Hayal kurmayı unutan çocuklar
KADOSAN'da çocuk işçiler haftanın altı günü, 10 saat çalışıyor. MESEM teşvikleri patronlara yararken, çocuklar gelecek hayali bile kuramıyor. Bu esnada devasa bir ucuz iş gücü ordusu yaratılıyor.

Fotoğraf: DHA
Burkay Rende
rende.burkay@gmail.com
İstanbul Dudullu’da bulunan kaporta oto boyama tamir sanayisinde (KADOSAN) çalışan çocukların yaşları 14’ten başlıyor. Genellikle haftanın beş altı günü çalışan çocukların aldığı ücretler ise 4 bin lira ila asgari ücret arasında değişiyor; ortalama ücretler ise 13-14 bin lira civarında.
14 yaşındaki İsmet bir oto tamir atölyesinde çalışıyor. Bu yaşta bir çocuğun ağır bir işte çalışması yasalara aykırı olduğundan henüz sigortası yok ve haftalık bin lira ücret alıyor. Aldığı ücretle yaşam giderlerini karşılayamayan İsmet, haftanın altı günü yaklaşık on saat çalışmasına rağmen bir akrabasının düğününde giyeceği pantolonu, gömleği ve takacağı saati arkadaşından ödünç almış.
Ücretin bir kısmı devlet teşviki!
17 yaşındaki Boran da başka bir oto tamircisinde çalışıyor. Yaklaşık 17 bin lira ücret alan Boran, aynı zamanda mesleki eğitim merkezi (MESEM) öğrencisi. Dolayısıyla, aldığı ücretin 6 bin 631 lirası aslında patronuna devlet teşviki olarak ödeniyor. Henüz çırak olan Boran seneye kalfa olacak, ücreti de asgari ücretin yarısı olan 11 bin 52 liraya yükselecek. Boran’a “İstediklerine ulaşabiliyor musun?” diye sorduğumuzda “Boşuna mı çalışıyorum, tabii ulaşabiliyorum” diyor.
Konuştuğumuz bir başka MESEM’li ise Levent. O da soruya benzer bir şekilde cevap veriyor. Dışarıda arkadaşlarıyla sık sık zaman geçirdiğini, sinemaya gittiğini söyleyen Levent, sanayide çalışmaya daha ortaokul yıllarında başlamış. Levent’in çalışma koşullarını patronuna sorduğumuzdaysa, “Ücretler düşük, bir insan bu ücretlerle geçinemez ama bu iş böyle. Hepimiz küçükken bu yollardan geçtik. Yarın bir gün benim verdiğim parayı beğenmezse başka bir yere gider, orada çalışır” diyor.
"İleride dükkan açınca kazanacağım"
MESEM’den bir yıl önce mezun olan Halil asgari ücretle çalışıyor. Sanayide çalışmaya 13 yaşında başlayan Halil, “İlk zamanlar çok zor geliyordu ama şu an alıştım” diyor. MESEM’e kaydolma kararından da pişman olmadığını söyleyen Halil, “Benim beklediğimden daha iyi çıktı. Ben geleceğimi kurtardım, artık kafam rahat” diyor.
Görüştüğümüz çocukların tamamı ücretlerinin düşük olduğunu kabul etseler de, bunu en yakıcı problemlerinden biri olarak görmüyor. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden bağımsız olarak bunda “Nasılsa ben de bir gün usta olacağım”, “İleride dükkan açınca zaten kazanacağım” fikri etkili.
"Artık çırakları dövemiyoruz!"
Muhammed ise verdiği emeğin karşılığını alamadığını açıkça dile getiren bir MESEM’li. O da diğerleri gibi oto tamircisinde çalışıyor: “Patron geliyor, sabahtan akşama kadar telefonla konuşuyor, yemek yiyor. Günün sonunda kasadan parasını alıp, bize üç beş kuruş verip gidiyor…”
Muhammed, ustaların iyi davranmadıklarını, bağırıp çağırdıklarını söylüyor. “Şiddet uyguluyorlar mı?” sorusuna “Uygulayamazlar” cevabını veriyor. Bu konuda Levent’in ustasıysa “Çıraklar çok çıtkırıldım. Artık dövemiyoruz, ilk tokatta çekip gidiyorlar. Böyle olmaz” diyor.
