Trump'ın ikinci dönemi: İranlı işçiler çifte kıskaç altında
Trump'ın ikinci döneminde İran'a karşı politikalarına dair tartışmalar yoğunlaşırken faturayı İranlı işçilerin ve genel olarak halkın ödeyeceği şimdiden görünüyor.
Ela AVA
ABD’de Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, Ortadoğu ve bağlantılı olarak İran konusunda daha da sertleşen politik ve ekonomik hamlelerle başladı. İlk döneminde müzakere ve ambargo üzerinden yürütülen politikalara bugün İsrail üzerinden ‘direniş ekseni’nin zayıflatılmasıyla birlikte askeri tehdit de eklendi.
Trump’ın birinci başkanlık dönemi politikası İran rejiminin nükleer silahlanmasının önünü kesecek müzakereler ve bu müzakereler sonucunda uygulanan ağır ambargolar olmuştu. Bu süreç İran rejimini ekonomik olarak açmaza sokmuş ve çeşitli politik sıkışmışlıkları da beraberinde getirmişti. Ancak bu sürecin yıkıcılığını en çok İran işçi sınıfı yaşadı. Trump’ın 2017’de başladığı 4 yıl süren döneminde ABD doları yüzde 764 artışla 3 bin 725 tümenden 32 bin 200 tümene kadar yükseldi. Bugün resmi olarak 1 doların karşılığı 66 bin tümen olarak belirlense de piyasada 80 bin tümen üzerinden işlem görüyor. Trump’ın ikinci döneminde doların daha da yükselmesi bekleniyor.
İKİNCİ DÖNEMİN ÜÇ BAŞLIĞI
Trump’ın ikinci döneminde İran’a karşı sürdüreceği muhtemel politikaları üç başlıkta özetleyebiliriz. Birincisi, İsrail ile iş birliği içinde İran’ın nükleer tesislerine odaklanan askeri harekat. İkincisi, İran’a yönelik ekonomik ambargonun yoğunlaşması ve yaptırım baskısının artması. Üçüncüsü, İran rejiminin yeni stratejik politikaları doğrultusunda Tahran’la yeni bir anlaşmaya varılması.
Bugüne kadar Trump konuşmalarında ikinci noktaya daha çok vurgu yaptı ancak Tahran’a karşı gerçekte nasıl bir politika izleyeceği dış politika programındaki diğer faktörlere de bağlı.
Trump’ın muhtemel hamleleri ve sürdüreceği politikalar İran rejimini her yönden sıkıştıracak.
Şöyle ki Trump bir yandan mali olarak İran’ı kuşatma yöntemine daha sert bir biçimde devam edecek, İran’ı ABD’nin çıkarları doğrultusunda nükleer anlaşmayı kabul etmesi için ekonomik baskıları arttıracak. Öte yandan ABD’nin Çin’e yönelik ekonomik ve politik taarruzu Çin’in Ortadoğu’daki varlığını zayıflatacak. Bu da İran’ın en önemli hamisi olan Çin’in desteklerinin kısıtlanması, İran’ın yeni ambargolar sürecinde Çin’den yeterli yardımı alamaması anlamına geliyor.
Bir diğer önemli mesele ABD’nin, geçtiğimiz iki yılda Ortadoğu’da sürdürdüğü savaş ve işgal politikalarını ikinci Trump döneminde de sürdürecek olması. Keza Trump ve Netanyahu’nun Ortadoğu’nun “yeni haritası” üzerine yaptıkları görüşmelerin merkezinde İran var. Geçtiğimiz süreçte İran rejiminin Lübnan’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’deki müttefiklerini zayıflatan, İran’ı askeri ve politik olarak güçsüzleştiren ABD, İran’ı sıkıştırmaya devam ediyor.
PEKİ İRAN NE YAPACAK?
Peki dört tarafından kuşatılmış olan İran rejimi ne yapıyor, ne yapmak istiyor? Bu süreç İran’daki iç tartışmalar açısından sert rüzgarların estiği bir süreci beraberinde getirdi. Örneğin, rejimin Reformcu kliğinden İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve İran’ın Eski Dışişleri Bakanı ve şimdiki Stratejik Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Cevad Zarif, ABD ile müzakere olasılığının güçlü olduğundan bahsediyor. Ancak Usulcü (Muhafazakar) klikten Enformasyon Bakanı İsmail Hatib gibi aşırı muhafazakar cenahtan isimler bu tür müzakerelere şiddetle karşı çıkıyor ve müzakere süreçlerinin dayatmadan ibaret olduğunu söylüyor.
İran’daki klikler arası tartışmaları hararetlenmesi gözleri İran’ın Dini Lideri Ali Hameney’e çeviriyor. Hameney bu süreçte ABD’nin sıkıştırması, iç klik tartışmaları ve içeride halkın artan öfkesini de bakarak rejimin bekası için karar verecek. Hameney’in, bu koşullarda Trump ile belirli noktalarda anlaşması daha muhtemel gözüküyor. Ancak İran rejimi meyan okumayı seçerse ABD ve İsrail’in eski şahın oğlu, sağcı monarşist Reza Pahlavi’yi bir “alternatif” olarak İran halkına dayatabilir.
FATURAYI KİM ÖDÜYOR?
Gelişmelerin faturasını kimin ödeyeceği ise baştan belli. Fatura işçilere, emekçilere ve İran rejimi muhalifi olan halka kesiliyor. Dolar artışıyla birlikte yaşanan kriz nedeniyle ilaç ve gıda gibi temel ihtiyaç kalemlerinde fahiş fiyat artışları yaşanıyor, ücretler eriyor. Öyle ki İran rejiminin resmi haber ajansı İlna’ya göre bile, İranlı işçilerin alım gücü 10 yıl öncesine göre dörtte bire düşmüş durumda. Bu sayılara göre işçilerin ücreti bugün yaklaşık 50 milyon tümen yani 25 bin lira olması gerekirken, işçilerin şu anki asgari ücreti 6 bin liraya denk gelen 12 milyon tümen civarında.
Hızla yoksullaşma, tepki ise işçilere daha fazla baskı olarak dönüyor. İran rejimi son dönemde tepkileri dindirmek için idam cezalarının infazına hız verildi. Sadece 2025’in ilk günü 17 kişi infaz edildi. Bu koşullarda başta işçi ve emekçiler olmak üzere İran halkına yönelik ABD ve İran rejimi merkezli çifte baskının mücadeleyi daha da sertleştireceğinin işaretleri şimdiden görülüyor.
Evrensel'i Takip Et