Bakırköy'de "Deprem ve Riskli Yapılar" Paneli: 'Paranız yoksa gidin' diyorlar, biz mahallemizi terk etmeyeceğiz!
Bakırköy Yenimahalle'de riskli binalar ve kentsel dönüşümdeki belirsizliklerin ele alındığı panelde, dönüşümde adalet talep edilerek “'Paranız yoksa gidin' diyorlar, mahallemizi terk etmeyiz” denildi.
![Bakırköy'de "Deprem ve Riskli Yapılar" Paneli: 'Paranız yoksa gidin' diyorlar, biz mahallemizi terk etmeyeceğiz!](https://www.evrensel.net/upload/dosya/284564.jpg)
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Bakırköy Yenimahalle'de, riskli binalar ve kentsel dönüşüm sürecine dair belirsizliklerin ele alındığı "Yenimahalle'de Deprem ve Riskli Yapılar" paneli Cem Karaca Kültür Merkezi'nde gerçekleşti.
Panelin moderatörlüğünü Yenimahalle Muhtarı Bahar Özkan üstlenirken, Avukat Hürriyet Azak, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Ahmet Erkan ve Askent Site Yöneticisi Yusuf Vardar konuşmacılar arasında yer aldı.
Panel Muhtar Bahar Özkan'ın açılış konuşması ve bir sinevizyon gösterimiyle başladı. Panelde Yenimahalle'deki yapı stoğunun depreme dayanıklı olup olmadığı, kentsel dönüşüm sürecinde belediye ve vatandaşların hakları gibi başlıklar tartışıldı.
Özkan: "Bize karot parasını bile kendimiz ödüyoruz, kentsel dönüşüm böyle mi olmalı?"
Panelde konuşan Özkan, Bakırköy’ün olası bir depremde büyük yıkım yaşayacak ilçelerin başında geldiğine dikkat çekerek; “1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçti ve biz hâlâ güvenli konutlarda oturamıyoruz. Kentsel dönüşümün nasıl olması gerektiği konusunda elimizde birçok örnek var. Ancak görüyoruz ki biz örnek alınacak bir model değil, mağduriyet yaşayan bir mahalle konumuna düşmek üzereyiz. Yenimahalle'de binalarımız eski, sokaklarımız dar, yapılaşma çok sıkışık. 26 yıldır bir kentsel dönüşüm yapılmadığı gibi, bir deprem toplanma alanı bile oluşturulmadı. Konteynerler, afet ekipleri yok. Üstüne üstlük şimdi bir de binalarımıza tebligatlar geliyor. Mart ayı itibarıyla bu sürecin hızlanacağı söyleniyor. Ama kimse bize şunu söylemiyor: Bizi bu binalardan çıkarırken, yerine ne koyuyorsunuz? Elimize gelen tebligatlar, '15 gün içinde karot aldırmazsanız, belediye gelip kendisi alacak ve size iki katı para ödetecek' diyor. Yani, evimizin çürük olup olmadığını tespit etmenin parasını bile biz ödüyoruz. Eğer çürük çıkarsa, o zaman da 'Hadi çıkın, buradan gidin' deniyor. Peki nereye gidelim? Yeni konut projeleri var mı? Kira desteği olacak mı? Kimse bir şey söylemiyor."
Özkan, mahalle sakinlerinin dönüşüme karşı olmadığını, ancak süreçte şeffaflık ve adalet talep ettiklerini vurgulayara "Biz evlerimizin güvenli olmasını istiyoruz. Ama bunun yolu, bizi mahallemizden koparmak olmamalı. Mahallemizde Rum, Ermeni, Kürt, Türk herkes bir arada yaşıyor. Burada anılarımız var, dostluklarımız var. İnsanlar çocuklarını burada büyüttü, yaşlandı. Şimdi birileri 'Paranız yoksa gidin' mi diyor? Biz mahallemizi terk etmeyeceğiz, çözüm üretilmesini istiyoruz" diye konuştu.
"Yetmiş beş yaşında insanlar nereye gidecek?"
Askent Site Yöneticisi Yusuf Vardar, kentsel dönüşüm sürecinde yaşanan hukuki belirsizliklere dikkat çekerek, "Biz, binamızın riskli olup olmadığını öğrenmek için iki yıl boyunca mahkemelerde mücadele verdik. Ancak belediye, bizim bilgimiz dışında resmi makamlara yazı göndererek binalarımızın elektrik, su ve doğalgazının kesilmesini talep etti. Düşünün, burada yaşayanların yaş ortalaması 75. Sekiz kanser hastası, iki solunum cihazına bağlı hasta, Alzheimer hastaları var. Bu insanlara 'Çıkın gidin' demek çözüm mü? Yaklaşık 50 kişiyle birlikte, aramızda 97 yaşında bir teyzemiz bile vardı, tekerlekli sandalyeyle belediye başkanlığa gittik. Dilekçelerimizi verdik, belediye başkanına ulaşmaya çalıştık ama bir sonuç alamadık. CİMER'den gelen cevapta, Bakırköy Belediyesi'nin elektrik-su kesme yazısını geri çekmesi halinde kesintinin durdurulabileceği belirtiliyordu. Ama belediye hiçbir adım atmadı" dedi.
