01 Şubat 2025 15:01

Deprem suçlarıyla mücadele edenler: 'Hesaplaşılmamış her suç, yenisini doğuruyor'

Emek Partisi'nin 6 Şubat depremlerinin 2'nci yıldönümü dolayısıyla düzenlediği çalıştayda, deprem suçlarına karşı hukuki ve toplumsal mücadelenin önemi vurgulandı.

Fotoğraf: Volkan Pekal/ Evrensel

Paylaş

Emek Partisi, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve büyük yıkıma yol açan depremlerin 2. yıldönümü dolayısıyla Gaziantep’te bir çalıştay düzenledi.

Şehitkamil Kültür Merkezi’nde düzenlenen buluşmanın ana teması, deprem suçlarına karşı yürütülen mücadelelerin ortak bir zeminde birleştirilmesi ve bu mücadelenin güçlendirilmesi oldu. Çalıştaya, deprem bölgesinde faaliyet gösteren emek ve meslek örgütleri, dayanışma platformları, sivil toplum kuruluşları ve depremzede temsilcileri katıldı. Etkinlikte, depremlerin yol açtığı yıkımın ardından yaşanan hukuksuz kararlar, mağduriyetler ve bu süreçte işlenen ihmaller tartışıldı. Katılımcılar, deprem suçlarına karşı hukuki ve toplumsal mücadelenin önemine vurgu yaptı.

“DEPREM BÖLGESİNDE İŞLENEN SUÇLARA KARŞI MÜCADELE EDENLER OLARAK BİR ARADAYIZ”

Çalıştayda konuşan Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen bölgede suçlara her gün yenisinin eklendiğini belirterek, “6 Şubat depreminin ikinci yılında hâlâ acıyan kalbimizi birlikte mücadeleyle iyileştirmek için buradayız. Deprem bölgesinde işlenen suçlara karşı mücadele edenler, susmayanlar, yılmayanlar olarak bir aradayız” dedi.

Karaca, hesaplaşılmamış her suçun yeni suçları doğurduğunu vurgulayarak, “Deprem suçlarıyla hesaplaşılmadığında, bir otelde çıkan yangında çocukları ve yurttaşlarımızı kaybediyoruz. TOKİ inşaatlarında iş cinayetleri yaşanmaya devam ediyor. Halkın başını soktuğu evi devlet kepçeleriyle yıkabiliyorlar. Gerçek suçlular yargılanmadıkça, halkın acılarına her gün bir yenisi ekleniyor” ifadelerini kullandı.

“TOPLUMSAL MÜCADELEYİ GÜÇLENDİRELİM”

Çalıştayda, deprem suçlarına karşı verilen mücadelenin yalnızca bireysel çabalarla değil, topyekûn bir dayanışma ile sürdürülebileceği vurgulandı. Karaca, mücadelenin tek tek gruplar halinde değil, ortak bir çabayla yürütülmesi gerektiğini belirterek, “Bu iktidar, deprem bölgesinde insanların hayatını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Deprem suçlarına karşı eğitimden sağlığa, barınmadan adalet mücadelesine kadar çok yönlü bir mücadele yürütmek zorundayız. Bu mücadele sadece 11 kentteki yurttaşlar için değil, benzer risklerle karşı karşıya olan milyonlarca insanın da aynı acıları yaşamaması için önem taşıyor” dedi.

Eğitimden sağlığa, barınmadan mahkemelerde adalet mücadelesi vermeye, gerçek suçluların yargılanması talebinden aynı zamanda yaşam alanlarımızın insana yakışır bir biçimde kurulması mücadelesine değin, tüm bunların ortak bir mücadeleye dönüşebilmesinin önemine vurgu yapan Karaca, “Deprem suçlarıyla mücadele edenlerin bu buluşmasının sadece on bir kentteki yurttaşlar için değil, bugün benzer risklerle karşı karşıya kalan milyonlarca insanın bizim yaşadıklarımızı yaşamamasının garantisi olmasını diliyorum” diye ekledi.

EKOLOJİK TAHRİBATA DİKKAT ÇEKİLDİ

Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu, deprem sonrası ekolojik tahribatın arttığını belirterek, toz, hayvan hastalıkları ve nehir yataklarının daraltılması gibi sorunlara dikkat çekti. Enkaz kaldırma sürecindeki plansızlık, taş ocakları ve beton santrallerinin denetimsiz açılmasıyla doğaya ciddi zarar verildiğini ifade eden Karasu, kırsal alanların hızla yok olduğunu vurguladı. Karasu, "Toz nedeniyle zeytin hasadı yapılamıyor, hayvanlarda hastalıklar arttı, süt fiyatları dibe vurdu. Meralar taş ocaklarına teslim edildi, nehir yatakları daraltıldı, ekosistem yok olma tehlikesiyle karşı karşıya" dedi.

