8 Şubat 2025 04:35

Yoksulluğu ve işsizliği yönetmek

Sermaye örgütlerinin yerel ve merkezi sözcüleri MEB’den daha fazla çırak, yani ucuz iş gücü, yetiştirmesini basın aracılığıyla talep ettiler. Bu çağrıları da sonuçsuz kalmadı.

Yoksulluğu ve işsizliği yönetmek

Fotoğraf: MEB

Özgür Bozdoğan

Yaşanan ekonomik krizin derinleşmeye ve genişlemeye devam etmesi, her geçen gün yükselen işsizlik rakamları ve bunlarla birlikte AKP’nin yitirdiği seçmen desteği siyasi iktidarın kimi adımları atmasına neden oldu ve olmaya da devam ediyor. 1 Şubat 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “ulusal istihdam stratejisi 2025-2028”(1), İŞKUR tarafından uygulanmaya başlanacağı açıklanan “İŞKUR gençlik programı”(2) ve YÖK Başkanı Erol Özvar tarafından “Meslek Yüksekokullarının Mevcut Durumu ve Mesleki Eğitimin Geleceği Çalıştayı” açılışında yapılan konuşma(3) iktidarın iki hedefe aynı anda ulaşma isteğinin sonucu olarak okunabilir.

Siyasi iktidarın siyaseten tercihlerinin ve uyguladığı politikaların nihai hedefinin sermayenin gereksinimlerini karşılamak olduğunun öncelikle altını çizmek gerekiyor. Çıkarılan yasalar, uygulanmaya konulan politika belgeleri sermayenin daha fazla kâr etmesini hedeflemektedir; bunun için de çalışan maliyetleri başta olmak üzere işverenlerin üzerindeki yük azaltılmaya çalışılmakta veya giderlerin bir bölümünün kamu tarafından karşılanması sağlanmaktadır; açıklanan strateji belgeleri, programlar ve dönüşümler de bu çerçevede anlam kazanmaktadır.

Söz konusu politikaların ve uygulamaların ikinci hedefi ise halkın yaşamakta olduğu yakıcı sorunlara siyasi iktidarın çözüm üretmekte olduğu ve yaşanılan ekonomik sıkıntıların “gelecekte” ortadan kalkacağına dair bir algının oluşturulmasıdır. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonuçları yaşanan ekonomik kriz, işsizlik ve bunlara bağlı sorunların “sandıkta” nasıl sonuçlar üretebileceğini göstermiştir. Bu nedenle de iktidarın uyguladığı ekonomik politikalar ve siyaseten yapılan tercihler sonucunda oluşan sorunlar çözülemeyecek olsa bile yaşanılan sıkıntıların aşılacağına dair kamuoyunda bir algının oluşturulmasının yoksulların, işsizlerin, krizden etkilenen geniş halk kesimlerinin seçmen davranışlarında iktidar lehine değişiklik oluşturabileceği beklentisinden hareket edilmektedir.

Hedef ucuz iş gücü

Siyasi iktidarın, sermayenin gereksinimlerinden biri olan “ucuz iş gücü” talebini karşılamak amacıyla geliştirdiği politikalardan biri de mesleki eğitimin söz konusu hedefe uygun olarak yenden yapılandırılması olmuştur. MESEM uygulaması ile çırak sayısının artırılması, özel meslek liselerine öğrenci başına verilen mali destekler, organize sanayi bölgelerinde okul açmanın kolaylaştırılmasına dönük mevzuat değişiklikleri, protokol imzalayan işletmelere okul açma konusunda sağlanan kolaylıklar gibi çeşitli adımlarla sermayenin hem hareket alanı genişletilmekte hem de mesleki eğitim içerisindeki etkisi ve yetkisi artırılmaktadır.

Mesleki eğitimin sermayenin gereksinimlerine uygun olarak yapılandırılması sonucunda mesleki eğitim artık ortaokullara kadar inmiş durumdadır; bununla ilgili kamuoyu gerekli tepkiyi vermez ise ortaokullarda mesleki eğitim uygulamaları yaygınlaştırılacaktır. İş Kanunu’nda belirtilen çalışmaya başlama yaşı ve çalışmaya başlamak için çocuklarda olması gereken fiziki koşulları dahi dikkate almadan bu uygulamanın yaşama geçirilmesi aslında iktidarın mesleki eğitim aracılığıyla ucuz iş gücü üretme konusundaki kararlılığını göstermektedir.

Ağustos 2024’te yayımlanan mesleki eğitim politika belgesi(4) MEB’in çocuk işçiliğini yaygınlaştırmak adına neleri planladığını da içermektedir; belgeye göre mesleki eğitimi güçlendirmek için “bölge, ihtisas,  sektör içi ve sektöre entegre” okul modellerinin yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Belgede belirlenen dört okul türüyle ilgili MEB aradan geçen 6 ay içerisinde çeşitli adımlar atmıştır.

MEB’in en tartışmalı uygulamalarından bir tanesi de MESEM adı verilen kurumların yaygınlaştırılması ve öğrencilerin bu kurumlara geçerek çırak olarak çalışmaya başlamaları olmuştur. Çıraklık eğitimi ile ilgili yapılan değişikliklerle önce çıraklara ödenen asgari ücret tutarının yüzde 30’unu işverenin değil devletin ödemesi, yani bu tutarın kamu kaynakları ile finanse edilmesi sağlandı. MESEM mezunu olanlara meslek lisesi diploması verilmesi ve LGS tercih kılavuzunda öğrencilerin MESEM’leri tercih etmesinin sağlanması gibi çeşitli mevzuat değişiklikleri ile de öğrencilerin çıraklığı seçmesi yani MESEM’lere kaydolmaları teşvik edildi. Yaşanan kriz ve işsizlikle bu adımların birleşmesi ise MESEM tercihlerinin sayısının artmasına neden oldu.

Çırak sayısında yaşanan artışa rağmen sermaye kesimlerinin ucuz iş gücüne olan talebi azalmadı ve bu talep adeta MEB’e bir çağrıya dönüştü; sermaye örgütlerinin yerel ve merkezi sözcüleri MEB’den daha fazla çırak, yani ucuz iş gücü, yetiştirmesini basın aracılığıyla talep ettiler. Bu çağrıları sonuçsuz kalmadı ve ortaya politika belgeleri, stratejiler ve kimi programlar çıktı.

Çaresiz değiliz

İŞKUR’un yeni açıkladığı program da, YÖK’ün meslek yüksekokullarına dönük çalışmaları da, yayımlanan istihdam strateji belgesi de ucuz iş gücü üretmek, işsizlik ve yoksulluğu yönetmek arayışının somut araçları olarak karşımızda durmaktadır. Sermayenin desteklenmesi ve taleplerinin karşılanması için geliştirilen politikalar çocukların, gençlerin ucuz iş gücü olmak dışında seçeneklerinin kalmaması ile desteklenmektedir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin hakları ve gelecekleri için mücadele ederek bu seçeneksizliği ve çaresizliği aşabiliriz; yoksulluğun yönetilen bir araç değil çözülmesi gereken bir sorun olduğunu anlatarak işe başlamak gerekiyor. Gençler için mücadele etmek geleceğimize sahip çıkmaktır.

Kaynakça

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2025/02/20250201-3.pdf
https://www.iskur.gov.tr/is-arayan/aktif-isgucu-programlari/iskur-genclik-programi/
https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2025/meslek-yuksek-okullari-calistayi.aspx
mtegm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2024_09/18170207_16_09_2024_mtgmpolitikabelgesi.pdf

Evrensel'i Takip Et