Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
1 Şubat 2025 04:20
/
Güncelleme: 2 Şubat 2025 01:11

Trump'ın kadın ve LGBTİ siyaseti: Kamusal haklara ve politik kazanımlara darbe dönemi

Donald Trump'ın ikinci başkanlık dönemi kamudan kadınların sağlık ve sosyal güvence haklarından kesintilerin ilk adımlarıyla başlarken, LGBTİ'ler ise artan basıklar ile karşı karşıya

Trump'ın kadın ve LGBTİ siyaseti: Kamusal haklara ve politik kazanımlara darbe dönemi

Fotoğraf: Unsplash

Ela AVA 


ABD'de Trump'ın yeni dönemi, çok başlıklı tartışmalarla başladı. Bu başlıklardan biri de Trump'ın yeni dönemde kadınlar ve LGBTİ'ler için uyguladığı ve uygulanması beklenen politikaları.

Trump’ın, Elon Musk başta olmak üzere yanına aldığı sermayedar ordusuyla muhafazakar politikaları yeniden yaygınlaştırmak üzere attığı adımların hedeflerinden biri de şüphesiz kadınların ve LGBTİ'lerin kazandığı haklar ve bunun beraberinde özellikle kamusal hakların ortadan kaldırılmasıdır. Örneğin 30 milyona yakın kadın sağlık ödeneklerinden mahrum bırakılacak, doğum kontrolü ve üreme sağlığıyla ilgili ilaç ve tedaviler sigorta kapsamından çıkartılacak, işçi kadınları destekleyen programlar engellenecek.

Trump ikinci yemin töreninde, "ABD'de artık iki cinsiyet var. Kadın ve erkek" derken alt zeminde birçok hak kaybının yaşanacağını apaçık duyurmuş oldu. Trump’ın yaptığı konuşmalarda yer alan "Kadınları isteseler de istemeseler de koruyacağım" sözleri, kapitalizmin geleneksel cinsiyet rollerine işaret ederken kadınlar için en iyisinin bu rollerin uygulanması olacağını vurguluyordu. Kadınların hamisi olarak kendini öne çıkarmaya çalışan Trump, geleneksel aileyi teşvik ederken esas kadınların yasal haklarına ve elbet kamusal haklarına saldırmayı hedef bellemiştir. 

Trump'ın başkanlığının ilk döneminde kadınlar başta olmak üzere düşük gelirli ve yoksul kesimlerin birçok hak kaybına uğradığına şahit olduk. Trump’ın hak kayıplarını artırmaya dönük hamleleri arasında cinsiyetler arası ücret farkının azaltılmasına yönelik hukuki süreçlere saldırı başlatılması ve yargı merkezlerinde eşitlikçi politikaların ortadan kaldırılması için atanan muhafazakar hakimler de yer alıyordu.
Bu süreç özellikle kadınların kürtaj hakları üzerinde daha fazla kısıtlamaya yol açtı, kürtajla ilgili hizmetlere erişim azaldı ve sağlık hizmeti almanın önünde engeller oluştu. Ve elbette bundan en çok yoksul kadınlar etkilendi. 

Trump'ın ikinci dönemi ise benzeri ve hatta daha fazla hak gasbına yol açacak uygulamaların kapıda olduğunu gösteriyor. Öncelikle Trump yönetiminin siyaseti önümüzdeki süreçte kadınları ve LGBTİ'leri nasıl etkileyecek bakalım.

Trump yönetimi, federal düzeyde "cinsiyet ideolojisi" olarak nitelendirdiği bir argümanla kadınlar ve LGBTİ'leri kapsayan kamu fonlarının kullanımını engellemeyi hedefliyor.

TRUMP'IN 'CİNSİYET İDEOLOJİSİ' KAVRAMI

Nedir Trump'ın "cinsiyet ideolojisi" olarak tanımladığı şeyler?

Trump ve destekçileri, "cinsiyet ideolojisi" terimini genellikle LGBTİ hakları, cinsiyet eşitliği ve özellikle transların haklarına yönelik politikalar için kullanıyor. Trump yönetimi, transların kimlik belgelerinde kendi cinsiyetlerini belirleyebilmelerine karşı çıkıyor. Trump yönetimi, işte ve eğitimde cinsiyet eşitliğini teşvik eden programları "gereksiz" ve "zararlı" buluyor, okullarda cinsiyet eşitliği ve LGBTİ'lere dair eğitim materyallerine karşı çıkıyor ve bunların çocuklar için "zararlı" olduğunu vurguluyor. Kamu kurumlarında ve askeriyede LGBTİ'ler için yapılan düzenlemeleri "zararlı" olarak nitelendiriyor.

Geleneksel cinsiyet rollerinin korunması gerektiğini savunuyor ve kadın hareketini "erkek düşmanı" veya "aile karşıtı" olarak tanımlıyor. 

Bu çerçevede Trump yönetiminin acil olarak önüne koyduğu şey, eşitliğin sağlanması için atılan kamusal adımlara ayrılan bütçenin kısıtlanması oluyor ve iş, sağlık ve eğitimde ciddi düzenlemelere gidilmesi bekleniyor. 

