Sahne ışıkları ardında “network" tuzağı
Sanat, emeğin ve dayanışmanın yükseldiği bir dünya yaratmanın aracı olmalı; gençlerin sağlığı ve geleceği pahasına bir sömürü düzeni değil.
Nisa YAŞAR
Kemal Hasoğlu Anadolu Lisesi
Bahçelievler/İstanbul
Tiyatro veya sinema sektöründe yer alma hayali kuran genç emekçiler, sahne ışıklarının ardındaki acımasız ve yorucu dünyada hayatta kalmaya çalışıyorlar. Ancak bu hayal çoğu zaman gençlerin fiziksel ve zihinsel sağlığını tehdit eden, geleceklerini ellerinden alan acımasız bir sömürü döngüsüne dönüşüyor. “Network yaparsın”, “İleride oyuncu yaparım seni” gibi vaatlerle asgari ücretle ya da gönüllü çalışan bu gençler, mobbing gibi onur kırıcı durumların yarattığı zihinsel baskı altında ucuz iş gücü olarak kullanılıyor.
UZUN SAATLER, DÜŞÜK ÜCRETLER
Sanat sektöründeki emekçiler, haftanın 6-7 günü, günde 12 saate kadar çalışıyor. Bu uzun çalışma saatleri, yalnızca kısa ve yetersiz molalarla kesiliyor. Bu durum ne dinlenme ne de toparlanma imkânı sunuyor. Fiziksel yorgunluk bir yana, zihinsel baskı da gençleri yıpratıyor. Tüm bu emeğe rağmen aldıkları maaş asgari ücret seviyesinin altında bile kalabiliyor. Üstelik, bazen emekçiler paralarını alıp alamayacaklarından bile emin olamıyorlar; bu konuda hiçbir güvence sunulmuyor. “Network” tuzağına düşmüş insanlar bu tür işlerin ne kadar denetimsiz olduğundan bihaberler. Sanat sektörü ticari akışın daha keskin ve çok olduğu kurumlar kadar denetlenmiyor. Bundan kaynaklı olarak çalışanlar, maddi güvence eksikliğiyle bu döngünün içinde ezilmeye devam ediyorlar.
GENÇLİK ÜZERİNDE KURULAN BASKI ORTAMI
Daha reşit bile olmamış gençler bu sektörde yer alma hayali üzerinden sömürülüyor. “Belki seni çalıştırırım, network yaparsın.” gibi ucu açık ve somut bir temele dayanmayan sözlerle, çoğu zaman çocuk yaşta olan bu bireyler ne yol ne yemek ne de herhangi bir ücret verilmeden çalıştırılıyor. Sigortasız çalıştırılan bu çocuk işçiler, herhangi bir kaza durumlarında can güvenliğinden yoksun bırakılıyor. Özellikle bu yaş grubu üzerindeki “Ben de bunları yaşadığımdan dolayı buralara gelebildim.” manipülasyonu, sektörü etik olmayan bir sömürü aracı haline getiriyor.
GENÇLERE SÖMÜRÜYÜ DEĞİL, GELECEĞİ SUNAN BİR SİSTEMİ SAVUNMALIYIZ!
Sanata sansür uygulanan, denetimin olmadığı ve iktidar yanlısı olmayan sanatçıların önünün kesildiği bu ülkede, eğer sanatın toplumu dönüştürme gücünü savunuyorsak sanat çalışanlarının haklarını da savunmalıyız. İşsizlik korkusuyla susturulan bir sanat emekçisinin yaratıcılığı, ancak dayanışma ve hak arayışıyla serbest bırakılabilir. Gençleri sömürmek yerine onlara gerçekten gelişebilecekleri, yaratabilecekleri ve onurlarıyla çalışabilecekleri bir sistem sunmak zorundayız. Bu yüzden, var olduğumuz her alanda bir araya gelmeli, sanatı ve emeği özgürleştirmek için mücadele etmeliyiz. Sanat, emeğin ve dayanışmanın yükseldiği bir dünya yaratmanın aracı olmalı; gençlerin sağlığı ve geleceği pahasına bir sömürü düzeni değil.
Evrensel'i Takip Et