13 Şubat 2025 03:49
/
Güncelleme: 08:47

‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’

İstanbul Topağacı Mahallesi’nde yaşayanlar kentsel dönüşüme tepki gösterdi: “Annem okuma yazma bilmiyor, ona imza attırdılar. Yetkililer 'Buradan kurtulamazsınız, bir şekilde vereceksiniz' dedi."

‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Eylem Nazlıer
nzlr.eylem@gmail.com

İstanbul 2000'lerden itibaren Türkiye'de, özellikle büyük şehirlerde hız kazanan kentsel dönüşüm projeleri, başlangıçta riskli yapıların yenilenmesi amacıyla gündeme gelse de zamanla rantsal dönüşümle anılmaya başladı. Kirazlıtepe, Tokatköy, Fikirtepe, Sulukule ... Bu yerler bir zamanlar komşuluk bağlarının sıkı olduğu, sokaklarında çocuk seslerinin eksik olmadığı mahallelerdi. Bir gün polis ve zabıta eşliğinde, kapılar kırıldı, yaka paça evlerinden çıkarıldılar. O evler, yerlerini "modern yaşam alanlarına" bırakacaktı. Ama modernlik, yoksul mahalleli için ulaşılmazdı.

Sıradaki adres: Topağacı Mahallesi

İstanbul'un dört bir yanında dönüşüm projeleri, yoksul mahalleleri birer birer silerken, Ümraniye'nin Topağacı Mahallesi'nde de benzer bir süreç işliyor. 2B statüsündeki bu arazi, yıllar önce mahallelilere satılmış, insanlar paralarını ödeyerek tapularını almıştı. Ancak şimdi, tek katlı evlerin yerini yükselen beton kulelerin alması planlanıyor. İki gün önce imza atanların evleri yıkılmaya başlandı. İmza atmayan ve hakkını isteyen mahalleli ise ne olacağını bilmiyor.

Bütün emeklerimizi yok sayıyorlar!

Topağacı Mahallesi'nde yoğun kar yağışına rağmen insanlar bir araya gelmiş. Hepsi belirsizlik içinde, ne yapacaklarını bilmiyor. Onlardan biri Emir Ömer Ertürk. Ertürk, şoför emeklisi. Kalp ameliyatı geçirmiş, çalışacak yaşı geçmiş, yeni bir hayat kuracak gücü yok. Ama devlet, ona ve mahallesindeki diğer insanlara seçenek bırakmıyor.

1982'den beri burada yaşayan Ertürk, sürecin adaletsiz ilerlediğini belirterek isyan ediyor: “Her şeyimizi kendimiz yaptık. Şimdi devlet bize 'Burayı terk edin' diyor. Ben 43 yıldır bu mahalledeyim, dört çocuğum burada büyüdü. Ama çocuklarımın geleceğini de, benim hakkımı da gasbediyorlar."

Geçmişte yetkililerle yaptıkları anlaşmanın ihlal edildiğini belirten Ertürk, hak kaybına uğradıklarını söylüyor: “İki milyon lirayı nasıl ödeyeyim? Emekliyim, sağlık sorunlarım var, çalışamıyorum. Bizi zorla borçlandırıp mahallemizden sürmek istiyorlar.”

‘Deprem riski varsa 16 katlı binayı nasıl dikeceksiniz?​’

Yetkililerin, yıkımı deprem riskine dayandırdığını belirten Ertürk, çelişkilere dikkat çekiyor: "Önce buranın sağlam olduğunu söylüyorlardı, şimdi 'Deprem riski var' diyorlar. Madem öyle, buraya 16 katlı binaları nasıl dikeceksiniz? Gecekondularımızı yıkıp rant elde etmeye çalışıyorlar."

Fikirtepe ve Kirazlıtepe gibi örnekleri hatırlatarak sürecin yıllarca sürebileceğini belirten Ertürk, mahallelerinden vazgeçmeyeceklerini söylüyor: “Bizi yıkılan mahallelerin akıbeti korkutuyor. Beş, altı, yedi yıl süren projeler var. O kadar yıl boyunca nerede yaşayacağız? Bize güven verilmiyor. Sonuna kadar mücadele edeceğim.”

