Van halkı kayyum iktidarına karşı sokaklarda!

Zeynep RONYA

Van

Van'da DEM Parti Büyükşehir Belediye Eş Başkanı olarak açık ara farkla seçilen Abdullah Zeydan'a mazbatasının verilmemesi sonucu, Van halkı iradesine sahip çıkabilmek için sokaklara dökülmüştü. AKP iktidarı, seçimlerle kazanamadığı belediyeleri kayyum darbesiyle almaya çalışmakta. Bu belediye ve irade gaspları yıllardır devam ediyor. Ancak, halk her seçim döneminde AKP’yi istemediğini tekrar tekrar gösteriyor.

2024 yılının Nisan ayında Van halkı; iradesiyle belediyeyi kolay kolay teslim etmeyeceğini kayyuma göstermiş, iktidara geri adım attırmıştı. Şu an 2025 yılının Şayındayız ve AKP-MHP iktidarı yeniden Van Büyükşehir Belediyesine kayyum atadı. Bizler bir sabah uyandık ve Abdullah Zeydan'a 3 yıl 9 ay hapis cezası verildiğini öğrendik. Bunun ardından tüm yurttaşlar olarak belediye binası önünde toplanmaya başladık. Tüm yurttaşların belediye binası önünde toplanıp iradelerine sahip çıkması için çağrılar yapıldı. Van Büyükşehir Belediye binasının önü bir anda direniş kalesine dönüştü. Zaman geçtikçe çoğalıyorduk. Çocuklar, gençler, yaşlılar… Öyle ki Newroz’u aratmayan görüntülere şahit olmaya başladık. Direnişimiz karlı ve -10 dereceli havaya rağmen halaylarla, şarkılarla devam etti. Her köşede farklı bir halay çekiliyor, farklı bir slogan atılıyordu. Bir yandan sabahlayacak arkadaşlarımız arasında nöbetleşme planları yapılıyordu. Diğer yandan da el birliği ile yemekler hazırlanıp dağıtılıyordu. Belediye binasının önünde gençlik halaylar eşliğinde direnişe devam ederken, içeride Barış Anneleri sarıldıkları battaniyelerin altından alkışlar eşliğinde türküler söylüyorlardı.

Biz de bu sırada yeni insanlarla tanışıyor ve bu süreçle ilgili neler düşündüklerini öğrenmeye çalışıyorduk. “Ey AKP-MHP faşizmi sizi bu topraklardan sileceğiz” diyordu bir yurttaş, “İrademize sahip çıkacağız”. “Kürt halkı 2025 yılında bu tür hırsızlıklara izin vermeyecek” diyorlardı. Röportaj aldığımız Barış Anneleri, “Barışı istemekten vazgeçmeyeceğiz. Direnmeye devam edeceğiz” şeklinde cevap verdiler bize. Böyle 4 gün devam etti nöbetimiz, fakat 15 Şubat sabahına kayyum haberi ile gözlerimizi açtık. Belediye binasına sabaha karşı gaz bombaları ile saldırılmıştı. Gazeteci arkadaşımız, belediye başkanları ve yurttaşlar teker teker gözaltına alındı. Hemen ardından belediye binası polis ablukasına alındı. Bunun üzerine irademize sahip çıkabilmek ve kayyum darbesine karşı dur diyebilmek için sokak sokak, ev ev dolaşıp halkımızı sokaklara çıkmaya çağırdık.

ÇÖZÜM ADI ALTINDA KÜRT HALKI SİNDİRİLİYOR

Van sokaklarının her bir köşesi kayyum istemeyen yurttaşların direnişi ve polis ablukası ile dolu. Binlerce polis her bir köşeye dağılmış durumda. Yüzlerinden kin ve nefret okunuyor. Yakaladıkları her genci ters kelepçeyle, darp ederek tutukluyorlar. Konuştuğumuz bir başka yurttaş, “Bir gün uyanıyoruz ve çözüm başlıyor deyip ellerini uzatıyorlar, diğer gün saldırılarla darp ediyorlar. Biz Kürt halkı üzerinden oynanan oyunların farkındayız ve kanmayacağız” diyor. “Çözüm” Kürt halkının oylarıyla seçilen belediyelere kayyum atamak mıdır? Her köşeye kolluk kuvvetlerini yığıp gençleri darp ettirmek midir? İktidar, Kürt halkını her yandan kuşatarak kolunu kanadını kırıp hiçbir çare bırakmadan kendi “çözüm”üne muhtaç bırakma çabasında. Asıl amacın hiçbir zaman çözüm olmadığını, Kürt halkının taleplerini karşılamak olmadığını yaşananlar açıkça göstermekte.

Halkların birlikte ve eşit koşullarda yaşaması, barış için bir şart. Bir çözüm olabilmesinin koşulları en başından beri açık: Kürt halkının taleplerinin karşılanması. Belediyelerimize atanan kayyumlar derhal geri çekilmeli. Tüm siyasi tutuklular, başta seçtiğimiz Abdullah Zeydan olmak üzere, serbest bırakılmalıdır. Kürtçeye yasal statü tanınmalı, anadilinde eğitimin önü açılmalıdır. Ancak bu şartlar sağlanırsa bir çözüm sürecinden bahsedebiliriz. Aksi takdirde irademize sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.