9 Şubat 2025 04:46

Çocuklar eğitimin dışında, yoksullukla karşı karşıya

EURYDİCE’in raporu Türkiye’de kreşten yararlanan 3 yaş altı çocukların oranının yüzde 1 bile olmadığını gösterdi. Çocukların yaklaşık yarısı ise yoksulluk riski ve sosyal dışlanmayla karşı karşıya.

Çocuklar eğitimin dışında, yoksullukla karşı karşıya

Hilal Tok/Evrensel

Vural Nasuhbeyoğlu
vuralnasuhbey@gmail.com


İstanbul - Türkiye’de okul öncesi eğitimdeki kamusal çöküş uluslararası raporlara da yansıdı. Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) 2023-2024 istatistiklerinde ilk kez okul öncesi eğitimde düşüşe işaret edilirken EURYDİCE (Avrupa Eğitim Bilgi Ağı) raporu vahim tabloyu ortaya koydu: Türkiye erken çocukluk eğitiminden vazgeçmiş durumda.  Rapora göre kreş hizmetlerinden yararlanan 3 yaş altı çocukların oranı Avrupa’da ortalama yüzde 37.5 iken Türkiye’de bu oran yüzde 1’i bile bulmadı yüzde 0.8’de kaldı. Okul öncesi eğitimden yararlanan 3 yaş üstü çocukların oranı Avrupa’da ortalama yüzde 93.1 iken; Türkiye’de bu oran yüzde 48.6 oldu. Öte yandan Avrupa’da 6 yaş altı çocukların yüzde 23.5’i yoksulluk riski ve sosyal dışlanma ile karşı karşıya iken bu oran Türkiye’de yaklaşık 2 katına yüzde 41.6’ya çıkıyor.

EURYDİCE’in verilerinin ne anlama geldiğini İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi, Okul Öncesi Eğitimi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Toran ile konuştuk.

İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi, Okul Öncesi Eğitimi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Toran

Fotoğraf: Evrensel

EURYDICE (Avrupa Eğitim Bilgi Ağı)’nın Avrupa'da erken çocukluk eğitimi ve bakımına ilişkin temel veriler 2025 raporu yayımlandı. Rapor Türkiye için çarpıcı veriler içeriyor.  Öncelikle bu rapor Türkiye’yi hangi ülkelerle kıyaslıyor ve bunun önemi nedir?

Öncelikle resmi olarak EURYDICE, 1980’de Avrupa Komisyonu ve üye ülkelerin ortak girişimiyle kurulan bir eğitim bilgi ağıdır. Bu ağın temel amacı, ulusal eğitim sistemleri ve politikalarına dair karşılaştırılabilir ve güvenilir veri üreterek Avrupa çapında bilgi paylaşımını kolaylaştırmaktır. Elbette, bu karşılaştırmaları özellikle eğitim ile ilgili zayıf ve güçlü yönleri tespit ederek karşılaşılacak olası sorunları öngörmek, buna ilişkin hedefler ve önlenebilir politikalar geliştirmektir.

Sorunuzun yanıtına gelince; Türkiye, uzun zamandır Avrupa Birliği üyeliğine aday bir ülke ve adaylık sürecinde Türkiye’ye dair bu veriler en nihayetinde önemli bir gösterge olarak kullanılıyor. Bu bağlamda Türkiye’nin eğitime dair geliştirdiği politikalar, AB üyelik sürecinin önemli bir parçası olarak değerlendirilebilir. EURYDICE, 37 ülkenin eğitime dair verilerini karşılaştırmaktadır. Belirtmekte fayda var, bu veriler her ülkenin ilgili bakanlığı ya da birimi tarafından EURYDICE’a iletilmektedir. Bu raporda erken çocukluk eğitimi ve bakımına ilişkin Türkiye dahil 10 ülke aday ülke, 27 ise Avrupa Birliğine üye ülkenin 10 yıllık (2013-2023) verileri değerlendirilmektedir. Erken çocukluk eğitimi ve bakım hizmetlerine ilişkin yönetişim ve ayrılan bütçe, erişim, personel, program ve değerlendirme olmak üzere beş alanda 10 yıllık karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme ile her ülkenin hem bütün içindeki yeri hem de ülkenin özel olarak kendi içindeki değerlendirmesi yapılmıştır.

