18 Şubat 2025 00:23
/
Güncelleme: 10:28

Demokrasi mücadelesinin neresindesiniz?

Yunanistan’da işçiler tren kazasının ikinci yılında özelleştirme politikalarına karşı genel greve çıkacak. Ekonomik talepler siyasi taleplerle birleşiyor. Sendikacılar tek tek fabrikaları dolaşıyor.

Demokrasi mücadelesinin neresindesiniz?

Fotoğraf: AA

Seyit Aldoğan
aldogan.seyit@gmail.com


Yunanistan’da işçiler 28 Şubat’ta yeni bir genel grev gerçekleştirecekler. 8 saatlik iş günü, toplu sözleşme hakları, eğitim, sağlık gibi temel haklar, sosyal güvenlik, ücretlerin artırılması, askeri harcamaların kısıtlanması, NATO ve Amerika'nın savaş politikalarının desteklenmemesi, iş güvenliği, AB ve hükümetin özelleştirme- taşeronlaştırma politikalarının neden olduğu kazaların sorumlularının yargılanması grevin temel taleplerini oluşturuyor.

Bu taleplerin hiçbirini bir diğerinden soyutlayarak ele almak mümkün değil. Demokratik hak ve özgürlüklerden, emeğin haklarının korunmasına, sendikal haklardan, emperyalist savaş ve planlara aktarılmak üzere işçiden emekçiden kesilen paralara kadar hepsi birbirine bağlı. Bu nedenle emekçilerin verdiği bu mücadeleye hangi gerekçeyle olursa olsun uzak durmak ya da mesafe koymak ya sistemin sınırlarını aşan mücadele biçimlerini kabul etmeyerek sermayenin değirmenine su taşımak ya da burjuva politikalarına dolgu malzemesi yapılamayacağı için yalnız bırakmak anlamına gelmektedir.

Sınıfın çıkarlarını ve kazanılmış hakları korumakta kararlı bir tutum içinde olan sınıf yanlısı Yunan işçi ve emekçi sendikaları greve daha 3 hafta varken ülke genelindeki bütün iş yeri ve fabrikaları tek tek gezerek direnişe katılma çağrısı yapıyorlar. İşçi ve emekçilerle, sermaye sınıfının "aynı gemide" olmadıklarını, çakışan hiçbir ortak çıkarın bulunmadığını, güçlü bir emekçi ve halk muhalefeti olmaksızın AB ve hükümete geri adım attırılamayacağını anlatıyorlar.

Hükümet direnişleri "küçük parti çıkarları peşinden koşanların" harekete geçirdiği, "popülist" eylemler olarak değerlendirerek emekçi hareketini ve direnişleri zayıflatmaya çalışırken bir yandan da "gerçekçi olmayan" taleplerin karşılanması durumunda ülkenin yeniden krizlere ve çöküşe yol açacak ekonomik politikalara teslim edileceği propagandasını yapıyor. Tabi tüm bu söylemler son tahlilde işçi emekçi hareketini tehdit anlamı da taşıyor.

İktidardaki Yeni Demokrasi Hükümeti emperyalistlerin bir dediğine iki demeyen kusursuz bir işbirlikçi. Yıllardan beridir sermayenin talep ettiği politikaları hayata geçirmeye çalışıyor. Bu doğrultuda başta özelleştirmeler olmak üzere, kazanılmış haklarda ciddi gasplar yapıldı. Ancak hala birçok ciddi kazanım var ve demokratik hakların önemli bir bölümü kullanılıyor. Bunun nedeni sermaye iktidarının demokrasiye, yaşam hakkına, emeğe ve kazanımlara saygısından değil işçi emekçi ve genel olarak halk hareketinin talep ve kazanımlara sahip çıkmasındandır.

57 kişinin yaşamını kaybettiği tren kazası üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen halka hesap vermeye yanaşmayan hükümet yüz binler sokaklara çıkınca hemen geri adım attı. Yüz binleri sokağa çıkaran etken işçi sendikalarının kaza ile ilgili talepleri diğer genel taleplerle birleştirmesiydi.

Türkiye'de de günlerden beri Antep'te Başpınar işçilerinin her türlü saldırı ve teröre rağmen geri adım atmadıkları ve direnişlerine devam ettikleri biliniyor. Talepler milyonlarca işçi ve emekçinin her gün dile getirdiği, gündemden düşmeyen talepler. Kayyımları, soruşturmaları, gözaltıları, tutuklamaları, yasaklamaları Başpınar işçilerinin taleplerinden soyutlamak mümkün müdür? Açlığı, yoksulluğu, zamları, enflasyonu, soygunları, yolsuzlukları haykırmıyorlar mı?

Bu günkü şartlarda nerde ve hangi sektörde olursa olsun her işçi-emekçi hareketi haksızlık ve azgın sömürülere, baskı ve yasaklamalara karşı kitleleri ayağa kaldıran bir manivela görevi görmelidir. Her işçi sendikası, her aydın, meslek örgütleri, kadın örgütlenmeleri, emekliler, siyasi parti ve örgütler bu "manivelanın" bir yerinden tutmalıdır.

Tarihin çöplüğü, kendisini halkın yerine koyan ve halk desteğini çanta da keklik gören partilerle doludur. Bunun son örneklerinden biri de Yunanistan'daki SYRİZA’dır. Halkın ve emekçilerin sorunlarına ve mücadelesine sırtını dönmesinin bedelini ödüyor şimdi. 

Demokratik hak ve özgürlükler ancak halkın, işçi ve emekçilerin mücadelesiyle kazanılır. İşçi ve emekçiyi, demokratı, seçilmişi, eğitim ve sağlık hakkını, 8 saati, sosyal güvenceyi ve sizleri koruyacak olan işçi sınıfı ve ezilen halk kitlelerinin maddi bir güce dönüşen bilinç ve örgütlenmesidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Emekçiye sosyal konut yok, zengine ‘yatırım fırsatı’ var

Emekçiye sosyal konut yok, zengine ‘yatırım fırsatı’ var

Türkiye’de ev sahipliği oranının sürekli azalmasına ve konut krizinin süreklileşmesine rağmen bir sosyal konut projesi hayata geçirilmiyor; fahiş kiralar nedeniyle halkın barınma sorunu derinleşiyor. Özelleştirilen Emlak Konut ise ‘yüksek gelir grubu’ için düşük faizli, ucuz kredili ‘yatırım fırsatı’ projesi yapıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen sendikacılık yaptığı için tutuklandı.

Evrensel'i Takip Et