7 Şubat 2025 04:59
/
Güncelleme: 12:28

50 yılda kamu işçisinden bir hayat çaldılar

1978 yılında işe giren kamu işçisi, "Bizim dönemimizde evi olmayan ayıplanırdı" derken, son kuşak işçi bugün ek iş yapmadan geçinemiyor.

50 yılda kamu işçisinden bir hayat çaldılar

Fotoğraf: Evrensel

Hilal Tok
hilalttok@gmail.com


Kocaeli - Milli Savunma Bakanlığına bağlı T. Harb-İş üyesi savunma işçileri son 50 yılda ne kaybetti? Birbirini takip eden dört farklı kuşaktan görüştüğümüz işçilerin anlattıkları bu sorunun cevabını açık olarak veriyor. Görüştüğümüz ilk kuşak işçi bir aylık ücretiyle 2.5 ay geçinebildiğini belirtirken, son kuşak işçi bugün ek iş yapmadan geçinemediğini anlatıyor.

65 yaşındaki Ali Altıntaş, 17 yaşında Gölcük’te askeri tersanede işçiliğe başladı. 1978 yılında işe giren Altıntaş, ‘89 Bahar Eylemlerinin de öncülerinden biriydi. Ücretlerinin oldukça düşük, darbenin ardından askeri iş kolunda baskının da yoğun olduğunu ifade eden Altıntaş, “Bize hiç bilgi verilmeden sözleşme imzalanıyordu. Kömürüm biterdi, komşudan isterdim. Yedi taksitle ancak buharlı bir ütü alabilmiştik. Çocuğuma mandalina alamazdım” diyor o günleri anlatırken.

"EVİ OLMAYAN İŞÇİLER AYIPLANIRDI"

“Ama sonra değişti” diyor: “Sendikacı 20 senedir koltuktaydı. Müdürler asker, sürekli bağırıp çağırıyordu, işçi ağzını açamıyordu. Böyle yaşamak işçilerde öfke biriktirdi. ‘Başbakan geliyor, gemi indirilecek’ diye işçileri de götürmek istediler, gitmedik. İlk tepkimiz buydu. Ömrü boyunca hiç eylem yapmamış işçilerdi bunlar. Sakala çok kızarlardı, bırakmaya başladık. Sözleşme taslaklarına müdahale etmeye başladık. Eylem yapmak yasaktı, yaptık. Aileler ve esnaf destek oldu. İnsanca yaşamamıza yetecek bir ücret istiyorduk. Bahar Eylemlerine katıldık. Sonraki sözleşmede yüzde 150 zam aldık. Ne yiyeceğimize artık biz karar veriyor, kalori hesabı yapıyorduk. Servis hakkı kazandık. Sendika yönetimini değiştirdik, ben de temsilci oldum.”

Altıntaş o dönemki kazanımlarını şöyle anlatıyor: “Bir kere sınıf dayanışması gelişti. İşçi tamamen sözleşmeye dahil edildi. Temsilci seçimi sendikanın tüzüğüne girdi. İşçiler ev, araba alabilmeye başladı. İş güvenliği konusunda pek çok hak kazandık. Meslek hastalıkları hastanesinde düzenli kontrol hakkımız oldu. İşçi, müdür gelince artık masanın altına saklanmaz oldu. Yazın işçiler tatil yapmaya başladı. O dönemi yaşayıp emekli olan savunma işçilerinin şimdi yazlığı var. O dönemde evi olmayan işçi ayıplanırdı. Ben de o süreçte ev sahibi oldum.”

Şimdi o kazanımların bitirildiğini dile getiren Altıntaş, “Şimdi birçok iş yerinde öne çıkacak işçi yok. Öncü olabilecek işçiler, ‘Bu işçilerden bir şey olmaz’ diyor. Ama gerçek şu ki sen değişmesi gerektiğini düşünüyorsan yılamazsın. Bizim dönemimizde eylem nedir bilmeyen işçiler böylesi kazanımlar elde etti. Ben anladım ki işçi gözünü karartmalı, örgütlenmeli, başka türlü hak alınamaz” diyor.

ÜCRETİN YARISI BİR AY YETERDİ

1988 ila 2009 arasında İstanbul Haliç Taşkızak tersanesinde çalışan Hamza Kaya, 2000 yılında Gölcük Tersane Komutanlığına sürgün edilmiş. İşçilik yılları boyunca örgütlülüğün sürekli gündemlerinde olduğunu söylüyor Kaya: “O zaman işçiler arasındaki işçinin gelişmesi için her cuma akşamı tiyatroya giderdik. Komite elzemdi, yoksa örgütlenemezdik. O dönem kendi dergilerimizi çıkardık bu komiteyle. Atölye atölye dolaştık, neden sömürüldüğümüzü, payımıza neden yoksulluğun düştüğünü, hakkımızı neden alamadığımızı tartıştık. Birlikte yol yürümenin, sınıf olduğumuzun, sosyal ve hukuk devleti olmamız gerektiğini tartıştık.”

