5 Şubat 2025 14:52
/
Güncelleme: 17:57

Emek Partisi deprem raporunu açıkladı: "Tamamlanmamış ev verip konteynerden çıkın diyorlar"

Emek Partisi depremin 2. yılında deprem raporunu açıkladı. EMEP Milletvekili Karaca, "Siyaset yapmayın diye parmak sallayanlar karşısında siyasetin nasıl yapıldığını en yerelden göstereceğiz" dedi.

Emek Partisi 2. Yıl Deprem Raporu'nu açıkladı. “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok!” sloganıyla hazırlanan raporda Adıyaman, Hatay, Malatya, Maraş illerinde yaşam şartları ve özel olarak üç temel sorun olan barınma, beslenme ve güvende olma duygusu açısından yaşananlar ortaya konuluyor. Hatay Defne KESK Koordinasyon Merkezi'nde düzenlenen etkinlikte rapor EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca, EMEP Genel Başkan Yardımcı Sedat Başkavak ve EMEP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Halil İmrek'in bulunduğu heyet tarafından sunuldu.

Türkiye’nin 11 ilinde etkili olan, yaklaşık 14 milyon insanı ve sayısı bilinmeyen diğer canlı hayatını etkileyen 6 Şubat 2023 tarihli 7,7 şiddetindeki Pazarcık ve 7,6 şiddetindeki Elbistan depremleri, ardında on binlerce can kaybı ve yıkılmış kentler bıraktı. 39 bin 441 bina deprem anında yıkıldı, yıkılan binalarla birlikte 271 bin 892 bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldi. Hatay, Maraş, Malatya ve Adıyaman illeri sırasıyla en fazla yapı hasarlarının yaşandığı iller olarak öne çıkmakta.

“YENİ İMAR AFFI İLE CAN GÜVENLİĞİ YENİDEN TEHLİKEYE ATILACAK”

Yeni “İmar Affı”nın insanların hayatını tehlikeye atacağı belirtilen raporda, “Bunca felaketin sorumlusu 8’i AKP dönemi toplam 22 imar affı yetmezmiş gibi şimdi de 10 Ocak 2025 tarihinde TBMM Başkanlığı’na ‘İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ sunulmuştur. Yeni ‘İmar Affı’ ile toplumun sağlığı ve can güvenliği yeniden tehlikeye atılacak, doğa olayları yine afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesine sebep olacaktır” denildi.

Depremin yoksul halk için afete dönüşürken, acil yaşam ihtiyaçlarının karşılanmasında halkın dayanışmasının öne çıktığı ancak iktidarın deprem alanlarındaki enkaz kaldırma çalışmalarını ranta çevirmek için OHAL ilan ederek, örgütlü dayanışmanın önüne geçmeye çalıştığı belirtildi.

DEPREM BÖLGESİNDE 2 YIL BİTERKEN DURUM NEDİR?

Raporda Adıyaman, Hatay, Malatya, Maraş illeri üzerinden “Deprem bölgesinde 2 yıl biterken durum nedir?​” sorusunun somut fotoğrafı ve üç temel sorun olan barınma, beslenme ve güvende olma duygusu açısından deprem bölgesi illerinde tablonun ne olduğu ortaya konulmaya çalışıldı.

Barınma koşulları açısından; konutların teslim durumu, konutu teslim edilen depremzedelerin sorunları, kira yardımları, ulaşım sorunu, rezerv alan uygulamasının sonuçları, mücbir sebep uygulamasının kaldırılmasının sonuçları, elektrik ve suya ulaşım gibi konular raporda ele alındı.

Eğitimin sorunları başlığında; okulların durumu, eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin sorunları, sağlık alanında sorunlar başlığında ise hastanelerin yeterliliği, sağlık emekçilerinin durumu, halkın sağlığa erişimi vb. konular ele alındı.

Engelliler, kadınlar, ekolojik yıkım ve çevre kirliliği, tarımda yaşanan sorunlar, bulunamayan kayıplar, deprem bölgesinde hak ve hukuk ve son olarak deprem bölgesinde işçi hakları başlıkları üzerinden depremin yaşandığı illerde ikinci yıl biterken bir durum tablosu ortaya çıkarıldı.

