Anayasal hakkımızı kullanmak neden bu kadar zor?
Özak direnişçisi: Haklarımız söz konusu olduğunda mücadele etmeden, baskıya ve şiddete maruz kalmadan hak elde etmek imkansız hale geldi.
Andaç Aydın ARIDURU
2024’te Türkiye'nin her yanından işçiler toplu sözleşme, insanca yaşanacak ücret, sendikal hak ve özgürlüklerini kullanabilme talepleriyle birçok eylem direniş ve grev gerçekleştirdi.
Gaziantep'te Özak Tekstil'de sendika seçme özgürlüğü, İstanbul Polonez Et Fabrikasında düşük ücretler ve baskılara karşı sendikalaşma hakkı, İstanbul As Plastik'te ve Gebze Mersen'de toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalama talepleriyle grev ve direnişler gerçekleştirildi.
Bu grev ve direnişler sırasında sendikal yetki ve toplu iş sözleşmesi sürecindeki yasal boşlukları istismar eden patronlar anayasal haklarını kullanmaya çalışan işçiler üzerinde baskı kurdu, yeri geldiğinde polis şiddetini de harekete geçirerek işçileri yıldırmaya çalıştı. Ancak işçiler baskı girişimlerine rağmen mücadeleleriyle kazanımlar elde etti. Grev ve direnişlerde yer alan işçilerin bir ortak sorusu var: “Anayasal haklarımızı kullanabilmek neden bu kadar zor?”
‘AS PLASTİK’TE YETKİ TESPİTİ İKİ YIL SÜRDÜ’
2022 yılında As Plastik işçileri, düşük ücretler üretim baskısı ve mobbing karşısında toplu sözleşme ve sosyal haklarını garanti altına alabilmek için Petrol-İş Sendikasında örgütlendi. İşçiler çok kısa bir süre içinde iş yerinde çoğunluğa ulaştıklarını ve sendikanın yetki tespiti başvurusu yaptığını anlatıyor.
Patronun yasal süreçlerden faydalanarak yetki sürecini 2 yıl uzattığı As Plastik'te bir işçi geçen 2 yıl içinde yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Patron yetkiye itiraz etti ve hemen fabrika içinde bize sendikadan istifa etmemiz için baskı yapmaya başladı. İşçilerin sendikalaşmakta kararlı olduklarını gördükten sonra ise işten atmalar yaptı. 28 arkadaşımızı işten çıkardı. Biz ise aynı gün eyleme çıkıp üretimi durdurmasaydık sendikanın yetkisi düşene kadar baskı ve işten atmalar da devam edecekti.”
Sendikanın yetki almasıyla TİS görüşmelerine başlandığını ancak patronun sendikayı tanımayarak masaya oturmadığını aktaran işçi “Patron TİS taleplerimizin hepsini kabul etti ama ‘Sendika istemiyorum’ diyerek temsilcimizi ve öncü işçileri işten attı. Bize, taşeron işçiler getirerek üretime devam edeceğini açıkça söyledi. Göz göre göre suç işledi. Yasak olmasına rağmen çalışan makineleri mühürletmek için karar çıkarttık. Karar aynı gün değiştirildi ve makineler mühürlenmedi. Açık açık suç işledi, işlerken de fabrikanın önünde duran polis ve jandarma bir kere olsun müdahale etmedi” diyor.
Patronun grev kırıcılık hamlelerine rağmen direnişlerini sürdüren işçilerin arasına direnişten ayrılan 40 işçinin dönmesiyle birlikte grevin zam ve işten atılan işçilerin tazminatlarının ve haklarının ödenmesiyle son bulduğunu belirten işçi “İşçilerin haklarını alabilmesi için vermesi gereken mücadele sadece patrona karşı verilmiyor maalesef. Yasasıyla, kolluk kuvvetiyle patronların taktikleriyle mücadele edip başarıya ulaşabilmek için sendikal hakların kullanılmasının güvencesi olması lazım, sendikaların işçiyle dayanışmasının da güçlenmesi lazım” diyor.
