Başpınar işçisi tarih yazdı
Valiliğin yasak getirdiği kentte yüzlerce işçi yasağı tanımayıp alkışlarla, sloganlarla yürüdü. Bizim uykumuzu kaçıranların şimdi işçilerin gücü, birliği, kararlılığı karşısında uykuları kaçıyordu.
![Başpınar işçisi tarih yazdı](https://www.evrensel.net/upload/dosya/284645.jpg)
Fotoğraf: Emrullah Acar/MA
Sümeyye Yeşil
Antep — Bir gece yarısı sosyal medyadan aldığımız bir bildirim sesine uyandık.
Gaziantep Valiliği: “15 gün süre ile kentte her türlü eylem, yürüyüş, basın toplantısı, bildiri dağıtımı, çadır kurma yasaklanmıştır.”
Ardından hiç susmayan telefon sesi zaten uykuyu unutturdu. Arayanlar Başpınar’da fabrikalarında greve çıkmış işçiler. Polis gelip çadırlarını dağıtmış.
Aynı gün işçiler öğlen 12.00’ de AKP Milletvekili İrfan Çelikaslan’ın fabrikasının önünde basın açıklaması yapacaktı oysa. Bu kararın işçilerin birliğini bozmak için alındığını elbette işçiler de biliyordu fakat işler daha da derinleşecekti.
Sabahın erken saatlerinde Canan Tekstil’de greve çıkan işçilere polis müdahale etmiş, işçileri fabrika bahçesine göndermişti. Biz fabrika önüne gittiğimizde ne işçileri dışarıya bıraktı ne de bizi fabrika bahçesine aldı. İşte o film sahnesi gibi fotoğrafın hikayesi o an başladı. Milletvekili Sevda Karaca ve BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen ile birlikte demir parmaklıklar arasındaki işçiler ile konuşmaya çalıştık. Hepsinin ağzında aynı cümle: “Hapishanedeyiz”. Sonra zar zor da olsa fabrika bahçesine girdik fakat fabrikadaki şeflerden birinin Mehmet Türkmen’e “Burası özel mülk. Burada duramazsınız. Sen bir yevmiyenin peşinde koşan adamsın” sözleri üzerine işçilerle birlikte tepki gösterdik. Ardından polis kuşatması da olsa hep birlikte fabrika bahçesinden çıktık.
İçeride şef ve müdür, dışarıda polis baskısı. Dört bir koldan işçileri yıldırabilmek için uğraşıyorlar. Polisler herkesin ikişerli üçerli gruplar halinde bırakılacağını ve toplanmadan gidileceğini söyleseler de kimsenin işçileri yönlendirmesine gerek yoktu. İşçi sınıfı nereye gideceğini gayet iyi biliyordu.
İşçiye her yer yasak
Tahmin ettiğimiz gibi işçiler Çelikaslan fabrikasının önünde bizi bekliyordu. Canan Tekstil, Şireci, Has Çuval, Çelikaslan ve daha pek çok fabrikadan işçiler. Tabii işçi sayısının iki katı kadar da polis. Açıklama yaptırmayacakları çok açıktı. İşçiler kendi arasında ufak bir toplantı yaptı ve toplantıdan çıkan karar ertesi gün yani 14 Şubat Cuma günü Demokrasi Parkı’nda basın açıklaması yapılacaktı.
Bir önceki gün bizi uykudan uyandıran Valilik yasağıyken, o gün BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in sabahın erken saatlerinde evinden çıkarken gözaltına alınma haberi oldu.
Patronlar, valilik, emniyet dört bir koldan saldırıyor hakkını arayan işçileri yıldırmak ve onlara destek olanların önünü kesmek için bütün yolları deniyorlardı. Türkmen’i gözaltına alırlarsa bu sürecin duracağını ve işçilerin geri adım atacağını sandılar. Ama çok yanıldılar.
Hani dün işçi sayısının iki katı kadar polis var dedim ya işte cuma günü Demokrasi Meydanı’na gittiğimizde bir ordu vardı. Demokrasi Meydanı kapatılmış, işçiler meydanın önündeki otobüs durağına toplanmış ve polisler işçileri ablukaya almış.
