Filistin’de ateşkes bize ne anlatıyor?

Salih BERDAN

Ege DENİZ

ODTÜ

Geçtiğimiz ay Filistin ve İsrail arasında bir ateşkes imzalandı. Bu ateşkes Filistin halkının ve direnişinin, dolayısıyla insanlığın, bir kazanımı olsa da hiçbir şey son bulmuş değil. İsrail’in işgal ve katliamlarının tarihi 7 ekimden yarım asır öncesine kadar gitse de geçtiğimiz süreçte belki de en ağır ve korkunç halini almıştı. İsrail’in sık sık ihlal ettiği ve gözlemci ülkelerin bu ihlalleri göz ardı ettiği bir ateşkes süreci yaşandı. Gazze ve Güney Lübnan’ın çoğunluğu barınma, beslenme ve sağlık hizmetleri gibi temel insani haklarına ulaşamıyor. Filistin’de yaşanan işgal ve soykırım tekil olarak işlenen canavarlığın da ötesinde tüm insanlığa karşı işlenen derin ekonomik arka plana sahip planlı, sistematik suçların bir parçası.

İsrail, kapitalizmin savunucusu ve Batı emperyalizminin bir dostu olarak bu süreçte ülkelerin ve kapitalistlerin desteğini aldı. Birçok ülke ticareti, askeri ve diplomatik ilişkileri kesmeyerek insanlık tarihindeki en büyük suçlarından biri olan bu soykırımın ortakları olmuşlardır. Çevreye ve insana karşı duyarlılıklarıyla övünen ve bunu reklam aracı olarak kullanan dev şirketler ve medya kuruluşları da İsrail’e ve dolayısıyla soykırıma desteklerini esirgememişlerdir. İsrail ordusuna maddi destekte bulunan bu şirketler kapitalizmin nimetleri sayesinde halkı sömürerek zenginleşmişlerdir.

EMPERYALİZM ÇIKARLARINI KORUMAYA DEVAM EDİYOR

Batı, emperyalist amaçları doğrultusunda işgal ve katliamlar yapmanın yanı sıra kendi çıkarlarına olan suçları desteklemektedir. Biz bu ortaklıkları birçok kez gördük ve görmeye devam ediyoruz. Dün Gazze’deki soykırımın tarafında olanlar bugün de Suriye’de benzer bir ortaklık içindelerdir. HTŞ, ülkesini işgal eden ABD ve İsrail’e karşı hiçbir eylem yapmayacağını açıkça dile getirdi. Şam Ticaret Odası ise serbest piyasaya geçiş ve küresel ekonomiye bağlılık kararı alındığını dile getirdi [1]. Üstelik Hizbullah ve İran’a karşı bir cephe aldı. Batı medyası da Suriye’de Esad’a karşı savaşan HTŞ’yi bir halk hareketi ve özgürlük mücadelesi olarak pazarlayarak meşrulaştırmaya çalıştı. HTŞ başta olmak üzere cihatçıların Alevilere ve gayrimüslimlere karşı gerçekleştirdikleri katliamlara sessiz kaldı.

ÜLKEMİZDE DE DURUM FARKLI DEĞİL

 Türkiye açısından da Emperyalizm bölgede çıkarları için doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli örgütleri besliyor. ABD’nin MHP ve Ülkü ocakları gibi milliyetçi yapıları, Gülen başta olmak üzere cemaatleri desteklemesi; Türkiye’de 80 senesinde uluslararası ve yerli işbirlikçi sermayenin çıkarlarının garanti altına alınması için CIA destekli darbenin örgütlenmesi, bizlere Orta Doğu’da halklar açısından ne pahasına olursa olsun emperyalizmin çıkarlarını korumaya çalışıldığını gösteriyor.

FİLİSTİN MÜCADELESİ, ORTADOĞU HALKARININ MÜCADELESİ

Orta Doğu’nun yeraltı ve yerüstü kaynakları, pazarları ve ticaret yolları açısından dünya ekonomisinde kritik bir konuma sahip olduğunu söyleyebiliriz. Emperyalist devletler, uzun yıllardır stratejik öneme sahip bu bölgeyi ele geçirmek için çeşitli politikalar uyguluyor, gerilimleri besliyor ve savaşlar çıkarıyor. Suriye’nin petrol sahalarıyla birlikte çeşitli yer altı ve yer üstü zenginlikleri, liman ve karayollarıyla birlikte lojistik olarak konumu bugün iç savaşın ardından özellikle ABD’nin kontrolünü garanti altına almak için uğraştığı yerlerin başında geliyor.

Filistin Ortadoğu’daki katliamların en büyüklerinden birini yaşadı. Bu soykırımın Filistin’e özel olduğunu düşünmemek lazım. Filistin’deki failler birçok diğer katliamın ve sömürü düzeninin de ortaklarıdır. Filistin’de soykırım yaşanırken Dünya kapitalist devletleri gözlerini yumarak İsrail’e her açıdan desteklerini devam ettirirken soykırımı durdurmak üzere Dünya’nın çeşitli yerlerinde üniversitelerden, sokaklardan ve iş yerlerinden halklar seslerini yükseltti. Bugün bir ateşkesten söz edebiliyorsak bu halkların mücadelesiyle mümkün. Filistin mücadelesi Ortadoğu halklarının mücadelesidir.

[1] https://www.evrensel.net/yazi/96078/yeni-suriye-kurtlar-sofrasinda