2 Şubat 2025 02:24
/
Güncelleme: 13:11

Bürokrasinin tasfiyesi için de sendikal haklar kampanyası

Sendikal haklar kampanyası işçilerin ekmek ile siyaset arasındaki koparılamaz bağları görmelerini sağladığı ölçüde hedefine ulaşacaktır.

Bürokrasinin tasfiyesi için de sendikal haklar kampanyası

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Seyfi SELÇUK

Emek Partisi, “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” talepleri etrafında bir kampanya başlattı. Temel hedefi sendikal hak ve özgürlüklerin çerçevesini genişletmek olan bu kampanyanın ilan edileceği yer olarak bir fabrika önü seçilmişti. Fakat anlaşılan bu seçim öylesine rastgele yapılmış bir seçim değildi. Burası DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş üyesi Green Transfo işçilerinin grev alanıydı. Ve seçilen bir mekan ilan edilen kampanyanın özü ve hedefleriyle herhalde ancak bu kadar birleşebilirdi.

Gelelim kampanyanın zamanlamasına ve neden bir siyasi parti tarafından ilan edildiği meselesine; öyle ya konu dolaysızca işçi sınıfını ve sendikaları kapsadığına göre... Sondan başlayarak cevaplarsak “Neden bir siyasi parti?​” sorusunun yanıtını Emek Partisinden önce sendikalar ve işçi konfederasyonlarının vermeleri gerekir. Zira sendikalar ve konfederasyonlar bu konuda adım atmadıkları için EMEP bu sorumluluğu üstlenmiştir. Diğer yandan işçi sınıfının ve halkın nihai kurtuluşunu sağlamayı varlığının siyasal gerekçesi olarak açıklayan bir siyasal parti olarak da EMEP’in attığı bu adım yadırganmasa gerek. Zamanlamasına gelince. Burada duyulabilecek olası endişe; ülke siyasetinin tek adam rejimi ve Cumhur İttifakı tarafından kolluk ve yargı kurumunu bir sopaya dönüştürerek muhalif kesimleri hizaya getirmek üzere baskı kurduğu, faşizan uygulamaların ayyuka çıktığı bir çalkantılı döneminde böyle bir kampanyanın sönük kalma ihtimali olabilir.

Görünüşte haklı sayılabilecek bu endişe gerçekte temelsizdir. Ve konuya siyasal bir zeminden çok sendikal zeminden yaklaşmanın bir sonucudur. Günümüz Türkiye’sinde olası ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeler emek/sermaye temel çelişkisinden bağımsız ele alınabilir mi? Buna yanıtımız kocaman bir hayırdır. Toplumsal muhalefetin “Hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi” talepleri etrafında birleşmeye çalıştığı günümüzde demokrasiye en fazla ihtiyaç duyan ve bu nedenle demokrasi mücadelesinin en tutarlı savunucusu olan işçi sınıfı elbette ki kendi talepleriyle bu mücadelede yerini almalıdır. Emek Partisinin ilan ettiği bu kampanya bu anlamda işçi sınıfına ve sendikal harekete bu yer alışın ete kemiğe bürünmüş somut platformunu sunmaktadır. Bu yönüyle zamanlama son derece isabetli olmuştur.

EMEP, kampanyaya ilişkin ufku, işçi hareketi ve sendikal hareketin yüz yüze bulunduğu sorunları, bilinç, örgütlenme ve mücadele düzeyi yönünden aktüel durumun tespitiyle sınırlamıyor; durumu tarihsel arka planı eşliğinde ortaya koyarak anlaşılabilir bir temele oturtuyor. EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan kampanyayı ilan ederken yaptığı açıklamada bugün “Şimşek programı”yla en vahşi halinin uygulandığı “ucuz emek rejimi”nin temellerinin 12 Eylül Darbesi’yle atıldığına işaret ettikten sonra amaçlanan şeyin “Ülkeyi yerli ve yabancı tekeller ve sermaye sınıfı için dikensiz bir gül bahçesine çevirmek isteyen; örgütsüz, güvencesiz ve ucuz emek gücüne dayanan bir ekonomik büyüme modelini hayata geçirmek” olduğunu belirtiyor.

Aslan, bu sözlerle mevcut ekonomik modelin arkasındaki sınıf ilişkilerini -siyasetini- deşifre ederken, gerçekte işçi sınıfının sorunlarının da ancak siyasal alana taşınarak çözülebileceğini vurgulamış oluyor.

Unutmamak gerekir ki, işçi sınıfı bir anda bugünkü hale gelmedi. Bunun arkasında yarım asra yaklaşan bir sermaye (burjuvazi) siyasetinin adım adım inşası bulunuyor. İş Kanunu, Sendikalar Kanunu, Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu bu temelde defalarca değişikliğe uğratılarak işçilerin sendikal örgütlenme hakkı, serbest toplu pazarlık hakkı önüne türlü engeller getirilerek biçimsel hale getirildi. Aynı şekilde hak arama yollarının önü de hem yasal hem de fiili engellerle tıkandı. Bu yasa değişikliklerinin doğası gereği hepsi siyasaldı. Gelgelelim burjuva ideologları ve sendikal bürokrasi bu gerçeği işçilerin gözünden kaçırmak için her türlü hokkabazlığı yaptılar. Sendika bürokratları her ağızlarını açtıklarında “Bizim siyasetle işimiz olmaz, ‘Biz ekmek derdindeyiz’” dediler. Siyasal alanı ve siyasal mücadeleyi işçilerin gözünde bir öcü haline getirirken, kendileri siyasetin dik alasını yaparak burjuva partilerinden milletvekili oldular. Yeri geldi siyasi partileri sendika seçimleri veya TİS süreçlerine müdahale ediyorlar gerekçesiyle işçilere şikayet ettiler. Ne hikmetse şikayet edilen partiler hiç burjuva düzen partilerinden biri olmadı. Kötü gösterdikleri işçilerin burjuvaziden bağımsız kendi sınıf siyasetleriydi ve hiç şüphesiz işçi sınıfının politik örgütü, yani sınıfın devrimci partisiydi. Onlar da çok iyi biliyorlardı ki kendiliğinden bilincin etkisi altında her işçi bir burjuva düzen partisine yedeklenmiş haldedir. Vazedilen siyaset yasakçılığının öz olarak işçi sınıfını burjuva sınıfına -siyasetine- yedeklemekten başkaca bir amacı/anlamı yoktur. Bugünde bu hokkabazlık olduğu gibi devam etmektedir.

Bu yüzdendir ki, EMEP’in ilan etmiş olduğu kampanyayı bir boyutuyla da burjuva ideolojisi ve sendikal bürokrasinin işçi sınıfı saflarından tasfiye edilmesi mücadelesinin de bir platformu olarak görmek, kavramak gerekir.

Bu kampanyanın, işçilerin ekmek ile siyaset arasındaki koparılamaz bağları görmelerini, ekonomik gibi görünen her olgunun aynı zamanda bir siyasal içeriğe -siyasete- sahip bulunduğu gerçekliğini kavramalarını, demokratik hakları (demokrasiyi) kazanmadan ekonomik sosyal hakların kazanılamayacağını, ya da korunamayacağını anlamalarını sağladığı ölçüde amaçlarına ulaşacağı bilinmelidir. Çünkü ancak bu durumda işçi sınıfı kazanmış olacaktır.

İlan edilen çerçevede bir kampanyanın EMEP tarafından işçi hareketi ve sendikal hareketin gündemine getirilmiş olması farklı görüşlerden siyasal ve sendikal çevrelerin, akademi ve bilim çevrelerinin bu kampanyaya destek vermelerinde tereddütler doğurmamalıdır. Zira işçi sınıfının çıkarları açısından kampanyanın başarısı kim tarafından gündeme getirilmiş olmasının ötesinde ve çokça üstündedir.

Evrensel'i Takip Et