"KONTEYNERDEN ÇIKIN"

Kurası çekilen konutların bir kısmı oturulacak şekilde tamamlanmadığı gibi bir kısmının ise altyapı hizmetleri tamamlanmadığı için taşınma oranı daha da düşük. Başta Hatay olmak üzere pek çok yerde konutlar için kura çekimi sonrası ailelere “Size konut teslimi yapıldı konteynerden çıkın” denilmekte. Kirada oturan ailelere kira yardımı ise 2024 Nisan ayında kesildi. Diğer bir sorun da kuralar çekilip konutlar teslim edilmesine rağmen konut maliyetlerinin açıklanmaması. Konutumuz çıktı diye sevinen ailelere maliyet bölümü boş bırakılmış sözleşmeye imza attırıyorlar.Hatay'da Ekim 2023 ve Aralık 2024 tarihleri arasında, 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanununu ihlal ettikleri gerekçesiyle onlarca beton ve demir çelik şirketine ceza kesildi.

ELEKTRİK VE SU KESİNTİLERİ DEVAM EDİYOR, YOLLAR KAPALI

Mücbir sebep nedeniyle “Vergi ve SGK borçları” ertelendi. Mücbir sebep 1 yıl 10 ay uzatıldı. Hatay’da insanlar daha evine taşınmadan, işyerini kurmadan ertelenen vergilerin ödenmesi talep edilmektedir. Küçük sanayi sitesinde 530 işyeri yıkıldı ve bugüne kadar hala yapılmadı. Malatya’da ise 714 işyeri neredeyse hazır denilirken 800 üzeri işyeri için ise proje hazırlandığı belirtiliyor.Konteyner kentler ve sokaklar 8-10 saatleri bulan elektrik kesintileri nedeniyle karanlıkta kalıyor. Hatay'da 15 ilçenin 15’inde de her gün yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle bütün ilçelerde halk kışı soğukta geçirdi denilebilir.Şehirlerde, deprem sonrası altyapıda önemli bozulmalar meydana geldi. Kanalizasyon ve su sisteminde meydana gelen kırılmaların olumsuz etkisi hala devam ediyor. Belediyelerin su yönetimleri, su şebekelerinde %85'e varan kayıp kaçakların olduğunu belirtiyorlar. Adıyaman'da bu rakam % 70-80 düzeyinde. Su kesintileri en önemli problem. Hatay’da su aktarımı genellikle yer altı sularından sağlanıyor ve Toroslar Enerjisa elektriği kestiğinde aynı anda su da kesilmiş oluyor. İlde 5-6 hatta 8 saat elektrik kesintileri oluyor ve bu durumda kesinti süresi kadar da su kesiliyor. Hatay’da başta Harbiye olmak üzere bazı bölgelerde ulaşım sorunu hala çözülemedi. Depremin üzerinden geçen 2 yıla rağmen halk işe ve okula gidiş-dönüş saatlerinde caddelerde otostop çekerek işyeri ya da evlerine ulaşmaktadır. Malatya’da yıkımlar ve inşaatlar nedeniyle çoğu yollar, caddeler ve sokaklar kapalı durumda. Defne ilçesi Turunçlu mahallesi başta olmak üzere kimi mahallelerde depremden 23 ay sonra elektriği, suyu bağlı konutların “rezerv alan içinde” diye 4 gün içinde boşaltılması istendi. Malatya Merkezde 56 mahalle rezerv alan olarak ilan edildi. 14 mahallede inşaat çalışmaları devam ediyor, 2 mahalle ihale aşamasında, 4 mahalle de proje aşamasında, geriye kalanların da akıbeti daha belirsiz.

Fotoğraf: Evrensel

ÖĞRENCİ SAYISI AZALIYOR, ÇOCUK İŞÇİLİĞİ ARTIYOR

Depremden, 11 ilde yaklaşık 4 milyon öğrenci ile 200 bin civarında öğretmen etkilendi. Eğitim Sen Hatay şubesinden alınan bilgilere göre, deprem ve sonrasında 210 okulun yıkıldığı ve 180 okulun ise orta hasarlı olduğu tespiti yapıldı. 14 bin 724 olan derslik sayısı 8 bin 45'e düştü. Bugüne kadar 88’i konteyner olmak üzere toplam 110 okul yapıldı. Bu durumda 22 okul kalıcı okul durumunda.

