99’uncu yılında Medeni Kanun hedefte
Medeni Kanun’un kabul edilişinin 99’uncu, kadınların mücadelesiyle daha eşitlikçi hale getirilmesinin ise 24’üncü yılında kanuna ve sağladığı eşitlik zeminine yönelik saldırılar tam gaz sürüyor.

Fotoğraf: Evrensel
Sıla Altun
silaltun7@gmail.com
İstanbul – Medeni Kanun’un kabul edilişinin 99’uncu, kadınların mücadelesiyle daha eşitlikçi hale getirilmesinin ise 24’üncü yılında kanuna ve sağladığı eşitlik zeminine yönelik saldırılar tam gaz sürüyor. Cumhurbaşkanı’nın 2025’i aile yılı ilan etmesiyle birlikte Medeni Kanun’daki düzenlemelere yönelik değişiklik önerileri yeniden gündeme geldi. Yeniden diyoruz, çünkü iktidar bir süredir kadınların hukuksal eşitliğini garanti altına almak açısından önemli olan Medeni Kanun’a yönelik olumsuz söylemlerini istikrarlı bir biçimde sürdürüyor. Keza 2024’te ilan edilen Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nda da “aile ve dinamik nüfus yapısını etkileyen gelişmeler çerçevesinde” mevcut hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve yeni düzenlemelerin “aile odaklı esaslar üzerine kurulması” hedefleniyordu.
Geçtiğimiz bir yıl içinde iktidarın Medeni Kanun üzerine yürüttüğü çalışmaları ve söylemleri hatırlayalım.
Nafaka hakkına yönelik saldırılar
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve iktidar kanadından çeşitli siyasetçiler nafaka hakkının “mağduriyet” yarattığını ifade ederek Medeni Kanun’da bu mağduriyeti gidermek adına değişiklikler gerçekleştireceklerini ifade etmişti. Bunun yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı da nafakayı hedefe koyarak “3 ayı aşan nafaka haram” diyerek bir fetva vermişti. İktidar nafaka hakkını sınırlandırarak neredeyse erişilemez hale getirmek üzerine tartışmalar yürütmüştü.
Kadınlar ise nafaka hakkına yönelik saldırılar her gündeme geldiğinde nafakanın boşanma sürecinde ve sonrasında kadınların hayatlarına devam edebilmeleri açısından önemine dikkat çekerek nafakanın sınırlandırılmasıyla gerçek mağduriyeti kadınların yaşayacağının altını çizmişti.
Nafaka konusunda mağdur olanlar kadınlar
Kadın Dayanışma Vakfının hazırladığı 2024 yoksulluk nafakası izleme raporuna göre yoksulluk nafakası ortalaması 1179.40 lira, çocuklar için bağlanan iştirak nafakasının ortalama miktarı ise 1422.59 lira. Mahkemeler tarafından hükmedilen nafakanın yüzde 44’ü ödenmezken ödenmeyen nafakalar için kadınların yüzde 38’i icra yoluna başvuruyor. İcraya başvuranlardan da nafaka ödenmediği için cezaya başvuran kadınların oranı yalnızca yüzde 27.
Yargı paketinde kadınların soyadı tartışması
Yargı Paketi’nde AYM’nin iptal ettiği kadının evlendikten sonra eşinin soyadını kullanma zorunluluğuna ilişkin yeniden bir düzenleme yapılmıştı. Düzenlemede AYM’nin eşitlik ilkesine aykırı olarak bulduğu hüküm, birkaç ifade değişikliği ile yeniden düzenlenerek kadınların evlendikten sonra yalnızca kendi soyadlarını kullanmaları engellenecek biçimde gündeme getirilmişti. İktidar bunun sebebi olarak aile birliğine zeval gelmemesini göstermişti. Ancak kadınların tepkileriyle birlikte soyadı düzenlemesi 9. Yargı Paketi’nden çekildi.
