2 Şubat 2025 13:40
/
Güncelleme: 13:46

Uçum teğmenlerin ihracını savundu: Sorun Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek değil

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, teğmenlerin TSK'den ihracını "Sorun Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek değil, disiplinsizlik" diyerek savundu.

Uçum teğmenlerin ihracını savundu: Sorun Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek değil

Fotoğraf: DHA

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, teğmenlerin TSK'den ihraç kararını "Dört yüze yakın olduğu söylenen yeni mezun teğmen 'Mustafa Kemal’in askerleriyiz' dedi. Bunların beşine ve disiplinsizlikle ilgili görülen üç sıralı amire ayırma cezası (ihraç) verildi. Gerçek buyken ayırma sebebi 'Mustafa Kemal’in askerleriyiz' sloganıdır demek, kasti bir çarpıtma anlamına gelir" diyerek savundu.

30 Ağustos’ta resmi mezuniyet töreninin sona ermesinin ardından alanda tekrar toplanarak kılıç çatan, Subay Andı okuyan ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan teğmenler Ebru Eroğlu, Batuhan Gazi Kılıç, Deniz Demirtaş, Talip İzzet Akarsu ve Serhat Gündar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ihraç edildi. MSB, 3 disiplin amiri; Bölük Komutanı Binbaşı Murat Öztürk, Tabur Komutanı Kurmay Yarbay Halit Türkoğlu ve Alay Komutanı Yardımcısı Albay Mustafa Alper Topsakal'ın da "ayırma cezası" aldığını duyurdu. Disiplin amirlerinin üst rütbeli subaylar olmaları dikkat çekti.

Nefes'ten Tarık Işık'ın haberine göre, Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu’nun (YDK) 5 üyesi “ihraç” yönünde oy kullanırken 4 üye karara karşı çıktı.

Mehme Uçum teğmenlerin ihracına ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı. 'Mustafa Kemal’in askerleriyiz' ifadesinin TSK'den ihraç sebebi olmadığını iddia eden Uçum, kararın "ısrarlı emre itaatsizlikten kaynaklanan disiplinsizlik" olduğunu öne sürdü, "Başkomutan Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensupları hiç tartışmasız kurucu liderimiz Atatürk'ün takipçisidir. Bu konu tartışmaya açılamaz. Dolayısıyla somut konu asla Mustafa Kemal’in askeri olmakla ilgili değildir, tamamen disiplinsizliğe bağlı askeri disiplin hukukudur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde disiplin tüm sistemin esasıdır." dedi.

"KONU MİLLİ ORDU"

Uçum devamında şu ifadeleri kullandı:

"Konuya ‘gençlik hatası hoş görülmeli’ diye bakmak tamamen yanlıştır. Konu, Milli Ordudur. Konu, tavizsiz şekilde Milli Orduyu korumaktır. O zaman tartışılabilecek tek husus bu kusurlu eylem için uygulanan yaptırımın orantılı olup olmadığıdır. Yaptırım uygulanmalı ama uygulanan yaptırım ağırdır demek ise hukuki bir iddiadır. Bu durumda bu iddianın sahipleri bunu hukuken kanıtlamak zorundadır. Tabi ki gerekçeli karara göre hukuki tartışma olabilir. En azından askeri disiplin hukuku çerçevesinde yani doğru zeminde tartışma yapılabilir, bunun hukuken anlamı da olur. Hukuk sınırları içinde kaldığı sürece bu tartışma makul kabul edilir.