MEB 2023-2024 örgün eğitim istatistiklerinde deprem öncesi 2022 yılından deprem sonrası 2024 yılına öğrenci sayısının Hatay’da 65 bin 248, Malatya’da 29 bin 383, Kahramanmaraş’ta 29 bin 91 Adıyaman’da 18 bin 452 öğrenci azaldığı belirtiliyor. Eğitim Sen Hatay şubesi örgün eğitimde görünen öğrencilerin hepsinin okulda olmadığını, devamsızlık verilerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtirken deprem bölgesinde MESEM'lere geçiş kolaylığı ve örgün eğitimde yaşanan sorunlar nedeniyle MEB eliyle çocuk işçiliğinin yaygınlaştırıldığına dikkat çekiyor.

Eğitim Sen Malatya Şubesi değerlendirmelerine göre deprem sırasında 2 okul yıkıldığı, 46 okulun ise ağır hasarlı olduğu valilik tarafından açıklandı. Şimdiye kadar bu okullar yerine 17 okul yapıldı. 14 okul açıldı, 3 okulun da bitmek üzere olduğu belirtiliyor. Bu durumda yıkık ve ağır hasarlı okulların depremin ikinci yılında ancak üçte ikisi faaliyete geçmiş durumda.

SAĞLIK SİSTEMİ ENKAZIN ALTINDA

Raporda, deprem bölgesinde sağlığa erişimin sınırlı ve sorunlu olduğu belirtiliyor. Başta doktor ve hemşireler olmak üzere sağlık emekçisi sayısı yetersiz. Atama yok. İstifa ve tayin ile giden çok.

Hatay'da internet alt yapısında yaşanan sorunlar nedeniyle hastalara saatlerce işlem ve hasta kabulü yapılamıyor. Altyapı ve ihale süreçleri nedeniyle çocuk yoğun bakım, Radyasyon Onkolojisi ve Nükleer Tıp hizmetleri henüz verilemiyor. Özellikle çocuk yan dallar olmak üzere bir çok branşta DHY tamamlanan branşlarda istifa veya başka yere tayin nedeniyle hasta kabulü yapılamıyor.

Üniversite Hastanesinde, Göğüs cerrahisi ve Plastik cerrahi ana bilim dalları hoca ve asistan olmadığından kapalı. Padiatride neredeyse yan dal kalmamış. Beslenme ve metabolizma, Allerji ve immünoloji, Enfeksiyon, Hematoloji ve Onkoloji, Neonatoloji, Nöroloji, Nefroloji, Çocuk yoğun bakım ünitesi, Çocuk romatoloji Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi yok.

HAFTALIK 80 SAAT NÖBET TUTAN HEMŞİRELER VAR

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, üniversitede yaklaşık 500 hemşirenin geçici görevlendirme, tayin ve istifa ile ili terk ettiğini belirtirken ile yapılan geçici görevlendirmelerle durumun kotarılmaya çalışıldığını belirtmektedir. Bu durumun personel yetersizliğinin de üzerini şimdilik örttüğü tespit edilmektedir. Hemşire eksiği nedeniyle haftalık 80 saate kadar nöbet tutan hemşireler dayatılan bu yoğun ve uzun çalışma saatlerinden memnun değiller.

İl merkezi nüfusu 600 bini aşan Maraş'ta tam teşekküllü bir hastane hala yok. Üniversite hastanesi ise yetersiz. Deprem sonrası kadın doğum ek binası hariç fay hattı üzerine yapılan Necip Fazıl Şehir Hastanesi ve ek binası işlevsiz kalmıştı. İki yıldır 125 yataklı çocuk hastanesi ve bir de 115-120 yataklı binada halk derdine deva arıyor. Doktor sayısı yetersiz, MR randevusu bir sonraya veriliyor. Sağlık bakanlığı depremin ardından yapılması planlanan 5 hastaneden Nurhak Devlet Hastanesinin kasım ayında faaliyete başladığını, diğer ikisi olan Merkez Devlet Hastanesi ve Türkoğlu Devlet Hastanesinin ise depremin ikinci yılında faliyete başlayacağı duyuruldu.

AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİ KAPALI

Aşı, izlem ve hemşirelik işlerini yapacak Aile Sağlığı çalışanı eksikliği ise devam ediyor. Son kurada, açılan 41 kadronun 37'sinde aile sağlığı çalışanı bulunmuyor. İlde 50 aile hekimliği kadrosu ve 75 aile sağlığı çalışanı kadrosu boş durumda. 70 bine yakın kişinin aile hekimin olmadığı bu süreç deprem bölgesi illerinin yarasını sarmadaki yetersizlik ve sağlıkta dönüşüm programının yarattığı yıkımı ortaya koyuyor. Adıyaman’da deprem sonrası 13 ASM kullanılamaz durumda olup yıkılan ASM'lerden 4'ü prefabrik olarak yapıldı. İl genelinde 220 aile hekimi 85 ASM'de hizmet veriyor. Şu anda 25 aile hekimi birimi hala konteynerda hizmet vermektedir. 16 prefabrik ASM'nin ise Nisanda teslim edilmesi bekleniyor. ASM emekçileri barınma sorunlarının devam ettiği, izin kullanamadıklarını, hastanelerden randevu alamayan hastaların ASM'lere yığıldığını, ASM'lere başvuru sayısındaki fazlalıktan dolayı vakaları yakalayamadıklarını, koruyucu hekimlik dışında birçok iş yaptıklarını belirtiyorlar.

Depremin sonucu olarak engelli sayısı arttı. Depremin yaşandığı illerde engelliler için sağlığa erişim daha sorunlu.

KADINLAR İÇİN İKİ KAT ZOR KOŞULLAR

Rapora göre;

Depremin ikinci yılında da kadınların bakım emeği yükü çok fazla arttı. Barınma alanlarındaki tüm işler kadınların üzerine kaldı. SES Malatya Şubesinin verdiği bilgilere göre çadırkentlerde, konteynerlarda kreşlerin yetersizliği yada hiç olmaması önemli bir sorun. Başta Malatya ve Hatay olmak üzere kadınlar ve kız çocukları için sokaklar güvenli değil çünkü çoğu yerde sokak lambaları bile yanmıyor. Her gün aynı karanlık sokaktan evine ulaşma çabası aynı zamanda bir travma haline gelmiş durumdadır. Bölgede yetkin bir kadın danışma merkezi sistemi, şiddete karşı koruma ve önleme merkezleri koordinasyonu, acil durumlarda kadınları güvenli alanlara yerleştirmek üzere devlet eliyle özgün koşullar dikkate alınarak sürdürülen bir çalışma yok.