3 yaş altı özellere emanet

Siz de rapordan veriler paylaştınız. Raporda kreş hizmetlerinden yararlanan 3 yaş altı çocukların oranı Avrupa’da ortalama yüzde 37.5 iken Türkiye’de bu oran yüzde 0.8.  Bu veriyi nasıl okumalıyız?

-Üç yaş altı çocuklara yönelik sunulması beklenen bakım ve eğitim hizmetleri politikaları dünyanın birçok ülkesinde önemli bir sorun. Nispeten Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde 3 yaş altındaki çocuklar için bakım odaklı eğitim hizmetleri sunulan kreşlere erişim oranı daha yüksek iken gelişmekte ve gelişmemiş ülkelerde ise bu oran oldukça düşük. Raporu incelediğimizde, Türkiye’de 3 yaş altı çocukların kreşlere erişiminin AB üye ve aday ülkeler arasında en düşük seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Bunun birçok nedeni olmak ile birlikte bana göre önemli nedenlerinden biri 3 yaş altı çocuklara yönelik hizmetlerin sunumunun Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının denetiminde özel sektörde olması ve özel sektör tarafından sunulan kreş hizmetlerinin maliyetinin ailelerin karşılayamayacak düzeyde yüksek olması.

Erken çocukluk eğitiminde sonlardayız

İlginç bir şekilde bununla ilişkili olarak, raporda geçen önemli bir diğer veri, Türkiye’de 3 yaş altı çocuklara yönelik kreş talebinin oldukça yüksek olduğu ancak bunun karşılanamadığı da vurgulanmaktadır. Elbette, Türkiye’de kreş hizmetlerine ilişkin talep-arz dengesinin kurulamamış olması, “3 yaş altı çocukların bakımını kimin üstlendiği?​” sorusunu da bize sorduruyor. Türkiye’de aile yapısı göz önüne alındığında daha çok kadınların çocuk bakımını üstlendiği, çalışan kadınlar için ücretli ebeveynlik izinlerinin çok kısa olmasından dolayı kadınların istihdam dışı kalmak zorunda olduğu ve uzun süre istihdam dışı kalan kadınların tekrar istihdama dönüşünün ise oldukça düşük olduğunu uluslararası raporlardan biliyoruz. Burada iki öneri sunabiliriz; biri ebeveynlere ücretli izin süresinin uzatılması, diğeri ise 3 yaş altı çocuklara yönelik ücretsiz, nitelikli, kamusal kreş hizmetlerinin sunulması ve raporda da belirtildiği gibi Türkiye için tespit edilmiş olan bu somut talebin karşılanması. Üç yaş altı çocuklara yönelik kreş hizmetlerine erişim oranının yanında yine raporda belirtildiği gibi 3 yaş ve üstü çocuklara yönelik okul öncesi eğitim hizmetlerine erişiminin de AB üye ve aday ülkeler ile karşılaştırdığımızda düşük olduğu görülmektedir. Yani, Türkiye’de sadece 0-3 yaş arasın çocukların değil, aynı zamanda 3-6 yaş arasındaki çocukların da erken çocukluk eğitimi ve bakımı hizmetlerine erişiminin de düşük olduğu tespit edilmiştir.

EURYDICE raporunda, Türkiye’de 6 yaş altı çocukların yoksulluk riski ya da sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalma oranının diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek olduğu görülmekte. Yoksulluk riski ya da sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalma durumuna ilişkin bu sonuç bize ne söylüyor, bunu nasıl yorumlayabiliriz?