Sendikaların da birlikte mücadele etmesi için çaba harcadıklarını dile getiren Kaya, “Buna mecbur kaldılar. Bahar Eylemleri rüzgarıyla çok önemli kazanımlar elde ettik. Ücretimizin yarısını birikime ayırırdık. Kalan yarısı bize ay boyu yeterdi. Bizim için ücret dışındaki haklar da önemliydi. Örneğin; sabah kapıda poğaça satarlardı, mide rahatsızlığı çekerdi işçiler. Bu mide rahatsızlığının meslek hastalığı olarak ele alınmasını sağladık. Yüzde 15 ağır iş kolu primi hakkı da kazandık. Bunların hepsi mücadeleyle, örgütlü gücümüzle elde edildi. Yılın yarısında tatil planı yapmaya başlardık çünkü bir aylık maaşımız iki buçuk ay yetecek durumdaydı” diyor.

"İŞÇİLERİ BÖLDÜLER"

Sonrasında ise öncü kadroların kamudan tasfiye edildiğini belirten Kaya şöyle devam ediyor: “Mülakatla alımlar başladı. Fabrikalara işçinin gözünün açmasına müsaade etmeyecek cemaat mensubu işçileri yerleştirdiler. İşçiyi böldüler. Gerici yapılar fabrikalara yuvalandı ve içimizi boşalttılar, mücadeleci işçiler yönetimlerden düşürüldü. O dönem İstanbul’dan Gölcük’e 106 işçi sürüldü. İşçi bölününce, örgütlülüğü elden gidince kazanımlar da haklar da bir bir geriye gitti.”

EMEKLİ OLMASINA RAĞMEN ÇALIŞIYOR

1997 yılında Gölcük Tersanesinde işe başlayan ve 6 ay önce emekli olan Mahir Turgut’un okul çağında iki çocuğu var: “Ben 6 maaşla 4 yaşında bir araba almıştım. Cumhuriyet altını günüm, 100 dolar günüm, ikramiyem vardı; haftayı bulmuyordu bir depo benzin bitiriyordum ben. Yani o kadar yiyor, geziyordum. Anneme de para bırakıyordum. Yeni ay geldiğinde yine cebimde para kalıyordu. Evlendim, ev alabildim” diyor.

Turgut 2018 sonrası ise durumun tepetaklak olduğunu anlatıyor: “Borçlanmaya başladım. Benim hâlâ beş kredim var. Önce araba modelini düşürdüm. Eşimde birkaç altın vardı, onları bozdurdum. Aldığım maaş dibi gördü. Baktım böyle olmayacak, emekli oldum, aldığım maaş kadar emekli aylığı alıyorum şimdi ama onunla geçinemediğim için özel tersanelerde çalışmaya başladım. Emekli aylığımla evin ihtiyaçlarını karşılıyorum, özelden aldığım da borçlara gidiyor. Ben burada büyüdüm, babam da savunma işçisiydi. O dönemlerde emekli olanlar çocuklarına bile ev aldılar. Ben emekli olunca tazminatım bir araba parası bile etmedi. Onu lise ve üniversiteye başlayan çocuklarımın eğitimine harcayabildim sadece.”

Turgut, şimdi hemen her gün iş kazalarının olduğu özel tersanelerde çalışıyor. Tüm bu yaşananlar karşısında ise sessiz kalan sendika bürokratlarına tepkili: “Özellikle 2000’den sonra işçinin sesini kesebilmek için her şeyi yaptılar. Geçen yıl sendikada aday olan 4 işçi arkadaşımız işten atıldı. Korkuyla baskıyla sindirdiler işçiyi ama burada 3 bin 500 işçi çalışıyor, bu işçiler bir olduğunda kim yenebilir?​”

KAYBEDİLEN HAKLARIN SONUCU: EK İŞLE YAŞAM

2020 yılında işe başlayan ve hâlâ savunma sanayisinde çalışan 32 yaşındaki T, ek iş yapan binlerce işçiden biri. Üç çocuğu olan T, ara tatilde çocuklarını sinemaya bile götüremediğini anlatıyor. Yıllar önce aldığı arabanın hâlâ borcunu ödediğini, doğal gazı sadece çok soğuk havalarda açabildiklerini anlatan T, “Biz bu yıl sadece üç kez balık alabildik. Yazın yaptığımız konservelerle kışı geçiriyoruz. Her şeyden fedakarlık yapmamıza rağmen, ek iş yapmamıza rağmen geçinemiyoruz. Kirada oturuyorum, ev almak artık hayal. Hafta sonları sanayiye çalışmaya gidiyorum. Geçmişte işçiler yan yana gelip kazanmışlar. Bizim de yolumuz o. İktidar iktidarlığını yapıyor tamam da sendikacılar da sendikacılığını yapacak. Öyle meydana çıkıp iki göstermelik eylem yapıp geri çekilmeyecekler. Bize ‘yasak’ diyorlar. Birçok iş kolunda işçiler iş bırakıyor, yasağa rağmen. Onlara niye bir şey olmuyor? Böyle beklersek yarın sözleşme masasında bize yine yoksulluk düşer” diyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kadın işçiler devlere karşı

Kadın işçiler devlere karşı

Chinatool grevi, ücretleri eriten Şimşek programının arkasında dizilenleri gözler önüne seriyor: Programın uygulayıcısı iktidar, programdan güç alıp %25 zam dayatan Chinatool ile Şimşek’in kapısını aşındırdığı Chinatool’un ortağı uluslararası finans tekeli HSBC... Küçük parçaların üretimi için küçük elleri kullanılan kadın işçiler, bu dev ittifaka sendikalarıyla kafa tutuyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu’ndan belediye operasyonlarına tepki: Sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.

Evrensel'i Takip Et