Avukat Hürriyet Azak: Süre uzatma hakkınız var ama bu geçici bir çözüm
Hukuki süreçlerle ilgili bilgi veren Avukat Hürriyet Azak, riskli yapı tespitinin kesinleşmesi durumunda belediyelerin binaların tahliyesini sağlamak zorunda olduğunu ancak bazı hukuki yolların mevcut olduğunu belirtti. "Riskli bina raporları kesinleştikten sonra idari makamlar, elektrik, su ve doğalgazın kesilmesi için yazı yazıyor. Ancak, resmi olarak iki kez süre uzatma hakkı tanınabiliyor. Kadıköy'de benzer bir süreç yaşandı. Üç ay uzatma verildi, ardından yeniden üç ay verildi, sonra kesinti başladı. Kesinti olduktan sonra iki gün içinde insanlar tahliye edildi. Bu noktada yapılması gereken şey, sağlam bir müteahhit bulmak ve resmi süreçleri kontrol altında tutmaktır. Birçok kişi müteahhitlerle anlaşırken kandırılıyor. Müteahhit projeye başlıyor, sonra kaçıyor. Yarım kalan inşaatları düzeltmek, mahkemelerde yıllar alıyor. Binalarınızı sağlam müteahhitlere teslim etmek zorundasınız" dedi.
Belediyeler aktif rol almalı
Belediyelerin bu süreçte daha aktif rol alması gerektiğini de vurgulayan Azak şunları söyledi: "Bazı belediyeler, kentsel dönüşüm danışmanlık hizmeti sunuyor. Bu hizmetlerin artırılması, vatandaşların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Belediyeler, halkı özel firmalarla baş başa bırakmamalı."
"Türkiye'de 255 milyonluk nüfusun yaşayabileceği imarlı alan var"
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu seketeri Ahmet Erkan, mevcut imar politikalarını eleştirerek, Türkiye'de nüfusun üç katı kadar alanın imara açıldığını ve bunun plansız kentleşmeye yol açtığını belirtti.
Erkan, Türkiye genelinde mevcut imarlı alanların ülke nüfusunun üç katına denk geldiğini vurgulayarak, "Şu an Türkiye nüfusu 85 milyon. Ancak üçle çarptığımızda 255 milyon insanın yaşayabileceği kadar imarlı alan var. Buna rağmen hâlâ afet riskimiz var, hâlâ kaçak yapılar ve plansız alanlar mevcut. Bu, kentlerin rant üzerinden şekillendirildiğinin en büyük kanıtıdır" dedi.
"Halkçı belediye var mı? Yok. Ama içinde halkçı insanlar var"
Erkan, belediyelerin halkçı bir anlayışla yönetilmesi gerektiğini belirterek, mevcut uygulamaları eleştirdi: "Halkçı belediye var mı? Yok. Ama içinde halkçı olanlar var. Ancak ne yazık ki sistem, insanları bireyselleştirmeye ve dayanışmadan koparmaya yönelik işliyor. Halkın mal ve can güvenliği devletin güvencesi altındadır. Ancak belediyeler, afet riskini azaltacak projeler yerine rant projelerine odaklanıyor” diye belirtti.
"Bu, kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşümdür"
Kentsel dönüşüm adı altında yapılan projelerin çoğunun halkın yararına olmadığını belirten Erkan, şöyle devam etti "Örneğin, bir daireye 2 milyon 400 bin TL değer biçiliyor, sonra bu daire yapıldıktan sonra 24 milyona satılıyor. Bu kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşümdür" ifadelerini kullandı.
"Belediyeler 88 aileyi yerleştirecek çözüm bulamıyor mu?"
Deprem riskine karşı kentsel dönüşüm sürecinde mağdur edilen vatandaşları da gündeme getiren Erkan, "Burada 88 aile var. Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu 88 ailenin geçici barınma sorununu çözecek bir organizasyon yapamıyor mu? Bugün müteahhitler ellerinde satamadıkları daireleri tutarken, belediyeler neden geçici konut sağlayamıyor?" diye sordu.
"Depreme dirençli kentleri mimarlar ve mühendisler planlar, ama kimse bizi dinlemiyor"
Depreme karşı dayanıklı kentler oluşturmanın teknik bilgi gerektirdiğini belirten Erkan, "Ne yazık ki bu konuda en çok yer bilimciler, emlakçılar ve müteahhitler konuşuyor. Ancak mimarlar, şehir plancıları ve mühendisler dinlenmiyor. Oysa biz doğruları söylüyoruz. Depreme karşı dirençli kentler için bilimin ışığında hareket edilmesi gerekiyor" dedi.
Erkan, mevcut imar politikalarının ve belediyelerin dönüşüm projelerindeki rant odaklı yaklaşımlarının kentsel sorunları daha da derinleştirdiğini belirterek, "Önceliğimiz halkın güvenliği ve yaşanabilir kentler olmalıdır" çağrısında bulundu. (Evrensel)
Evrensel'i Takip Et