Sebahat Tuncel: Beklenen çağrıdan sonrası önemli
“Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda devletin yapacakları da önemli. 2015’ten beri demokratik alan Kürtlere kapatıldı, Kürt siyasetçiler hâlâ tutuklu… Değişim olacak mı olmayacak mı, göreceğiz.”
Dilan Temiz
dilaanntmzz@gmail.com
İstanbul — Kürt Siyasetçi Sebahat Tuncel, Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreçte Abdullah Öcalan’la görüşülmesi sonucu verilen mesajlar ve beklenen çağrıya dair değerlendirmelerde bulundu. Geçmiş ‘çözüm sürecini’ hatırlatan Tuncel, Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin yeni bir süreç doğmasının yolunu açtığını söyleyerek, süreçteki belirsizliklere değindi. Tuncel, esas olarak Öcalan çağrı yaptıktan sonra ne olacağının önemli olduğunu vurguladı.
DEM Parti Milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, 28 Aralık ve 22 Ocak tarihlerinde İmralı’ya giderek PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştü. Son görüşme sonrası Öcalan’ın bir çağrıda bulunacağı hem iktidar hem de Kürt hareketi tarafından dillendirildi. Sürece dair belirsizlikler sürerken Tuncel, Türkiye'de Kürt sorunu çözülmediği için her dönem çözüm tartışmaları yürütüldüğünü belirtti. 2013-2015 sürecini anımsatan Tuncel, “Diyalog sürecinden müzakere sürecine geçişte ne yazık ki masa devrildi. Dolmabahçe Mutabakatı devlet tarafından tek taraflı olarak yok sayıldı” dedi. Tuncel gelinen aşamada Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, Türkiye'deki yönetememe krizi ve ekonomik kriz gibi çeşitli nedenlerle devletin yeniden Kürt sorunu konusunda hamle yaptığını kaydetti.
“Şeffaf yürümüyor, devlet ne öngörüyor belli değil”
Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan sürecin arkasında bir ‘devlet aklı’ bulunduğunu söyleyen Tuncel, “Kürt sorununun çözümü konusunda ‘Eğer Ortadoğu'da bir barış istiyorsak öncelikle kendi iç barışımızı sağlamalıyız’ yaklaşımı doğru bir yaklaşım” dedi. “Ancak bunun nasıl olacağı meselesi belli değil” diye devam eden Tuncel, “Asıl herkesin merak ettiği şey bu. Nasıl olacak? Çünkü şeffaf yürümüyor. Devlet ne öngörüyor ne yapmak istiyor? Tamam başta bir çağrı oldu ama bundan sonraki süreçte ne düşünüyor? Örneğin anayasal değişiklik düşünüyor mu? Belli değil. Bir muğlaklık, belirsizlik var” değerlendirmesinde bulundu.
“Öcalan sorunun şiddet ve çatışma
zemininden çıkmasına yoğunlaştı”
Öcalan’ın beklenen çağrısına dair ise Tuncel şunları kaydetti: “Bu çağrı da ne zaman olacak, nasıl olacak, içeriğini bilmiyoruz. Ama Sayın Öcalan’ı okuduğumuzda, kamuoyuna verilen mesajlarda şunu görüyoruz: Kürt sorununu şiddet ve çatışma zemininden çıkararak demokratik hukuk zeminine çekme konusunda yoğunlaştığını, bu konuda çalışmasının olduğunu ve buna hazır olduğunu ifade ediyor. Sanırım çağrı olursa da bu minvalde olacaktır.”
“Devletin 2015 sonrası tutumu değişecek mi?”
Tuncel, beklenen çağrının önemli ancak çağrıdan sonrasının daha da önemli olduğuna dikkat çekti: “Devletin Kürt sorununun kalıcı, barışçıl çözümü konusunda da yapacakları önemli. Kürtlere yönelik 2015’ten beri yürüten siyasi soykırım operasyonları var, demokratik alanın kapatılması var, HDP'nin kapatılma davası devam ediyor, binlerce Kürt siyasetçi hâlâ gözaltında, kayyım siyaseti devam ediyor… Bunlarda değişim olacak mı olmayacak mı? Bunu göreceğiz.”