İntihar vakalarındaki artışın yanı sıra Adıyaman başta olmak üzere kimi konteyner kentlerde artan uyuşturucu kullanımı dikkat çekicidir. Hatay Tabip Odası bebek ölümlerinin artışına dikkat çekiyor. En önemli toplumsal sağlık göstergesi olan Bebek Ölüm Hızı ülke genelinde bin canlı doğanda 10.0 iken Malatya’da 11.5, Gaziantep’te 17.7, Hatay’da 20.3, Kahramanmaraş’ta 20.8 ve Adıyaman’da 23.0’dir .Depremin yaşandığı illerde 100 milyon tondan fazla İnşaat Yıkım Atığı (İYA) meydana gelmiştir. Bu atıklar, iktidarın yandaş müteahhitlerine ihalesiz verilerek, hiçbir ayrıştırma işlemine tabi tutulmadan kaldırılmıştır. Yaşam alanlarının yakınlarına, su kaynakları kenarlarına vahşi olarak depolanan bu atıklar içinde bulunan tıbbi atıklar, tehlikeli atıklar, asbest atıkları sağlık sorunu olarak uzun yıllar canlı yaşamını tehdit edecektir. Depremden bu yana sadece Hatay'da 87 taş ocağı, 33 beton santraline (Çevresel Etki Değerlendirme) ÇED gerekli değildir kararı verildi. Antakya’ya bağlı Kuruyer mahallesinde 11 taş ocağı çalışmakta ve mahalle ve etrafında sadece bitki örtüsü değil insanlar dahil bütün doğal yaşam yok sayılmaktadır. Malatya Çevre Platformu 6 Şubat depreminden önce Malatya için planlanan projelerle ilgili 750 adet ÇED başvurusu varken depremden sonra bu sayının 1300'ü bulduğunu belirtiyor. Malatya'nın 13 ilçesinden 11'inde taş ocakları için ruhsat verilmiş durumda. Adıyaman'da 5 milyon metrekare alanıyla en büyük TOKİ sahası olan İndere TOKİ, deprem öncesi sit alanı olup yapılaşmaya izin verilmeyen alana kuruluyor.Deprem bölgesinde en önemli sorunlardan biri de tarım ve ormanlık alanların imara açılması. Mağaracık mahallesinde tarım alanları acele kamulaştırma ile halkın tarım alanları ve evlerine el konulmaktadır. Bu kapsamda 150 dönüm zeytinlik acele kamulaştırma ile el konuldu.Hatay tarım üretiminde sulama suyunun en pahalı olduğu ildir. 100 dönüm arazide pamuk üretimi için Adana’daki çiftçilerden 10 kat, Urfa’daki çiftçilerden ise 8 kat fazla yani 250 bin TL ödüyor. Hayvancılık yok olmakla karşı karşıya çünkü meralar taş ocaklarına teslim edildi.Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) depremin ikinci yılında hala 11 ilde 44’ü çocuk olmak üzere toplam 141 kişinin kayıp olduğunu ve akıbetinin bilinmediğini açıkladı.Depremin yıktığı illerde en önemli sorun yaşanan yıkım ve sonrası yeniden inşa sürecinde halkın, emek ve meslek örgütlerinin dışlanmasıdır. Siyasi görüş, inanç vb ayrımlar üzerinden kamu hizmetlerine ulaşım ve eşit düzeyde yararlanma konusunda da ayrımcılık da yaşanan diğer bir sorundur. Hak arayan yurttaşlar jandarma ve polis baskısıyla karşı karşıya kalırken, rant çetelerinin de tehditleri artmış durumda.

"ÖLEN BİZİZ, ÖNLEM ALMAYAN ONLAR"

Raporun sunumunun ardından Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan şu ifadelerde bulundu:

"301 maden işçisi yanarak ölür "Bunu siyasete alet etmeyelim" denir. Tren kazasında insanlar ölür aynı sözü duyarız. Bolu'da otelde 78 insanımız yanarak can verir yine "Bunu siyasete alet etmeyelim" sözünü duyarız. Sel olur, yurtta öğrenciler yanar, ormanlar yanar, depremler olur on binlerce insanımız betonların arasında can verir. Hep aynı sözü duyarız, "bunu siyasete alet etmeyelim." AKP tüm bu süreci hem siyasete hem de ticarete alet etmektedir. Yaptığı en ufak bir işi lütuf gibi gösterirken depremi de sonrası süreci de ticaretin konusu yaptı. Deprem vergileri, toplanan bağışlar, yurtdışından gönderilen paralar ne harcandı, nereye harcandı, nasıl harcandı gibi soruların cevabını vermeden yaptı yapıyor. Deprem paraları nerede diye sorduğumuzda ise yine aynı “bunu siyasete alet etmeyelim” cümlesini duyuyoruz.

Ölen biziz, sorumluluk almayan, önlem almayan onlar. İşte onun için deprem bölgesinde insan canının değil inşaat demirinin toplanmasının derdine düştüler. Daha üçüncü günde verilen ihalelerle ve ilk haftasında başlayan enkaz kaldırmalarla insanın canının değil enkazın rantının hesabını yaptılar. Kapitalist sistem tıpkı o enkazlar ve moloz döküm sahalarındaki çürümüşlük kadar çürük ve kokuşmuş bir sistemdir. O nedenle bu çürümüş sistemin düzen partilerinden kurtarıcı aramak yeni felaketlere maruz kalmak demektir. Depremin ikinci yılında yalandan gözyaşı dökenler bunca depremden sonrada hiçbir önlem almadılar, almıyorlar. İnsanca koşullarda insanca yaşayacak kentleri ancak birleşerek ve mücadele ederek kazanabiliriz. Bunu siyasete alet edelim. Hem de sömürücü, talancı, yalancı, yolsuz burjuva siyaset düzenine karşı işçi sınıfının insanca yaşam siyasetinin konusu yapalım. Unutmak yok affetmek yok helalleşmek yok yaşamak için örgütlenmekten başka çaremiz de yok.