Yeni düzenleme henüz yapılmamışken AYM’nin iptal kararına rağmen kendi soyadlarını tek başına kullanmak isteyen evli kadınların başvuruları da görmezden gelinerek reddedilmişti.
Medeni kanunu çiğnemenin diğer adı: Arabuluculuk
İktidarın uzun süredir tartıştığı noktalardan biri ise aile hukukunda arabuluculuk uygulamasıydı. Kadınların boşanma sürecinde ve evlilik içerisinden birçok hak kaybı yaşamasına sebep olacak aile arabuluculuğu geçtiğimiz günlerde Yargı Reformu Tanıtım Toplantısı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat tekrar dile getirildi: “Aile arabulucuğunu sisteme entegre ederek anlaşmazlığın mahkeme sürecinden önce çözülmesini arzu ediyoruz. Aile mahkemelerinin kuruluş ve yargılama usulünden, çocukların menfaatlerini gözeten boşanma ve nafaka usullerine kadar geniş bir yelpazede yeni reformlar yapmayı planlıyoruz.” Adalet Bakanı Tunç da daha önce “Medeni hukuk alanını doğrudan ilgilendiren çalışmalarımızdan biri aile arabuluculuğu sistemidir. Bu minvalde yaşanan uyuşmazlıkların adliye koridorlarına taşınmadan tarafların ortak yararını gözeten ve bireysel beklentilerini olabildiğince karşılayan arabuluculuk sistemiyle çözümlenmesi amaçlanmaktadır” sözlerini kullanmıştı. Bununla birlikte boşanmaların kadınların hak kaybına uğrayacakları şekilde hızlandırılmasına ilişkin de iktidar kanadından birçok tartışma ve uygulama hayata geçirildi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un imzasıyla “Aile Hukuku Değerlendirme Kurulu” oluşturuldu. Adalet Bakanlığı “Türkiye Yüzyılında Türk Medeni Kanunu Çalıştayı düzenleyerek hem aile arabuluculuğunu, hem de nafaka hakkını yeniden bir çalıştay etrafında hedefe oturttu. AKP’nin yanı sıra MHP’de Eylül ayında düzenlediği Aile Çalıştayı’nda boşanma süreçlerinde aile danışmanı veya arabulucu atanması, “özel bir aile yargılaması” usul kanunu çıkartılması gibi çeşitli politika önerilerinde bulunmuştu.
Henüz Medeni Kanun’da resmi bir değişiklik yapmadan fiilen aile arabuluculuğunun uygulanması için çeşitli projeler planlandı. Bunlardan biri ise Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve HEGEM Vakfı “aile temelli arabuluculuk projesi.” Medeni Kanun’a rağmen iktidar çeşitli kentlerde kurulacak “aile temelli arabuluculuk ve danışma” adı altındaki merkezlerle kadınları evlilik içinde ve boşanma süreçlerinde güçsüzleştirme peşinde.
Çalıştaylar ve şuralar kadının karşısında
2023 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının çağrısıyla 81 ilde aile çalıştayları gerçekleştirilmişti. Çalıştayların ana konusu “boşanmaların önlenmesi”ydi. Kadın hakları üzerine çalışan birçok sivil toplum örgütünün, baroların ya çağrılmadığı ya da son anda çağrıldığı çalıştaylarda kadınların çalışma hayatına katılması, 6284 sayılı Kanun ve kadınların şiddete karşı korunması için gerekli olan uygulamalar hedef alınmıştı.
Yine 2023’te gerçekleştirilen 8. Aile Şura’sında da kadınların Medeni Kanun’dan kaynaklanan boşanma haklarının önüne çeşitli engeller gündeme getirilmişti. Aile hekimliği modeline benzer bir biçimde düzenlenmesi öngörülen aile danışmanlığı, kadınların güçlükle aldıkları boşanma kararlarından vazgeçirmeye çalışmanın ya da boşanmalarını engellemenin bir diğer adımı olarak şekillendi.
Evrensel'i Takip Et