“Temel haklar pazarlık konusu yapılamaz”
2015’ten beri süren baskıların yarattığı umutsuzluğa karşı demokrasi güçlerinin sorumluluklarına dikkat çeken Tuncel, barış mücadelesinin bu süreçte belirleyici olduğunu söyledi. Tuncel, “Sonuçta ‘Hak verilmez, alınır’ diye bir söz var. Bunları devletin inisiyatifine bırakmak gerçekçi değil. Bunlar bir mücadele meselesi. Temel haklar pazarlık konusu yapılamaz. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde emek harcayan, bunun bedelini ödeyenler olarak devleti barışa zorlamak, toplumun sorunlarına çözüm gücü olacak politikalar üretmek sorumluluğumuz. Şimdi dayanışmayı büyütmek ve birlikte mücadeleyi geliştirmek zamanı diye düşünüyorum” dedi.
Fotoğraf: Dilan Temiz/Evrensel
“Belirleyici olan mücadelemizdir”
Birlikte mücadele vurgusu yapan Tuncel şöyle devam etti: “Devletin uygulamalarına baktığımızda orada bir umut yok gerçekten. Baskı rejimi devam ediyor. 2015’ten beri sistematik olarak faşizan uygulamalar devrede ve bu insanları umutsuzluğa sürüklüyor ve sadece Kürtleri değil, bütün toplumu esir almış durumda. Buradan çıkışın yolu da Kürt meselesi ile alakalı. Bu ‘bekle gör’ ya da ‘devlet bir adım atsın, sonra’ diyerek olacak bir mesele değil. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde emek harcayan, bunun bedelini ödeyenler olarak devleti barışa zorlama, toplumun sorunlarına çözüm gücü olacak politikalar üretmek bizim sorumluluğumuz da aynı zamanda. Evet, barış istemek önemli ama nasıl barış olacağını ve bu barışa nasıl gideceğimizi belirleyecek olan bizim mücadelemiz. Tabii ki devletten kaynaklı sorunlar var ama özellikle sosyalist hareketin, demokrasi güçlerinin zayıflaması, Kürt hareketinin sürekli baskı altında olması, sosyalist hareket ile Kürt hareketinin bir aradalığının engellenmesi ya da demokrasi güçlerinin… Bunlar süreci olumsuz etkileyen şeyler. Şimdi dayanışmayı büyütmek ve birlikte mücadeleyi geliştirmek zamanı diye düşünüyorum.”
“CHP’ye de görev düşüyor”
Sosyalistlerin bugüne kadar Kürtlerle yan yana durduğunu, mücadele edip bunun bedelini de ödediğini söyleyen Tuncel, “En büyük görev sosyalist muhalefete düşüyor çünkü Kürtleri en iyi tanıyan, birlikte yol yürüyen sosyalist muhalefet. Ama sosyal demokrasiye yani CHP'ye de burada görev düşüyor. Türkiye 21’inci yüzyıla mevcut haliyle gidemiyor. Bu cumhuriyet sürekli kriz üretiyor. Cumhuriyetin demokratikleşmesi hepimizin sorunu. O zaman herkesin demokratik cumhuriyete giden yolun Kürt sorununun çözümünden geçtiğini bilmesi ve buna göre pozitif sorumluluk üstlenmesi gerekir, negatif değil. Bu süreci iktidara bakarak yorumlamak değil, aksine özgürlükler perspektifinden bakıp ne olması gerektiği üzerinden ele almak ve bunun mücadelesini yürütmek gerekir” diye konuştu.
“Yeni bir dönem için Öcalan’ın koşulları sağlanmalı”
Yeni bir dönemin başlayabilmesi için Öcalan’ın koşullarının da buna uygun olması gerektiğini söyleyen Tuncel, “Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması önemli. Umut hakkı bu açıdan önemli bir fırsat” dedi. Bunu sadece Kürtlerin dillendirmesinin yeterli olmadığını söyleyen Tuncel, tecride karşı ses çıkarmanın, barışın yolunu açmak açısından önemli olduğunu vurguladı.
Evrensel'i Takip Et