“HALKIN YAŞADIKLARINI ORTAYA KOYUYORUZ”

Emek Partisi Milletvekili Sevda karaca şu ifadelerde bulundu:

“Biz, bölgede her şeyin iktidar ve onun yandaş şirketlerinin istediği gibi olmadığını bilenler olarak bu mücadeleleri daha fazla görünür kılmaya ihtiyaç duyuyoruz. 11 kentte sendikalar demokratik kitle örgütleri siyasi partiler tek tek verilen mücadelelerin tamamı devletten çok daha iyi bir şekilde ortaya koyduğu açık. Veriler ortaya koyuyoruz. Halkın yaşadıklarını ortaya koyuyoruz.

Bu bölgede halkın gündelik hayatını insanca yaşanacak koşullara ulaştırabilmek, hayatta kalabilmek ve geleceği kurabilmek için iktidarın bile isteye görünmez kıldığı mücadele ve emek var. Bunlar bizzat sorunu yaşayanların yan yana gelmeleriyle elbette gündem ediliyor. Bu mücadelenin görünmez kılınmaması deprem bölgesinde yaşam sürdüren her bir yurttaşımızın rant talan uygulamaları karşısında yalnız hissetmeyeceği bir ortak birlikteliğe ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha konuştuk.

Bize düşen en temel görevlerden biri ikinci yılda bu mücadelelerin ortak bir hatta kavuşturulmasıın olanaklarını sağlamak. Ancak topkyeküün saldırı karşısında topyekün mücadelenin olanakları gösterilmeli.

Biz Emek Partisi olarak deprem suçlarına karşı halkın yalnız hissetmemelerini sağlamak, örgütlü bir güçle hep birlikte durabileceğimiz olanakları sağlamak için yan yana olmaya devam edeceğiz. Bugün iki yıldır hala söylediğimiz sözü söylüyoruz, unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok diyoruz. Yaşadıklarımızın hesabını sormak istediğimizi söylüyoruz. Depremin 3. Yılında unutmadık, affetmedik, helalleşmedik ve hesap sorduk demek istiyoruz. Halkımızı daha da güçlendiren, biz sürekli siyaset yapmayın diye parmak sallayanlar karşısında siyasetin nasıl yapıldığını en yerelden de göstereceğimizin olanaklarını biliyoruz.”

“EV ÇIKAN BİRİNE RASTLAYAMIYORUZ”

Zeytin Direnişi adına Çiğdem Mutlu kentin sorunlarına değinerek, “TOKİ’nin yaptığını gösterdiğini evlere rağmen yarım milyon insan konteynerlarda. Kuralar çekiliyor, kimlere veriliyor bilmiyoruz, ev çıkan birine rastlayamıyoruz. İkinci konu, konteyner kentlerinin çoğunda güvenlik yok. Su dahi dağıtılmıyor, şebeke sularında ise yeşile dönen taşıma sular dağıtılıyor ve bunu çoğu zaman yemek yapmak için kullanıyorlar. Kentteki işsizliği biliyoruz, tarım alanlarını da gasp ettikleri için tarım yapılamıyor. Birlik olmamız gerekiyor, birlikten başka çaremiz yok” dedi.

Ardından söz alan bir yurttaş beton santrallerine karşı verdikleri mücadeleden bahsederek, “Sermaye kesimiyle karşı karşıya gelince yalnız kalıyoruz. Bu konuda siyasi partilerin yapacağı çok şey var” dedi.

Çöğürlü Mahallesi Muhtarı Kıymet Doğru, “25 yıldır taş ocaklarına karşı mücadele ediyorum. 25 yıldır hiç yorulmadım çünkü gücümü haklılığımdan alıyorum. Taş ocakları nefesimizi hakkımızı elimizden alıyor, beslenmemizi elimizden alıyor. Ankara’dan biri geldi kim olduğunu söylemedi, siz biraz dikkat edin yerinize kayyım atanabilir dedi. Ya kafama taş isabet edecek öyle öleceğiz ya da açlıkta öleceğiz. Taş ocağı kapalı, ama şimdi kapasite arttırmak için çalışıyorlar. Artık nefes alamıyoruz” ifadelerinde bulundu.

Raporun tam haline buradan ulaşılabilir. (Hatay/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et