‘Biz şimdi nereye gideceğiz?​’

Kadınlarla sohbet ediyoruz. Hepsi evleri için direneceklerini söylüyorlar. Karşılarında muhatap istiyorlar. Konuştuğum kadınlardan biri yaşananları şu sözlerle dile getiriyor: “Şimdi biz nereye gideceğiz? Bizi çıkarıyorlar, kiraya nasıl çıkacağız? Televizyonda göz diktikleri mahallelerde neler yaptıklarını gördük. Benim üç çocuğum var, tek başıma yaşıyorum, eşim vefat etti. Ben nasıl kiraya çıkacağım, nasıl ödeyeceğim?​” “Siz buraya nereden geldiniz?" diye soruyorum, cevap veriyor: "Ağrı'dan geldik. Köyde arsamız bile yok, yemin ederim, nereye gideceğiz?​”

Önce Diyarbakır şimdi Topağacı

Bir diğer kadın ise Diyarbakır'dan 'terör' bahanesiyle sürgün edilerek buraya geldiğini anlatıyor: "Diyarbakır'da çobanlık yapıyordum. Asker geldi, 'Teyze, burada çobanlık mı yapıyorsun?' dedi. Evet, dedim. 'Terör var, buradan git' dediler. Baskı yaptılar. Mecbur köyümüzü bıraktık. Ama kızım ne terörü bizi oradan göndermek için bahaneydi. Asıl terörü halkına zulüm edenler yapıyor. Ne köyümüzü bize bıraktılar ne de burayı. Biz yoksullara iyi bir yaşamı layık görmüyorlar. Şimdi de burası elimizden alınmak isteniyor. Şimdi bana buradan da 'çık' diyorlar. Nasıl çıkacağım? Ben borcumu nasıl ödeyeceğim? Eşim vefat etti. Ben ne yapacağım.”

‘Evlerinizi bir şekilde vereceksiniz dediler’

1992'de arsa satın alarak 1995'te üzerine ev yapan Zafer Şahin, 30 yıldır yaşadığı yer için şimdi yetkililerin dayatmasıyla karşı karşıya. Kentsel dönüşüm kapsamında ilk olarak kendisinin çağrıldığını söyleyen Şahin, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Annem okuma yazma bilmiyor. 'Bu sadece bir ön hazırlık, resmi bir şey değil' dediler, imza attırdılar. Meğer kandırılmışız. Sözleşme istedik, vermediler. Bir avukata gösterelim dedik, izin vermediler. Sonra kentsel dönüşüm merkezine gittik, yetkililer 'Buradan kurtulamazsınız, bir şekilde vereceksiniz' dedi. Ama kaç daire alacağız, nereden alacağız, belli değil. Karşımızda muhatap yok."

Şahin, uygulamaya tepki göstererek şunları söyledi: “Şimdi yerimize göz diktiler. Binalar çürükse asıl dönüşüm çürük yapılara yapılmalı. Ama amaç başka; bizim yerlerimize çökmek. Hiçbir ülkede kendi vatandaşının yerine çöken bir devlet yoktur.”

Süreç şeffaf değil

Mahalle sakinlerinin en büyük şikayetlerinden biri, kendilerine sunulan sözleşmelerin içeriğini tam olarak anlayamamaları oldu. Turgay, "Ofise gittik, bize başka bir sözleşme sundular. Okuyup avukata danışmak istedik, ancak sözleşmeleri dışarı çıkarmamıza izin vermediler," diyerek sürecin şeffaf yürütülmediğini ifade etti.

Özellikle yaşlı ve okuma yazma bilmeyen mahalle sakinlerinin bu durumdan daha da fazla etkilendiğini vurgulayan Turgay, “Bize dediler ki, yüzde 50+1 imzayı alırsak burayı yaparız, kimse engel olamaz. İmzalamayanlara 'Hak talep edemezsiniz, yerleriniz rayiç bedelden satılacak' dendi. İnsanlar bu korkuyla gidip imza attı” ifadelerini kullandı.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz

Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz

İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Grevdeki Çelikaslan Tekstil patronunun kardeşi: "Benim zenginliğimi Allah verdi."

Evrensel'i Takip Et