TRANSLARA SALDIRI ARTIYOR

Trump'ın yemin töreninde vurguladığı üzere ilk hamlelerinden biri translara karşı oldu.

Pasaportlarda erkek ve kadın dışında cinsiyet işaretlemelerine izin verilmemesi, federal hapishanelerde trans kadınların erkekler koğuşlarına transfer edilmesi gibi uygulamalar Trump'ın yemin töreninden sonra uygulamaya konuldu. Tüm devlet memurlarının resmi yazışmalarında, politikalarında ve belgelerinde "toplumsal cinsiyet (gender)" yerine "cinsiyet (sex)" terimini kullanması gerektiği belirtildi. Diğer yandan transların hormon tedavisi veya cinsiyet geçiş ameliyatları gibi hizmetlere erişiminin sınırlandırılacağı ve aktarılan mali desteklerin kesileceği bekleniyor. 

Sağlığa erişim ve kamusal sağlık haklarının gasbedilmesi Trump'ın çeşitli projeler kapsamında önümüze çıkıyor. Bunun en önemli ayağı iste kürtaj ve cinsel sağlık ürünlerine erişim meselesi. 

"Proje 2025" ise bahsettiğimiz çerçevede hak gaspları açısından önemli olan projelerden biri. 

30 MİLYON YOKSUL KADININ SAĞLIK HAKKI GASBEDİLECEK

"Proje 2025", Trump'ın doğrudan müdahalesiyle ABD'de muhafazakar çevreler tarafından hazırlanan ve federal hükümetin yeniden yapılandırılmasını hedefleyen kapsamlı bir plan. 

Bu proje kapsamında, özellikle Trump'ın yeniden başkan seçilmesiyle birlikte kadınların sağlık hakkına farklı düzeylerde saldırıların gerçekleşeceği görülüyor. 

Örneğin kürtajın federal düzeyde tamamen yasaklanması veya daha fazla eyalette yasaklanmasını teşvik eden politikalar uygulanacağı ön görülüyor. Diğer yandan kürtaj ilaçlarının yasaklanması bu proje kapsamında gündemde. Mevcut durumda bazı eyaletlerde reçeteyle alınabilen kürtaj haplarının yasaklanması planlanıyor.

En önemli meselelerden biri de Medicare ve Medicaid yardımlarının kısıtlanmasıdır. Böylece ABD'de düşük gelirli kadınların kürtaj ve üreme sağlığı hizmetlerinden Medicaid aracılığıyla yararlanması engellenecek gibi duruyor. ABD'de Medicaid programından yararlanan kadın sayısının yaklaşık 29 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı, programın kapsamı ve katılımcı sayısı eyaletlere ve yıllara göre değişiklik gösterebilir. 

Trump’ın başkanlığının ilk döneminde de özellikle kadınların kürtaj hakkına saldırılmış ve kamusal destekler kısıtlanmıştı. O süreçte de sağlık hizmetlerine erişemeyenler, en çok yoksul kadınlar ve özellikle siyah kadınlar olmuştu. Örneğin ABD'de siyah kadınların doğum sürecinde ölüm oranı beyazlara göre üç kat daha fazla görülüyor ve bunun en önemli nedeni ise yoksul ve siyah kadınların sağlık hizmetlerine erişiminin çok zayıf olması. 

ÜREME SAĞLIĞI SİGORTADAN ÇIKARTILACAK

Bir diğer mesele doğum kontrol yöntemlerine erişimin kısıtlanması olacak. Örneğin sigorta kapsamının daraltılması bu uygulamalardan biri olacak. Özel ve kamu sağlık sigortalarının doğum kontrolü ve üreme sağlığıyla ilgili ilaç ve tedavileri artık karşılamaması bu politikalar kapsamında gündemde.

Aile planlaması kliniklerinin kapatılması da gündemde. Bu şu anlama geliyor: "Planlı Ebeveynlik" merkezleri gibi kuruluşların federal fonlardan mahrum bırakılması, doğum kontrolü ve cinsel sağlık eğitimi hizmetlerinin azalması. Bu durum aynı zamanda transların, hormon tedavisi veya cinsiyet uyum ameliyatları gibi hizmetlere erişiminin de engellenmesine yol açacak.  

Tüm bunlarla birlikte tehlikeli meselelerden biri bu kapsamda sağlık çalışanlarına, dini veya "ahlaki" gerekçelerle belirli hasta gruplarına hizmet vermeyi reddetme hakkı tanınması. Bu da önemli derecede ten rengi, ırk, din ve cinsel yönelimi ayrıştırarak sağlık hizmetinin ezilen gruplar açısından erişilmesini engelleyebilir. 

İŞÇİ KADINLARA EŞİTSİZLİK DAYATMASI

Donald Trump'ın yeni başkanlık döneminde kadın işçi ve emekçileri olumsuz etkileyecek uygulamalar da önemli bir yerde duruyor. 

Trump yönetiminin "çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık" (DEI) programlarına yönelik eleştirileri ve bu tür girişimleri kaldırma yönündeki adımları gündemde. Bu da iş yerlerinde kadınların ve azınlıkların desteklenmesi için atılan adımların geri çekilmesine yol açabilir. Bu durum, kadınların iş gücüne katılımını ve çalışma sürecindeki haklarının gasbedilmesine yol açabilir. 