Her yolu denediler. Önce parça parça ablukaya alıp bölmek istediler fakat o bölünen parçalar önünde sonunda yeniden birleşti. Gelen işçiyi göndermeye çalıştılar. Sağdaki yoldan gönderdiler işçi soldaki yoldan yeniden döndü geldi, evine göndermeye çalıştılar işçiler “arkadaşlarım orada hiçbir yere gitmem” dedi, alana almadılar yolun karşısında beklediler, işçileri tehdit ettiler “patronu böyle tehdit edebilir misiniz” sözleri vurdu yüzlerine tokat gibi. Işçiler haklı olduklarını biliyorlardı. Kararlıydılar ve vazgeçmeye hiç de niyetleri yoktu.
“Yapamazsınız!” dedikleri açıklamayı işçiler bütün engellemelere rağmen yaptı. Sonra hep birlikte BİRTEK-SEN’e geçmeye karar verdiler. Yürüyüşe geçtiğimizde şöyle dönüp bir arkama baktım. Hani polislere ordu dedim ya işte işçiler o ordunun iki katıydı. Her yönden işçi yağmaya başladı. Sağdan soldan işçiler akın ediyor. Alana alınmayanlar, evine gönderilmek istenenler ve daha niceleri. Hatta hala direnişte olan işçiler dışında direnişi bitip fabrikada işe başlayanlar. Hepsi sağda solda beklemiş ve biz buradayız hiçbir yere gitmedik diyor.
Alkışlarla, ıslıklarla, sloganlarla yürüyüşe geçtik. Tabi polisler durur mu yine müdahaleye geçtiler. Müdahale ederken öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Sendikadaki görevli arkadaşlara “Sendikacı” diye bağırırken, işçilere “İnşallah senin ifadeni ben alırım” derken, yanlarından geçenlere omuz atarken, bizlere ismimizle hitap ederken sanki hep bu anı beklemişler gibi nefret kusuyorlardı. Çok arkadaşımızı gözaltına almaya çalıştılar ama işçiler her seferinde buna izin vermemek için ellerinden geleni yaptı. İşçiler devletin patron devleti olduğunu anlamış ve ülkeyi sermayenin yönettiğini çok net görmüştü. Hiçbir şey bitmemişti her şey çok daha güçlü devam ediyordu.
İşçiler polisler eşliğinde alkışlarla, ıslıklarla, sloganlarla sendika binasına yürümeye devam etti. Bütün işçiler sendikada toplantı alacaktı fakat hesaba alınmayan bir şey vardı. İşçiler sendika binasına sığamayacaktı.
Sendikanın önü miting alanı gibi
Evet işçiler o kadar kalabalıktı ki sendika binasına sığmadılar. Her fabrika sırayla binaya geçiyor, toplantısını alıyor, toplantısı biten aşağıya inip diğer fabrikanın toplantısının bitmesini bekliyor... Bir ara ben de geçtim sendika binasına. Kapı önü, merdivenler ve sendikanın içi işçi kaynıyordu. İşçiler bir yandan çay demliyor bir yandan Mehmet Türkmen yalnız değildir sloganı atıyordu. Pencereden aşağıya baktığımda ise kapının önündeki kalabalıkta iğne atsan yere düşmezdi. Kapının önü miting alanı gibiydi. O an yüzüme bir gülümseme yerleşti. Işçi sendikası BİRTEK-SEN işçilerle dolup taşıyordu. O kadar gurur vericiydi ki.
Toplantılar bitti ve hep birlikte alınan kararlar açıklandı. Sonrasında zar zorda olsa işçileri evlerine dağılmalarına ikna ettik. Hiçbir şey bitmemişti.
Alanda bir işçi demişti “Ya tarih yazacağız ya da tarih olacağız” diye...
Şimdi yazsın bütün defterler: Antep’te Başpınar’da işçiler yüzde 30 sefalet zammına karşı greve çıktığı için valilik eylem yasağı getirdi, işçilerin çadırlarını yıktırdı. Yetmedi sendika başkanını gözaltına aldılar. İşçileri yıldırmak için topuyla tüfeğiyle gelen devlete, sermayeye karşı işçiler her geçen gün daha kalabalık ve daha güçlü bir şekilde karşılık verdi. Valiliğin eylem yasağı getirdiği kentte yüzlerce işçi yasağı tanımayıp alkışlarla, ıslıklarla sloganlarla yürüyüş yaptı. Bizim uykumuzu kaçıranların şimdi işçilerin gücü, birliği, kararlılığı karşısında uykuları kaçıyordu. İşte şimdi yazsın bütün defterler:
“BAŞPINAR İŞÇİSİ TARİH YAZDI”.
Evrensel'i Takip Et