Görüştüğümüz gençlerin tamamına gelecek hayallerini sorduk ancak, gençlerin hiçbiri net bir yanıt vermedi. Kimisi sorunun karşısında sessiz kaldı, kimisiyse “Çalışıyorum işte, ne yapayım başka?” gibi yanıtlar verdi. Her ne kadar işçi olmayı tamamıyla kendilerinin kararı olarak anlatsalar da gelecek kaygısı onlar için yaşamayı sürekli çalışmaya eşitleyen bir araç olmuş. Öyle ki aralarından bir tanesi dahi “Hayalin nedir” sorusuna yanıt vermiyor.
15-17 yaş aralığındaki çocukların dörtte biri çalışıyor
2021 yılında Türkiye’de 15-17 yaş grubundaki çalışan çocuk oranı yüzde 16.4 iken, bu oran 2023 yılına gelindiğinde yüzde 22.1’ye yükseliyor. Yani, bugün bu yaş grubundan çocukların neredeyse dörtte biri patronlar için “Asgari ücreti dahi hak etmeyen” ucuz iş gücü anlamına geliyor. Öyle ki ziyaret ettiğimiz çocuk işçilerden olan Boran’ın patronu bize “İşime yaramayanı çalıştırmam, kazandırıyor ki çalıştırıyorum” diyor.
KADOSAN’ı dolaşan herkesin fark edebileceği üzere dükkanların azımsanamayacak bir kısmında, patronlar düşük ücretleri “Henüz işi öğrenmediler”, “Çok iş yapmıyorlar” gibi sözlerle savunmaya girişiyor…
MEB’in 2016 yılında yapmış olduğu düzenlemeyle birlikte başlattığı mesleki eğitim merkezi (MESEM) programıysa TÜİK’in açıklamış olduğu çalışan çocuk istatistiklerine dahil olmayan, sistemde hâlâ daha öğrenci gözüken çocukları kapsıyor. MEB’in yayımlamış olduğu son verilere göre ülkedeki lise çağındaki çocukların okullaşma oranı yüzde 91.7. Bugün MESEM’li çocukların sayısı anlık olarak 517 bin civarında. Bugün, MESEM programı Anadolu ve fen liselerinden, gelecekteki üniversite yıllarından ümidi kesmiş ve kendisini bir an önce üç beş kuruş kazanmak zorunda hisseden, çoğunlukla yoksul işçi ailelerinin çocuklarından oluşan bir gençlik kitlesinin uğrak adresi olmuş durumda.
Üstelik birçok iş yerinde MEB’in MESEM’li öğrencileri çalıştırdığı için patronlara verdiği teşvikin öğrencilere ulaştığı da meçhul. Görüştüğümüz çocuklar arasında “yemek parası” adı altında patronların kesinti yaptıklarını da söylüyor. Zaten programda çalıştırılan çocuk işçilere patron tarafından teşvikin üstünde bir ücret ödenmesi gibi bi zorunluluk yok, iktidar günde 8-10 saat çalışan 11. sınıf bir MESEM’li çocuk işçinin kazancının 6 bin 631 liradan fazla olup olmamasını patronun “iyi niyetine” bırakmış durumda.
Recep Tayyip Erdoğan 2022’de 1 milyon çırak ve kalfa hedefini açıklamıştı. Bu hedef rahatlıkla aşıldı. Bugün itibarıyla MESEM programından alınmış olan toplam kalfalık belgesi sayısı 1 milyon 897 bin, ustalık belgesi sayısıysa 2 milyon 322 bin. Yani, AKP iktidarı ve iş birlikçisi olduğu sermaye, ucuz iş gücü ordusunun en önündeki neferler olarak gelecek hayali bile kurmalarına izin vermedikleri çocukların üzerinden bir servet üretiyor.
Evrensel'i Takip Et