Sovyetlerde çocuklar ‘geleceğin inşacıları’ydı
Çocukların “geleceğin inşacıları” olarak görülen Sovyetler'de çocuk emeği, kapitalist anlamda bir sömürü aracı değil, toplumsal katılım ve eğitim sürecinin bir parçası olarak el alındı.

Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel
Asya Esendal
Sovyetler Birliği, 20. yüzyılın en büyük “sosyal deney”lerinden birini gerçekleştirdi. Kapitalist sistemin aksine, Sovyetler, çocuk emeğini sömürü aracı olarak görmek yerine, çocukların eğitimini, gelişimini ve toplumsal refahını ön planda tutan bir yaklaşım benimsedi.
Kapitalist sistemde çocuk emeği, özellikle Sanayi Devrimi sonrası, ucuz iş gücü olarak görülmüş ve çocuklar ağır çalışma koşullarına maruz bırakılmıştır. Sovyetler Birliği ise 1917 Devrimi’nden sonra, çocukların korunması ve eğitilmesi temelinde yeni bir sistem inşa etmeye çalıştı. Çocuk emeği, Sovyetlerde, kapitalist anlamda bir sömürü aracı değil, toplumsal katılım ve eğitim sürecinin bir parçası olarak görüldü.
Sovyet yasaları, çocukların çalışma yaşını sıkı bir şekilde düzenledi. Çocukların eğitim hakkı ön planda tutuldu ve zorunlu eğitim yaşı 16’ya kadar uzatıldı. Çocukların çalışması, ancak eğitimlerini aksatmayacak şekilde ve devletin denetimi altında mümkündü. Özellikle tarım topluluklarında, çocuklar aile işlerine katkıda bulunsa da bu durum devlet tarafından sıkı bir şekilde denetleniyordu.
Sovyetler Birliği, çocukları “geleceğin inşacıları” olarak görüyordu. Devlet, çocukların sağlık, eğitim ve sosyal refahından sorumluydu. Ücretsiz eğitim, sağlık hizmetleri ve çocuklar için sosyal programlar, Sovyet sisteminin temel taşlarındandı. Çocuklar, okulda sadece akademik bilgiler değil, aynı zamanda -sosyalist perspektifle- “toplumsal değerler” ve kolektif çalışma bilinciyle yetiştiriliyordu.
Özellikle 1920'ler ve 1930'larda, çocukların katıldığı “pioner” örgütleri, çocukların toplumsal hayata aktif katılımını sağlıyordu. Bu örgütler, çocuklara kolektif çalışma, dayanışma ve sorumluluk bilinci aşılıyordu.
Sovyet edebiyatı, çocukların durumunu ve toplumsal rolünü sıkça ele aldı. Özellikle Anton Makarenko’nun “Pedagojik Poem” adlı eseri, Sovyetlerde çocukların eğitimini ve toplumsal entegrasyonunu anlatan önemli bir örnektir. Makarenko, suça itilmiş çocukların yeniden topluma kazandırılması sürecini anlatırken, Sovyet sisteminin çocuklara verdiği değeri ve sorumluluğu vurgular.
Aynı şekilde, Arkadi Gaidar’ın “Timur ve Takımı” adlı eseri, çocukların kolektif çalışma ve dayanışma ruhunu öne çıkarır. Bu eserler, Sovyetlerde çocukların sadece eğitim alan bireyler değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk sahibi aktif yurttaşlar, -hatta ileri komünistler- olarak yetiştirildiğini gösterir. Bu açıdan Sovyet edebiyatı, çocukların durumunu ve toplumsal rolünü nesnel bir şekilde ele alarak, bu süreci anlamamıza yardımcı nitelikte.
Sovyetler Birliği’nin çocuk politikaları, kuşkusuz birçok olumlu adım içeriyordu. Ancak, bu sistemin de kendi içinde eksiklikleri vardı. Özellikle kırsal kesimlerde çocukların eğitime erişimi, şehirlere göre daha sınırlıydı.
Sovyetlerin çöküşünden sonra, çocuk emeği ve eğitim sistemi yeniden kapitalist normlara evrildi. Bu süreç, Sovyetlerin çocuklara sağladığı sosyal güvencelerin kaybına ve çocuk emeğinin yeniden sömürü aracı haline gelmesine neden oldu.
Sovyetler Birliği, çocuk emeğini kapitalist sistemden farklı bir perspektifle ele aldı. Çocukların eğitimi, sağlığı ve toplumsal refahı, devletin temel sorumlulukları arasındaydı. Sovyet deneyimi, çocuk emeği ve eğitim konusunda hâlâ önemli dersler içeriyor.
Evrensel'i Takip Et