İdari yargı denetiminde konu yine bütün hukuki yönleriyle ele alınır. Hukuki süreçler bittiğinde herkesin kabul etmesi gereken nihai kararlar çıkar. Ancak o aşamadan sonra kusurlu eylemleri sebebiyle yaptırıma uğramış kişilerin durumu netleşir. Onlar da kendilerine bir yol çizer. Hal böyleyken tamamen önyargıyla ve kendi ajandaları üzerinden karara karşı çıkanlar işin somut hukukuyla, yaptırım uygulanmış kişilerin gerçek durumuyla hiç ilgilenmiyor, hatta onları istismar eden yaklaşımlar bile görülüyor. İlginç olan karara itiraz eden bazı çevreler örtük de olsa kararı hukuken kabul ettikleri izlenimi veriyor. Belki de bu nedenle konunun esasının tartışılmasından kaçınılıyor, kararın gerekçesi hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunuluyor. Dolayısıyla karara karşı çıkan bir çok çevrenin, kişinin veya muhalifin gerçek derdi askeri disiplin tartışması ve hukuk değildir. Tek dertleri bu olayı dar siyasi çıkarları için istismar etmektir. Konu Atatürk ve Milli Ordu olunca bu istismarın vebali çok büyük olur. Fetöcü çeteden, yerli ve yabancı darbeci yuvalardan arındırılmış Milli Orduyu herhangi bir istismara konu yapmak tam bir gaflet halidir. Ayrıca bazı siyasiler, siyasi analistler, yorumcular ve medyacılar dahil belli kesimler bu ihraç işlemini; geleceğe etkisi, milli ordu-millet ilişkisi, ordu-siyaset ilişkisi gibi kendilerine cazip gelen büyük konular (!) üzerinden tartışmaya meyilliler. Buna yeltenenler ciddi yanlış yapar, hatta niyetleri öyle olmasa bile kışkırtıcı durumuna düşer. Milli Ordu Türkiye’nin bağımsızlığının, milli gücünün ve anti-emperyalist mücadelesinin askeri güvencesidir. Milli Ordu Türkiye’nin geleceğinin temel teminatlarından biridir. Türkiye’nin Milli Ordusu küresel emperyalizme karşı mücadelede, Merkez Afro-Avrasya’nın ve dünya mazlumlarının umududur. İşin özü, göz bebeğimiz Milli Ordumuz titizlikle korunmalıdır."

TEBLİĞDEN SONRA İDARE MAHKEMESİNDE DAVA AÇILACAK

Yüksek Disiplin Kurulu Yönetmeliğine göre, ihraca ilişkin gerekçeli kararda, disiplinsizliğin oluştuğunu gösteren hususlar ile kararın oy çokluğu ile alındığı belirtilecek. Karar, başkan ve üyeler tarafından imzalanacak. Karara karşı oy kullanan YDK üyelerinin, gerekçelerine de kararda yer verilecek.

İhraç kararının yazılı olarak tebliğ edilmesi bekleniyor. Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen ''Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezalarına'' karşı idari yargı yoluna başvurulabiliyor.

Teğmenlerin avukatları, kararın yazılı tebliğinin ardından konuyu İdare Mahkemesine taşıyacak, teğmenlerin TSK’dan ayırma disiplin cezası ile cezalandırılması işleminin yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi istenecek.

KARARIN KESİNLEŞMESİYLE TAZMİNAT ÖDEMEK ZORUNDA DA KALACAKLAR

Teğmenler ihraç kararının kesinleşmesinin ardından idareye tazminat da ödemek zorunda kalacak.

Askeriyeden ayrılacaklara ödettirilecek tazminata ilişkin yönetmelik, her ne sebeple olursa olsun Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılanlara, Devlet tarafından yapılan masraflar, yönetmelikte yer alan giderleri kapsayacak biçimde maliyet hesaplaması yapılarak tazminat olarak ödettirilmesini öngörüyor.

Bu nedenle teğmenlerden de eğitim, öğrenim giderinden doğan alacaklar faiziyle tahsil edilecek. (POLİTİKA SERVİSİ)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Adalet bakanı, "Kimileri ‘Bize soruşturma açın’ dercesine ortalıkta dolaşıyor" demişti. BİRTEK-SEN genel başkanının tutuklanmasından sonra siyasetçiler, gazeteciler ve sanatçılar şafak operasyonu ile gözaltına alındı

Evrensel'i Takip Et