‘HAKKIMIZI İSTEDİK, TERS KELEPÇE YEDİK’
Polonez Et işçileri 6 ay süren sendikal hak mücadeleleri boyunca birçok defa polis müdahaleleri, şiddet ve baskı ile mücadele etmek zorunda kaldı. Kazanımla sonuçlanan direnişlerinin her adımında sendikayı tanımayan patron karşısında direnmekten başka çıkar yolları kalmadığını ifade eden bir işçi “Yıllarca asgari ücret seviyesinde ücretler ile çalıştık burada. Sigortası bile düzgün ödenmeyen arkadaşlarımız oldu. Anayasal hakkımızı kullandığımız ilk andan itibaren etrafımızda polis barikatı gördük. Çocuklarıyla birlikte yürümek isteyen kadın işçi arkadaşlarımıza gaz sıkıldı. Hakkımızı istedik ters kelepçe yedik. Ama kaçak işçi getirip üretime devam eden patrona bir defa müfettişler gelip de bakmadı. Biz en son Ankara'ya yürümeye başladığımızda polis kaymakamlığın önünden çıkmamıza dahi iki gün izin vermedi” diyor. İşçi bir soruyla bağlıyor konuşmasını: “Biz haklarımızı kullanmak istediğimizde neden suçlu muamelesi görüyoruz?”
ÖZAK DİRENİŞİ SAFLARI NETLEŞTİRDİ
Özak Tekstil işçileri 80 gün süren direnişleri boyunca üyesi olmak istedikleri BİRTEK-SEN ile sayısız saldırıya maruz kaldı. Öz İplik-İş’in örgütlü olduğu fabrikada düşük ücretli ve işçilere sorulmadan imzalanan sözleşmelere doğan tepki ile birlikte sendika seçme özgürlüğünü kullanmak isteyen işçilerin karşısına hem yasal mevzuat hem de patron-polis şiddeti çıktı.
Teker teker odalara çekilip sendikadan istifa etmeleri yönünde baskı gördüklerini hatırlatan bir Özak Tekstil işçisi, “Anayasa’da yazan en basit haklarımızı kullanmak istediğimizde karşımızda bir duvar bulduk” diyor. İşçi “Bütün bu süreç boyunca sendikamıza düzmece yöntemlerle ceza kesildi. Ayrıca eylemlerimize polis defalarca müdahale etti. İşçiler kendi seçtikleri sendikada örgütlenme hakkına sahip ama bu sadece kağıt üstünde. Bizim haklarımız söz konusu olduğunda mücadele etmeden, baskıya ve şiddete maruz kalmadan hak elde etmek imkansız hale geldi" diyor.
‘TİS HAKKINI VERMEMEK İÇİN HER YOLU DENEDİ’
Gebze'deki MERSEN işçileri ise TİS imzalama talebiyle örgütlendikleri iş yerlerinde yine işten atmalar, baskılar ve patronun işçilerin iradesini kırma girişimleriyle mücadele etmek zorundaydı.
“Burada işten atılan arkadaşlarımız da oldu baskı görüp sendikadan istifa ettirilen arkadaşlarımız da diyen bir işçi, sendikal yetkiyi düşürmek için patronun baskı ve mobbing uyguladığını anlattı: “TİS görüşmelerini tıkamak için beyaz yakaları işçi gösteren işçi grev oylamasına da müdahale etti ve birliğimizi bozmaya kalktı. Biz fabrika önündeki direnişimizde birliğimizi bozsaydık patronun işlediği suçlar yanına kalacaktı ve biz en temel haklarımızdan faydalanamayacaktık. 8 ay süren mücadelemiz kazanımla sonuçlandı. Patronlar karşısında insanca yaşamak için haklarımızı kullanmak bu ülkede neden bu kadar zor?”
Evrensel'i Takip Et