Tutuklama furyası tartışmaları
Ümit Özdağ, Rıza Akpolat, ESP’li sosyalistler, Ahmet Özer, Ekrem İmamoğlu ve daha birçoklarının yakın zamanda tutuklanmalarının sebebi ne?
![Tutuklama furyası tartışmaları](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/111520.jpg)
Fotoğraf: Pixabay
Aslı
Hacettepe Üniversitesi
Gazetecilerin, avukatların tutuklandığı, illere kayyumların atandığı, işçi grevlerinin yasaklandığı, sesini çıkarmaya yeltenen her bir kesimin en kaba biçimlerle susturulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ayşe Barım’dan Özlem Gürses’e, Ümit Özdağ’dan Rıza Akpolat’a; sayamadığımız nice tutuklama, yasak ve irade gaspı... İktidar “tek adama karşı herkes” anlayışıyla çokça kullanılan bir tanımlama olan “hukuk sopası”nı, örneklerden gördüğümüz üzere sık ve saldırgan bir biçimde kullanmayı iyi biliyor. Yargıyı toplumu kontrolü altına almanın en önemli aparatlarından biri olarak kullanıyor. Çünkü atılan her bir adım, halka sopanın kimde olduğunu göstermek için verilen bir uyarı aslında. Kampüslerimizden işyerlerimize, sokaktan meclise kadar farklı şekillerde vuruluyor.
İktidar çıldırmış gibi bir yanda hem belediyelere hem üniversitelere kayyım atıyor hem demokratik yollarla seçilenlere hem öğrencilere soruşturma açıyor. Başka bir yanda da gazetecileri, parti başkanlarını tutukluyor. Bu uygulamaları durdurmanın yolu iktidarı boyunca attığı adımların hayatlarımıza etkisini kavramaktan geçiyor.
İktidar, üniversitelerde demokratik bir yönetim için ÖTK talep eden, kadın cinayetleri karşısında şiddetsiz bir yaşam için yürüyüşler düzenleyen, kampüslerde cinsel tacize karşı CİTÖK kurulması için dilekçe kampanyası başlatan öğrencilerin eylemlerini soruşturmalarla sindirmeye çalışıyor. Başka bir yerde aynı iktidar, çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı grev örgütleyen işçilerin grevlerini yasaklıyor. Sendikalaşan, greve katılan işçileri tehdit ediyor. Bu nedenle aldığı unvanlardan bir tanesi de Türkiye’nin en çok işçi grevi yasaklayan iktidarı olması.
ELİNİ TUTTUĞUNU İÇERİ ATIYOR
Gördüğümüz şekilde bir şeylerin değişmesini seçimlerle sınırlamak istemeyip mücadele ipini eline alanların sayısının artmaması, tepkinin büyümemesi, yaygın bir hareket doğmaması için her kesime göz dağı veriliyor. Bunun en güncel ve medyatik örneği Ayşe Barım. Dizi sektöründe alan kapatma tartışmaları, tekelleşme, mobbing… Tüm bunlar farklı iddialarla oyuncular, set emekçileri, sanatçılar tarafından dillendirildikten sonra sosyal medya ana sayfalarının en çok görülen yüzü haline gelen Barım’ın tutuklanma gerekçesiyse bambaşka: Gezi’ye katıldığı için “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme.” CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’a ise “kamu görevlisine hakaret” ve “terörle mücadele eden kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştı. Özgür Özel’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e “seyyar giyotin” dediği sözleri hakaret sayıldı. Başka bir örnek de Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin eş genel başkanı dahil 34 üyesinin ev baskınlarıyla tutuklanarak cezaevine gönderilmesi; suçlaması da “terör örgütüne üyelik”.
Yani yıllardır bu şekilde yasalarla oynayan tek adam, son tutuklamaların da işaret ettiği gibi her türden muhalif sesi bastırabileceğini göstermeye çalışıyor. Bazen sudan sebeplerle, bazen anayasal hakları kriminalleştirerek, hakaret ve terör gibi kavramları birbirine katarak halkı siyasetten uzaklaştırmanın adımlarını şiddetlendiriyor.