-Burada öncelikle “yoksulluk riski ya da sosyal dışlanma” kavramını açıklamak yerinde olacaktır. Yine, raporda geçen Eurostat tanımına göre çocukların yoksulluk riski ya da sosyal dışlanma ile karşı karşıya olduklarının kabul edilmesi için üç göstergeden en az birinde bulunmaları gerekmektedir: 1) Yoksulluk riski eşiğinin (ulusal medyan gelirin yüzde 60'ı) altında gelir düzeyine sahip hanelerde yaşıyor olmaları; 2) 13 yoksunluk kaleminden en az 7'sinin karşılanamadığı ailelerde yaşıyor olmaları (Bu da yeterli yaşam kalitesi için gerekli temel ihtiyaçların karşılanamadığı anlamına gelir, örneğin, evin ısısı, uygun kıyafet ve ayakkabı temini, tatil yapma imkanı) ve 3) Düşük iş gücüne sahip ailelerde yaşıyor olmaları. Bu üç gösterge birbiriyle örtüşebilir, ya da diğer demografik özellikler ile etkileşime girebilir.

Bu tanımdan yola çıkarak, özellikle dezavantajlı ortamlarda bulunan küçük çocukların bireysel ya da sosyoekonomik nedenlerden dolayı gerek gelişimsel ve akademik gerekse de iyi oluşları ve refahlarının risk altında olduğunu belirtmek gerekir. Ailelerin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal istikrarsızlık-düzensizlik; çocukların sağlıklı besine erişim ve doğru beslenme, sağlık hizmetlerine erişim, eğitime erişim gibi temel ihtiyaçlara erişimini güçleştirmekte ve çocukları olumsuzluklara karşı savunmasız bırakmaktadır.

10 çocuktan 4’ü yoksulluk riski eşiğinde

Çocukların yoksulluk riski tablosu

Görsel: Tablo

Raporda vurgulanan önemli bir sonuç, Avrupa’da yoksulluk riski veya sosyal dışlanma ile karşı karşıya olan çocuklar arasında, en az bir ebeveyni engelli olanlar, göçmen çocuklar (En az bir ebeveyni AB dışında doğmuş olanlar) ve tek ebeveynli hanelerde yaşayan çocukların yaygın olduğudur. Bu bağlamda bir değerlendirme yapıldığında, EURYDICE raporunda belirtilen Türkiye’de 6 yaş altı çocukların yoksulluk riski ya da sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalma oranının yüzde 41.6 ile oldukça yüksek olduğu belirtilmiştir. Bu oran bize, Türkiye’de her 10 çocuktan 4’ünün yoksulluk riski eşiğinin altında gelire sahip ailelerde veya ailelerin 13 yoksunluk kaleminden en az 7’sini karşılayamadığını veya düşük iş gücüne sahip ailelerde yaşadığını ifade etmektedir. Bu durum, çocuklar üzerinde etkileri uzun süren dezavantajlarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

Ücretsiz ve kamusal eğitim şart

Çocukların yoksulluk riski tablosu

Görsel: Tablo

Peki, EURYDICE raporunda bu dezavantajlı durumlara karşı politika önerisi var mı, rapor ne öneriyor bu tespitlere karşın?

-Raporu dikkatlice incelediğimizde, özellikle 0-6 yaş aralığında olan çocuklara yönelik sadece kreş ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin sunumu değil aynı zamanda bu hizmetlerin “nitelikli” bir şekilde sunulmasını tavsiye ediyor. Çünkü, kreş ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin niteliksiz olması bu hizmetlerden beklenilenin aksine çocuk üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilir. Bu olumsuz etkileri azaltmak için son 10 yıldır bu hizmetlere yönelik “nitelik” vurgusunun da öne çıktığını görüyoruz. Bununla birlikte, bu hizmetlere erişim sorunlarının giderilmesi için politikaların önerildiği de öne çıkmaktadır. Öne çıkan politikalardan çarpıcı olanları elbette benim de uzun zamandır dile getirdiğim, herkes için erişilebilir nitelikli, ücretsiz, bilimsel ve kamusal erken çocukluk eğitim ve bakım hizmetleri, yani kreş ve okul öncesi eğitimidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et