Trump’ın Ukrayna planı: Avrupa’nın korkulu rüyası
Münih Güvenlik Konferansı'na ABD Başkanı Trump'ın Ukrayna planı damgasını vurdu. AB ülkeleri bugün Paris’te acil toplantıda bir araya geliyor.

JD Vance | Fotoğraf: securityconference.org
İLGİLİ HABERLER

Münih’te savaşa karşı 4 bin kişi sokağa çıktı

İngiltere: Ukrayna'ya asker göndermeye hazır ve istekliyiz
Yücel Özdemir
ozdemiryucel@evrensel.net
Köln — Hafta sonunda gerçekleştirilen 61. Münih Güvenlik Konferansı’na ABD ile Avrupa arasındaki gerilim damgasını vurdu. Konferansa katılan ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, cuma günü yaptığı konuşmada açık bir şekilde “Avrupa için asıl güvenlik tehlikesi olarak Rusya ve Çin değil, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, halkın iradesinin hiçe sayılması ve kontrolsüz göç yoluyla Avrupa demokrasilerinin deforme edilmesini” göstermişti.
Bununla yetinmeyen Vance, aşırı sağcı-ırkçı Almanya için Alternatif (AfD) partisine tam destek vermiş ve diğer partilerin AfD’yi dışlamasını “antidemokratik” olarak tanımlamıştı. Vance, konferansa davet edilmeyen AfD’nin başbakan adayı Alice Weidel ile de bir otelde yarım saatlik bir görüşme yapmıştı.
Daha önce ABD hükümetinin parçası olan milyarder Elon Musk’ın verdiği açık desteğin bu kez Münih’te Vance tarafından sürdürülmesine hükümet ve muhalefet partileri tepki gösterdi. Vance’den sonra kürsüye çıkan Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius konuşmasını değiştirdi ve Vance’in söylediklerinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini ifade ederek AfD’nin aşırı sağcı ve ırkçı bir parti olduğunu ifade etti. Benzer bir konuşmayı konferansa katılan Başbakan Olaf Scholz da yaptı. Scholz, Vance’in açıktan aşırı sağı partiye destek vermesini Almanya’nın içişlerine karışma olarak değerlendirdi ve buna müsaade etmeyeceklerini dile getirdi.
ABD’nin Avrupa siyasetini dizayn planı
Vance’in dış politika, transatlantik ilişkiler yerine doğrudan aşırı sağa destek vermeyi içeren bir konuşma yapması, doğal olarak mevcut Trump ekibinin Avrupa’daki “eski düzene” savaş açarak, aşırı sağ üzerinden dizayn etmesinden başka bir şey değil. Birçok Avrupa ülkesinde benzer gelişmeler bundan sonra da görülecek. Vance’in neden böyle bir konuşma yaptığını irdeleyen Süddeutsche Zeitung’dan Stefan Konrenius şunları yazıyor: “Bu konuşmayı kimin yazdığı ve içeriğinin nereden geldiği konusunda çılgın spekülasyonlar yapılıyor. Her halükarda Trump’ın ilk başkanlığı sırasında Berlin’de büyükelçi olarak çalkantılı bir dönem geçiren ve Almanya ile hâlâ anlaşmazlıkları olan Richard Grenell’in el yazısını keşfetmek yanlış olmayacaktır. Grenell, Vance ile müzakere masasında oturuyor ve hafta sonu otelin arka odalarında ve restoranda oldukça aktif. Aşırı sağcı televizyoncu Tucker Carlson’ın 28 yaşındaki oğlu Buckley Carlson’ın Vance’in iletişim ekibinde olması da ilginç.”
Rusya ve Çin yerine "göç ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını" Avrupa için “güvenlik tehdidi” sayan Vance’in bu çıkışı bir taraftan transatlantik ilişkilerin bundan sonra normal seyirde gitmeyeceğini gösterirken, diğer taraftan ABD yönetiminin artık Avrupa ile uyumlu bir diyalog sürdürmeye pek niyetli olmadığına da işaret. Vance’in aşırı sağa açık desteği üzerinden süren tartışma, Ukrayna konusunda Trump’ın "NATO müttefiklerini muhatap almadan neden tek başına hareket ettiğinin" tartışılmasının da önüne geçti. Belki de amaç tam da buydu.
Fotoğraf: securityconference.org
Avrupa’nın dünya siyasetindeki ağırlığına darbe
Kısa bir süre içinde Putin ile Suudi Arabistan’da görüşecek olan Trump’ın, ABD’den sonra savaşın en fazla parçası olan Avrupa’yı "dışlaması", muhatap görmemesi adeta Avrupa’nın korkulu rüyası haline gelmiş durumda. Genel olarak Avrupa’nın dahil olmadığı bir “Ukrayna barış süreci” Avrupa’nın dünya siyasetinde bir ağırlığının kalmayacağının da işareti.
Almanya ve Fransa’nın birkaç gündür ABD yönetimimin izlediği politikaya tepkisinin ise kısa sürede bir değişime yol açması beklenmiyor. Ancak bu, Avrupa’nın sürece tamamen seyirci kalacağı anlamına da gelmiyor. “Avrupa’nın Rusya tehdidine karşı kendi güvenliğini sağlama” adına askeri temelde daha yakın iş birlikleri, daha fazla silahlanma ilk akla gelenler.
Nitekim Münih’in ardından alelacele Paris’te olağanüstü bir zirvenin yapılması kararı alındı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un çağrısıyla yapılacak zirvede bütün Avrupa Birliği ülkelerinin aynı tonda ve düzeyde sürecin parçası olması ise beklenmiyor. İtalya, Macaristan ve Slovakya gibi ülkeler ABD ve Rusya ile ilişkilerde diğer AB ülkelerinden farklı durumda. Merkezinde Fransa ve Almanya’nın olduğu ülkeler grubunun ayrı bir muhatap güç olarak Suudi Arabistan’daki masada oturması ise şimdilik zor görünüyor.
Trump yönetimindeki ABD’nin Ukrayna’dan başlayarak birçok alanda Avrupa ülkelerini muhatap almaya yanaşmaması durumunda, başta Almanya ve Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin askeri ve ekonomik olarak birlikte hareket etmesini hızlandırabilir. Trump da bunun önüne geçmek için kendisiyle uyumlu çalışacak aşırı sağcı partileri destekleyerek işbaşına getirmenin hesaplarını yapıyor.
Görünen o ki daha yeni başlayan Trump’ın ikinci başkanlık döneminde transatlantik ilişkiler çok dalgalı olacak. Her uluslararası platformda sarf edilen sözler, ilan edilen politikalar bunun dışa vurumundan başka bir şey olamayacak.
Evrensel'i Takip Et