HUKUK KİME DAHA ÇOK YARIYORSA, O DAHA GÜÇLÜ
Ancak bu tutuklamalar furyasının salt AKP’nin hamleleri olarak görmek yanlış olacaktır. Çünkü bu tartışma yalnızca iktidarlarla alakalı değil, aynı zamanda hukukun ne olduğu ve kimler için, nasıl işlediğiyle bağlantılı. Çoğu zaman hukuki değil siyasi hamleler olmasıyla alakalı.
Sınıflı toplumlar tarihi boyunca iktidarı arkasına almış her egemen sınıf kendi ihtiyaçlarına uygun kurallar ve yasalarla egemenliğini korumaya almıştır. Ancak bu yasalar o dönemin toplumsal koşullarının, ezen ezilen ilişkisi içerisinde ki sınıflardan hangisinin çıkarlarını daha güçlü ortaya koyduğunun da birer fotoğrafı olmuştur. Bu yasalar sihirli bir şekilde belirlenmemiştir. Donmuş ve değişmez metinler değillerdir. Yönetici sınıfın değişen ihtiyaçlarına ve alt sınıfın baskılarına göre şekil alır. Bize bu ihtiyaçlar anlamsız gelebilir: Ahmet Özer, Ümit Özdağ, ESP’li sosyalistler, Rıza Akpolat, Ekrem İmamoğlu ve daha birçoklarının ortak noktalarını bulmakta zorlanabiliriz.
Örneğin Ümit Özdağ’ın tutukluluğuna sevinirken ESP’li sosyalistlerin tutukluğunu haksız bulabiliriz, bu doğaldır. Ama bunları incelediğimizde çıkaracağımız sonuç şu olmalıdır: Bu gözaltılar AKP’nin ülkede “tek” olmanın, tahakküm kurma çabasının doneleridir. Erken seçimin CHP gibi partiler tarafından halkın da zorlamasıyla cılızca dile getirilmesi bile AKP’nin alarm zillerini en kuvvetli biçimde çalmasına sebep oldu.
Bu koşullarda AKP’nin tahakküm amacını boşa çıkartacak adımları atmak da yarın insanca yaşamı savunduğumuz için AKP’nin yine bizi içeri atmaması için zorunludur. En geniş halk kesimlerini bu akıl almaz, zorba uygulamalara karşı harekete geçirmek zorunda olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
SUÇLULAR NASIL DOĞRU YARGILANIR
Erken seçim talebinin gerçekleştiği koşullarda, iktidar örneğin CHP’ye geçse dahi hukukun işçi sınıfının taleplerine karşı bir sopa olarak kullanılacağını da unutmamak gerekiyor.
Yazının başındaki tahlilimizi tekrarlayalım. Geçtiğimiz gün yine haksızca açılan soruşturmalardan birinde, Ekrem İmamoğlu’nun “ahmak davası”nın sonrasında Mansur Yavaş’ın söylediği sözü anımsayalım: “İktidar değiştiğinde Silivri’yi kapatalım.” Sınıfsal pozisyonu sebebiyle, CHP Silivri’yi de kapatsa işçi sınıfının mücadelesi iktidarı tehdit ettiği sürece bin Silivri daha açmaya meyillidir. Sonuçta dediğimiz gibi, hukuk egemen sınıfın bir tahakküm aracı.
Tutukluluklarına sevindiğimiz Ümit Özdağ ve Rıza Akpolat gibilerini de bizim çıkarlarımıza uygun bir şekilde yargılamak için, egemen olan sınıfı işçi sınıfı yapma gibi bir zorunluluğumuz var. Aksi takdirde açık açık pogrom örgütleyen Ümit Özdağ ve yolsuzluk yapan, rüşvet alan tüm çürük yöneticiler ancak şu anki egemenlerin canını sıktığında alınırlar içeri.
Evrensel'i Takip Et