olmasına rağmen ücret zamlarının belirsizliğe terk edilmesi ve bu belirsizlik üzerinden ücret zammı beklentilerinin baskılanması hemen her sektörden patronların bugün açısından uyguladığı yaygın bir politika. Bu yaygın durumun yansımasını bulduğu o sektörlerden biri de tersane sektörü.

Tersane patronlarının söz konusu politikalarını hayata geçirirken sırtlarını dayadıkları esas mesele de yılın son ve ilk aylarını kapsayan işlerin azalması, durgunlaşması süreci. İşlerin durgunlaşması tersanelerde uzun yıllara dayanan ve bir anlamda “piyasanın” yaratmış olduğu zorunlu, nesnel ve normalleşmiş bir duruma işaret ediyor. Ancak “piyasanın” bu mevcut zorunluluğu tersane patronları tarafından da ücret zammı beklentilerini baskılamak üzere olabildiğince işlevsel bir şekilde değerlendiriliyor.

Söz konusu işlevsel durum değişik biçimlerde karşılık bulabiliyor: Her ne kadar “piyasanın” yaratmış olduğu nesnel bir durum olarak karşılığı olsa da kimi durumlarda tersanelere gemi giriş-çıkış takvimlendirmesinde kasti bir şekilde yılın ilk ayları boş bırakılacak şekilde dizayn edilebiliyor. İşten atmalar yaygınlaşıyor. Fazla mesailer büyük oranda rafa kalkıyor.

“YETER Kİ FAZLA MESAİ GERİ GELSİN”

Hükumetin uygulamış olduğu asgari ücret politikasının bir sonucu olarak tersane işçilerinin ücretleri ve asgari ücret arasındaki makas farkı yıldan yıla azalan bir tabloyu ortaya koyuyor. Tersane gibi ağır bir sektörde işçileşmiş olmanın ücret açısından dünkü cazibesi günden güne değer kaybına uğruyor. Tersanede çalışmayı esas cazip kılan şey fazla mesailer oluyor. Tersane işçisinin cebine giren kazancın azımsanmayacak bir kısmını fazla mesailerden elde edilen gelir oluşturuyor. Bu gelir de fazla mesailerin rafa kaldırılması yöntemiyle ortadan kaldırılınca tersane işçilerinin ücret zammı beklentisini boşa düşüren bir duruma yol açıyor. “Ücret zammı yapılmazsa yapılmazsın. Yeter ki fazla mesailer geri gelsin.” fikri tersanelerde etkisi azımsanmayacak bir eğilim olarak karşılık bulur hale geliyor.

DÜŞMAN KİM?

Ücret zammı döneminde tersane patronları tarafından yaygın başvurulan bir diğer yöntem ise tersane patronları ve taşeron firma sahipleri arasında yaratılan ikili durum. Tersane patronlarının zam verdiği ama taşeronların vermediği ya da taşeron firma sahiplerinin zam talep ettiği ama bu zammı tersane patronlarının kabul etmediği gibi topun sürekli el değiştirdiği karşılıklı bir sorumluluğu üstten atma hali, zammın talep edileceği kişinin kim olduğu sorusunu da belirsizliğe itiyor. Bu belirsizlik, tersane patronlarına zaman kazandırmaya yarıyor.

FARKINDA AMA BİRLEŞEMİYOR

Tersane patronlarının bu “ayak oyunları” tersane işçileri açısından öngörülemez, akıl edilemez türden oyunlar değil. Hemen her tersane işçisi “dönen dolapların” farkında. Dahası, geçinebilecek bir ücretin kazanabilmesinin yegane yolunun da bu “dolaplarla” baş edebilecek güçte bir birliktelikten geçtiğinin bilincinde. Ancak bu bilinç, maddi karşılığı olan bir harekete dönüşmekte kimi engellere takılıyor.

O engellere değinmek gerekirse, öncelikli olarak tersanelerde uzunca süredir devam eden sessizlik halinin ve mücadele deneyimi yoksunluğunun altını çizmek gerekir. Belli dönemlerde ortaya çıkan irili ufaklı eylemleri saymazsak, uzun yıllardır tersane işçilerinin ses getiren ve bir şeyleri değiştirebilen eylem pratikleri mevcut değil. 2008-2009 yıllarında gerçekleşen kitlesel eylemler geçmişte yaşanmış ve bugün yaşanması mümkün olmayan bir mit gibi tersanelerdeki mücadele tarihinin tozlu raflarına terk edilmiş durumda. O dönemleri yaşamış işçiler sayıca epey azaldığı ve yerlerini çok daha deneyimsiz işçilerin aldığı bir durum söz konusu. Bu durum deneyimli işçilere harekete geçme konusunda bir sorumluluk yüklüyorsa da hem sayılarının azlığından hem de bugünün genç tersane işçilerine olan güvensizliklerinden o sorumluluk sahiplenilmiyor. Genç işçiler açısından da kendilerine dair bir güvensizlik söz konusu. Bir şeylerin değişebileceğine ve dahası o değişimde kendilerinin bir özne olabileceklerine dair inanç düzeyleri epey zayıf.

Tersaneye farklı şehirlerden göç ederek çalışmaya gelen işçiler açısındansa buradaki koşulları kabullenme hali hakim. Tersanede geçirdiği 8-9 aylık çalışma hayatı, onun için dişini sıkarak katlanması ve her türden zorluğunu da sineye çekmesi gereken bir “çile” dönemine dönüşmüş durumda. Evini, ailesini bırakıp gelirken buraya bir şeyleri değiştirmek üzere değil; bir şeyleri göze alarak gelme ve yaşadığı her şeye “eyvallah” diyerek yola devam etme durumu söz konusu.

GEÇİNEBİLECEK BİR ÜCRETİN ROTASI

Ancak ortada duran ve tersane işçilerinin kendilerine sıklıkla hatırlatması gereken bir gerçek var. O da şu: Bir şeylerin değişebileceğine dair inançsızlık halinin bu kadar egemen olması için bir şeyleri değiştirmek adına sürekli bir teşebbüs ve sürekli bir yenilgi gerekir. Oysa tersanede değişmeyeceğine inanılan bütün bu koşulların değişmezlik iddiası uzun yıllardır sınanmış durumda değil. Önce bir sınamak gerekir. O sınavı vermek için de bu bekleme halinin terk edilmesi ve dünün mit haline dönüşmüş olan mirasının bugüne bir deneyim olarak akmasına yol açacak kolektif bir tartışma, beslenme ve beslendikçe de mücadeleyi ilerletme rotasına girilmesi gerekir. Geçinebilecek bir ücret zammının kazanılması bu rota aracılığıyla mümkün olacaktır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et