Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Pınar Gültekin kararına itiraz etti
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 'cinayetin canavarca bir hisle işlenmediği' iddiasıyla fail Cemal Metin Avcı'nın ağırlaştırmış müebbet cezasını bozmasına itiraz etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, Muğla'da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'in öldürülmesine ilişkin sanık Cemal Metin Avcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmasına ilişkin karara itirazda bulunuldu.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Gültekin'in öldürülmesine ilişkin davada İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 10 Mart 2023'teki hükmüne ilişkin temyiz incelemesini tamamlamış, sanık Cemal Metin Avcı'ya "tasarlayarak ve canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesine aykırı olarak bozmuştu. Daire, diğer sanık Mertcan Avcı hakkındaki "suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme" suçundan verilen 4 yıl hapis cezasını ise onamıştı.
AA'nın haberine göre; dairenin kararı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, tebliğnamesine aykırı olarak verilen sanık Cemal Metin Avcı hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmünün bozulması kararına itiraz etti.
Sanık Cemal Metin Avcı'nın öldürme kararında "sebat ve ısrar ettiği" belirtilen itirazda, "Sanığın davranışlarının eylemini bir an önce tamamlama ve sonuç almaya yönelik olduğu, bu haliyle eylemin tasarlayarak ve canavarca hisle öldürme suçunu oluşturduğu kanaatine varılmıştır" ifadeleri kullanıldı.
İtirazda, Cemal Metin Avcı hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının onanması talep edildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı, Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenecek. Daire, sanık Cemal Metin Avcı hakkındaki bozma kararını kaldırarak sanık hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onayabilecek.
Dairenin itirazı reddederek kararını değiştirmemesi üzerine ise dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca hükme bağlanacak.
“ÜSTÜ KAPATILAN ÖLÜMLER YENİLERİ İÇİN ÖZENDİRİCİ OLUYOR”
Eşik Platformundan Av. Hülya Gülbahar, Pınar Gültekin davası üzerinden kadın cinayetlerinin cezasızlığının etkilerine dair gazetemize konuştu. Gülbahar, cezasız bırakılan ya da yanlış uygulanan tahrik ve iyi hal indirimleri ile göstermelik cezalar verilen her bir kadın cinayeti dosyasının yeni bir ya da birkaç kadın cinayetine daha sebep olduğunu belirtti.
Türkiye'de günde en az beş ya da sekiz kadının öldürüldüğü bir süreçten geçildiğini, bütün kamuoyunun gördüğü gibi bu cinayetlerde vahşet dozunun her gün daha da arttığını hatırlatan Gülbahar, “Kadın cinayetlerinin intikam ya da cezalandırma amaçlı olarak çocuklara da yönelmesi, aile katliamı boyutlarına ulaşması da cezasızlığın teşvik ettiği cinayetler arasında. İntihar süsü verildiği için etkili bir şekilde soruşturulmayan, üstü kapatılan her kuşkulu ölüm yeni kuşkulu ölümler için özendirici oluyor” dedi.
Gülbahar, “Çanakkale'de kuşkulu bir şekilde balkondan düştüğü iddia edilen Tuğba Yavaş için eşine yönelik kasten öldürmeden düzenlenen iddianame bir gün sonra UYAP sisteminden çıkartılıp yerine daha hafif yaptırım gerektiren intihara teşvik iddianamesi konmuştu. Bu tür olayların özendirici, yol gösterici, teşvik edici etkisi olmadığını düşünmek imkansız” hatırlatmasında bulundu.
“Eşimi nasıl, hangi silahla öldürürsem ne kadar ceza alırım” diye Google aramalarının yapıldığı bir ülkede yaşadığımızı, dünya üzerinde bir suç için “yatarı ne kadar” sorusunun sorulduğu tek ülke olduğumuzu vurgulayan Gülbahar, “Örtülü ya da açık aflarla kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar da, aflarla hükmedilen cezaların da infazı engelleniyor” ifadelerini kullandı.
“KADINLAR VE ÇOCUKLAR İÇİN BİR ŞİDDET CEHENNEMİ”
Devletin asli görevinin bu cinayetleri engellemek olduğunu söyleyen Gülbahar, “Kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadınları evde çocuk doğurup evde kalmaya teşvik eden, hatta psikolojik bir baskı oluşturarak buna zorlayan devlet politikaları kadına karşı şiddeti önlemek yerine teşvik etmek üzerine kurulu. Buna bir de failleri cezasız bırakmak eklendiği zaman Türkiye kadınlar ve çocuklar için bir şiddet cehennemine dönüştürülmüş oluyor” dedi.
Gülbahar sözlerine şu şekilde devam etti: “Kadına karşı şiddet ve cinayetle etkili bir şekilde mücadele edebilmek için öncelikle devlet politikasının kadınlarla erkeklerin eşitliği üzerine bina edilmesi gerekir ve kadınların hayatlarının değerli olduğunu bütün bir topluma anlatmak gerekir. “
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANMALI”
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin altın standartlarını dünya çapında getiren sözleşmenin İstanbul Sözleşmesi olduğuna vurgu yapan Gülbahar, “Türkiye Cumhuriyeti sözleşmeye taraf olmaktan çıkmış olabilir. Ancak sözleşmenin içeriği Anayasa madde doksan ve yürürlük kanunu altı bin iki yüz elli bir nedeniyle şu anda yürürlüktedir. Devletin ve devletin bütün mekanizmalarının, hatta sadece devlet değil sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, sendikalar, dernekler, üniversiteler, medya kuruluşları, tüm ilgili tarafların İstanbul Sözleşmesi'nin içeriğini birebir uygulaması gerekmektedir” dedi.
“ÖNLEYİCİ POLİTİKALAR YOKKEN HER SÖZ HAVADA KALACAKTIR”
İstanbul Sözleşmesi’nin önemine dair Gülbahar şöyle konuştu: “İstanbul Sözleşmesi'nin getirdiği sığınaklardan etkili bir şiddet hattına, şiddetle mücadeledeki kurumsal mekanizmalar ve devletin bütün birimlerini bağlayıcı, önleyici politikalar oluşturulmadan kadına karşı şiddetle ilgili söylenen her söz havada kalacak demektir. Ve toplumu oyalayıp erkekleri kadınlara karşı şiddet uygulamaya teşvik etmek, kadınları da bu şiddetin karşısında savunmasız bırakmak anlamına gelecektir.” (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et