Özellikle, iş yerlerindeki çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) programlarına yönelik politikalar ve üreme sağlığı haklarına ilişkin düzenlemeler, kadın çalışanların çalışma koşullarını ve haklarını etkileyebilir. Nitekim, Meta, Walmart ve Amazon gibi büyük şirketler, bu tür programları şimdiden kaldırmaya başladı. 

EŞİTLİĞE 'GEREKSİZ' DİYORLAR

ABD’de çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) programları, iş yerlerinde, eğitim kurumlarında ve kamu politikalarında farklı etnik kökenlerden, cinsel yönelimlerden ve engelli kişilerin eşit fırsatlar elde etmesini sağlamayı amaçlayan girişimlerdir.

Trump ve Cumhuriyetçi Parti, DEI programlarını "gereksiz bürokrasi" ve "tersine ayrımcılık" olarak nitelendiriyor.

Bu programların en önemli parçalarından biri olan sağlık hakkı ise böylece ortadan kalkacak. Kadın işçilere sağlanan sağlık fonları engellenecek. 

KADIN HAREKETİ YOL ARAYIŞINDA

Trump ve sermayedar ordusunun bu dönemde sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda sürdürdüğü politikalar, kadınların ve LGBTİ'lerin siyasal haklarına doğrudan saldırı silsilesini de beraberinde getiriyor. Ancak bu sürecin en önemli faktörü kamusal hakların sermaye menfaati uğruna "değerler" argümanına sıkıştırılarak gasbedilmesidir. 

Bu süreç elbet sadece ABD ile sınırlı değil. ABD emperyalizmi birçok meselede olduğu gibi uyguladığı siyasetleri de dünyanın dört bir yanına yayacaktır. Nitekim son yıllarda birçok ülkede aşırı sağın yükselmesi bir önceki Trump döneminden bağımsız ilerlemedi.

Örneğin Trump yönetimi, önceki döneminde "Mexico City Policy" olarak bilinen ve ABD'nin uluslararası kürtaj hizmetlerini finanse etmesini yasaklayan politikayı yürürlüğe koymuştu. Yeni dönemde bu tür politikaların genişletilmesi bekleniyor. 

Ancak bu süreç sadece bunlardan ibaret değil. Dünyanın dört bir yanında geleneksel aile argümanının farklı biçimlerde öne çıkması, kadınların esnek ve güvencesiz çalışmaya yönlendirilmesi ve en önemlisi birçok alanda kadınların örgütlenmesinin önüne geçecek politikaların yaygınlaşması tüm dünyada kadın hareketini etkileyecektir. Örneğin Türkiye'de de Erdoğan'ın 2025'i aile yılı olarak ilan etmesi ve kadınları esnek ve güvencesiz çalışmaya teşvik etmesi Trump'ın sürdürdüğü politikalardan bağımsız değildir.

Son süreçte özellikle liberal feminizmin yükselmesi gözlemlenebilir. Örneğin Trump siyasetine karşı başlayan 4B hareketi birçok yerde yayılmaya başlıyor. 

4B hareketi 2018'de Güney Kore'de MeToo hareketinin ardından ortaya çıktı. ABD’de ise 4B hareketi Trump'ın siyasetlerine karşı, "Evlilik yok", "Aşık olmak yok", "Doğurmak yok", "Cinsel ilişki yok" diyor. "Kadınların kendini koruması" için bu hareketin ilerletildiğini savunuyor.

Sermayenin ihtiyaçları için birçok hak gasbının yaşanacağı bu süreçte bu tür akımlar özellikle işçi ve emekçi kadınların, sermaye ve onun yarattığı bütün bu politik gerici uygulamalara karşı örgütlerinin zayıf olması, örgütlülüğünün kısıtlı olması yüzünden daha çok öne çıkıyor. 

ÇÖZÜM SINIF MÜCADELESİNDE BİRLEŞMEK

Ancak Trump’ın kadın haklarına yönelik kısıtlayıcı politikaları, dünyada kadın hareketlerini radikalleştirebilir ve dayanışmayı artırabilir. Özellikle, ABD’de 2017’de Trump’a karşı düzenlenen kadın yürüyüşü (Women’s March) gibi protestoların benzerleri, dünya çapında daha büyük bir biçimde planlanabilir. Bu protestoların işçi ve emekçi karakteri daha ön plana çıkartılabilir.

Ancak ABD'den birçok ülkeye; gerici uygulamaların, hedef göstermelerin en önemli faktörü yoksulların daha yoksullaşması, sınıfın hedef göstermelerle kutuplaştırılmasıdır. Bu durum tüm işçi sınıfı açısından büyük kayıplar yaratırken kadın işçi ve emekçileri daha derinden etkiliyor. Dolayısıyla Trump ve Trump gibi olanlarla mücadelenin esası bugün yaşadığımız koşulları bize dayatan sermaye ile mücadele olacaktır. 

Evrensel'i Takip Et