“HATAY’DA YAŞAMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

Defne’de zeytin ağaçları için mücadele eden Çiğdem Arslan, öncelikle rezerv alan mağdurları adına da kısa bir konuşma yaptı. Arslan, Antakya Gazi Mahallesi'nde yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen karot almaya gelen yetkilileri durdurmaya çalışan yurttaşları hatırlattı. Rezerv konusunda aşırı derecede bir baskı olduğunu ifade eden Arslan, “mahkeme kararları yok hükmünde sayılıyor ve vatandaşı daha da mağdur ediliyor” diye ekledi.

Zeytin ağaçları için mücadelesini aktaran Arslan, şuanda deprem mağdurlarını ve depremden sonra da kendi imkanlarıyla yarattıkları yaşam alanlarını gasp etmeye çalışarak daha da mağdur edildiklerini ifade etti. Arslan, “Hatay'da yaşamak için mücadele ediyoruz” dedi.

“YARGI SİSTEMİ ÇÖKTÜ”

Avukat Ecevit Alkan, depremle hesaplaşmanın ceza mahkemeleri yerine idare mahkemelerine düştüğünü belirterek, yargı sisteminin çöktüğünü ifade etti. Alkan, 3.500'den fazla binada ölümler yaşandığını ancak yeterli soruşturma açılmadığını söyledi.

Maraş Uygun Olmayan Alan Platformu'ndan Mehmet Yastı, deprem sonrası yapılan mikro bölgelendirme çalışmalarının bilimsel olmadığını ve sahte raporlarla milyonlarca lira harcandığını ifade etti. Yastı, yaşam alanlarının ‘Uygun Olmayan Alan’ diye tabir edilen ve tek bir kişinin yapmış olduğu kesinliği kanıtlanmayan bir çalışma ile fay hattında olduğu gerekçesi ile yıkılmak istendiğini ifade etti.

Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz, deprem sonrası sağlık hizmetlerindeki eksikliklerin devam ettiğini ve bebek ölüm oranlarının iki katına çıktığını açıkladı. Yılmaz, taş ocakları ve beton santrallerinin çevre kirliliğini artırdığını da vurguladı.

İŞÇİLERİN SORUNLARI ARTARAK DEVAM EDİYOR

BİRTEK-SEN Malatya Temsilcisi Halime Sancak, deprem sonrası işçilerin tazminatsız işten çıkarıldığını ve hukuki süreçlerin işletilemediğini belirtti. Sancak, işçilerin barınma, ulaşım ve iş güvencesi sorunlarına dikkat çekti.

“KAMU GÖREVLİLERİ NEDEN YARGILANMIYOR?​”

Avukat Gülsüm Özdoğru, deprem davalarında sadece müteahhit ve mühendislerin yargılandığını, kamu görevlilerinin ise korunduğunu ifade etti. Özdoğru, "Kamu görevlileri neden yargılanmıyor?" sorusunu sorarak adaletin sağlanması için kamuoyu baskısı çağrısında bulundu.

Özellikle Tutar Yapı C Blok davasına dikkat çeken Özdoğru, dört bloktan yalnızca birinin yıkılmasının nedeninin tadilatlar olduğunu, ellerinde eksper raporları ve fotoğraflar bulunmasına rağmen sorumluların ifadelerinin dahi alınmadığını belirtti.

16 ay sonra sanıkların nihayet tutuklandıklarını ifade eden Özdoğru, “28 gün tutuklu kaldılar, ardından serbest bırakıldılar. Daha sonra tekrar tutuklandılar ama güvenemiyoruz. Adaletin sağlanması için kamuoyu baskısına ihtiyacımız var." dedi.

“HESAP SORULMALI”

Gaziantep Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ergin Sözen, deprem bölgelerinde gönüllü olarak yürütülen hukuki çalışmalara rağmen, devletin sorumluluğunu üstlenmediğini belirtti. "Devlet depremin olacağını biliyordu, önlemini niye almadı?" sorusunu yönelten Sözen, bu raporların hukuki mücadelede temel dayanak olması gerektiğini ifade etti.

Çalıştayda, deprem sonrası yaşanan adaletsizlikler ve mağduriyetler karşısında öfkeli olmanın önemi vurgulandı. Sözen, "Öfkeli olmak bizi diri tutar ve mücadele gücü verir. Bu büyük bir cinayet ve suç mahalli. Hesap sorulmalı" dedi.

MÜCADELE SÜRECEK

Çalıştay, deprem suçlarına karşı mücadelenin sadece hukuki değil, toplumsal bir dayanışmayla sürdürülmesi gerektiği mesajıyla sona erdi. Katılımcılar, devletin sorumluluğunu kabul etmesi ve depremzedelerin haklarının teslim edilmesi için mücadeleye devam edeceklerini vurguladı. (Antep/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan, İzmir'de konuştu, CHP'yi hedef aldı: En karanlık dönemini yaşıyor

SONRAKİ HABER

Refah Sınır Kapısı 8 ay sonra yaralıların tahliyesi için açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa