Doğanın çığlığı: Kaliforniya
İklim değişikliği, yangınların sadece büyüklüğünü değil, zamanlamasını da değiştirdi. Artık yangın sadece yaz aylarıyla sınırlı kalmıyor; yılın her döneminde sürekli bir tehdit haline geliyor.
Ali KOCAOĞLU*
ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Los Angeles şehrinden üzücü haberler duyuyoruz. Sinema kültürüyle tanınmış, dünyanın en renkli şehirlerinden biri olan Los Angeles, şu günlerde orman yangınları ile gündemimizde. Bölgede Palisades ve Eaton adında iki büyük yangın var.
Bu yangınlarla ilgili gündemde fazlaca içerik bulunuyor. Yangının bu denli büyümesinin ve önüne geçilememesinin elbette çok boyutlu politik sebepleri var. Fakat bu yazıda felaketin, bizleri bilimsel anlamda düşündürmesi gereken taraflarını ele almak istiyorum.
Öncelikle bu bölgede yaşanan yangınların sürpriz olmadığını söylemek şaşırtıcı olmaz. Kaliforniya son 25 yılda, yıkım derecesi büyük yangınlara tanık olmuş bir bölge. Kaliforniya Ormancılık ve Yangın Koruma Bakanlığı verilerine göre bölgenin en yıkıcı yangını olarak gösterilen CAMP yangını 2018 yılında yaşanmış olup 153 bin 336 dönümlük alanı etkilemiş ve yangında 85 kişi hayatını kaybetmişti.
Listenin ikinci sırasında 2017 yılında yaşanan TUBBS yangını yer alıyor. Bu yangın 36 bin 807 dönümlük alanı etkilemiş ve 22 kişinin hayatını yitirmesine sebep olmuştu. Palisades ve Eaton yangınları listenin üçüncü ve dördüncü sırasında yer alıyor.
Yangınların ortaya çıkış nedenlerinin başında enerji hatları geliyor. Listede insan kaynaklı çıkan yangınlar da var. Palisades ve Eaton yangınları ile beraber henüz çıkış sebebi belirlenemeyen yangınlar bulunuyor. Yangınların ortaya çıkış sebepleri farklı olsa da çok hızlı yayılım göstermelerinin tetikleyicisi olarak iklim değişikliği gösteriliyor.
National Geographic’in araştırmalarına göre, küresel iklim değişikliği Kaliforniya bölgesindeki sıcaklıkları artırmakla kalmadı, aynı zamanda orman yangınları ile beraber yanıp küle dönen alanları da önemli ölçüde artırdı. 1980’lerden bu yana, iklim değişikliği nedeniyle batı Amerika’daki orman yangınları, büyüklük açısından belirgin bir artış gösterdi. Tesadüf değildir ki Kaliforniya tarihindeki en büyük 20 yangından 15’i 2000 yılından sonra meydana gelmiş. Verilere göre son 100 yıl içinde ise Kaliforniya’nın sıcaklıkları yaklaşık 1.7 santigrat derece arttı.
Sadece 1.7 derecelik sıcaklık artışı bile bölge ekosistemi ve doğal bitki örtüsü için önemli değişiklikler ifade edecekti. İklim değişikliğinin etkisiyle, bölgedeki bitkiler eskisinden çok daha hızlı su kaybetmeye başladı. Bu sıcaklık artışı, bitkilerin topraktan daha fazla su çekmesine yol açtı. Bu durum ağaçlar, çalılar ve çimenlik alanları kurutarak yangına daha duyarlı hale gelen ve kolaylıkla alev alabilen alanlar yarattı.
Bir diğer önemli faktör ise mevsimsel yağışlardaki değişim oldu. Kaliforniya’nın yazın geçirdiği kuraklık dönemi giderek uzadı. Bölgenin olağan ikliminde sonbaharın başlarında yağan yağmurlar, bitkilerin nem almasına ve yangınlara karşı daha dirençli hale gelmesine yardımcı oluyordu.
Fakat son yıllarda bu yağmurlar daha geç bir dönemde, kasım ve aralık aylarında yağmaya başladı. Bu değişim, bitkilerin kurumasını hızlandırdı ve yangınların daha hızla yayılmasına olanak verdi. Ayrıca, şimdiki iki büyük yangında da gördüğümüz üzere bu bölgede sonbahar aylarında sıklıkla yaşanan güçlü rüzgarlar da yangınların kontrolden çıkmasına zemin hazırlayan etmenlerin başında geliyor.
İklim değişikliği, yangınların sadece büyüklüğünü değil, zamanlamasını da değiştirmeye başladı. Artık yangın mevsimi sadece yaz aylarıyla sınırlı kalmıyor; yılın her dönemine yayılan sürekli bir tehdit haline geliyor. Kaliforniya’da yaşanan orman yangınlarının, sadece bölgesel bir sorun olmadığı çok açık. Benzerlerini dünyanın birçok bölgesinde yaşadık ve önümüzdeki yıllarda yaşamaya devam edeceğiz.
Evrensel'i Takip Et