19 Şubat 2025 10:37

Direnen kadınlar, büyüyen umutlar

Kadınlara ekonomik bağımsızlıkları için erkeklerle eşit olanaklar sunulmalı, sunulması içinse kadınlar olarak birlikte mücadele verilmelidir.

Direnen kadınlar, büyüyen umutlar

Fotoğraf: Evrensel

Evin EFSUN

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların toplumdaki haklarını savunma mücadelesinin sembolü olmuştur. Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 kadın dokuma işçisi eşit işe eşit ücret, çalışma saatlerinde azalma ve doğum izni istemiyle greve başladı. Bu grev esnasında çıkan yangında fabrikaya kilitlenen 129 kadın işçi yaşamını yitirdi. Clara Zetkin, 1910 yılında Kopenhag’da toplanan Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı’nda Dünya Kadınlar Günü fikrini önerdi. Konferansa 17 farklı ülkeden katılan 100 kadın, Zetkin’in önerisini oybirliğiyle kabul etti.

Kadınlar, Dünya Kadınlar Günü’nü bir bayram günü gibi kutlamak isterlerdi ancak kadınlar; günün şiddet gören, kısıtlanan, hakları ellerinden alınan, vahşice katledilen kadınların haklarını anmak için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmektedirler. Hakkını savunan bir kadına çeşitli laflar yakıştırılmakta, yoğun şekilde iftiralarla suçlanmaktadırlar. Son dönemlerde yapılan şarkılar, diziler, reklamlar kısacası sanat bile kadın bedenini metalaştırmak için kullanılmaktadır. Hatta ekonomik bağımsızlık kazanmak ve kendini topluma kazandırmak isteyen kadınlarımız, iş sektöründe de birçok sorunla karşı karşıya gelmektedir. Gerek toplumun “kadın evde otursun, kocasını beklesin” gibi bakış açısı, gerekse iş sektöründe verilmeyen izinler ve doğum izinleri; kadınları iş hayatında zor duruma sokmaktadır.

KADINLARI KORUYAN SÖZLEŞME “AHLAKA UYGUN” DEĞİLMİŞ

1999 yılında İstanbul Sözleşmesi ile kadına şiddete yönelik saldırıların önüne geçilmesi yönünde büyük bir adım atılmıştı. 6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi; kadınların ekonomik bağımsızlığını sağlamayı ve şiddet, hakaret gibi durumlarda başvurabileceği sığınma evlerinin sayısını artırmayı vurgulamaktaydı ancak iktidar, sözleşmenin “aile ahlak ilkesine” uygun olmadığı gerekçesiyle bu sözleşmeden çekilmiştir.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre 2024 yılında 394 kadın cinayeti işlenmişken 259 şüpheli kadın ölümü bulunmaktaydı. 2025 yılının ocak ayındaysa 33 kadın cinayeti ve 32 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. İktidarın kadınlara yönelik baskı ve engellemeleri olmasaydı şu an Cemile’nin iki çocuğu hayatta olurdu. Emine Bulut, sokak ortasında boğazı kesilerek öldürülmezdi. İkbal Uzuner, Ayşenur Halit vahşi bir erkek tarafından katledilmezdi. Katiller serbest dolaşmazdı. Şu an kız çocuklarımız hayatta olurdu. Sıla bebeğe tecavüz edilmezdi. Leyla kaybolmazdı. Narin şu an aramızda olurdu. Mahkemeler ticari bir mağaza bile bu kadar indirim vermezken katillere tahrik indirimi, kravat indirimi veriyor ve onları cezasız bırakıyor.

2001 yılında Medeni Kanun’da kadınlara verilen eşitlik hakkı, boşanma hakkı ve miras hakkı; İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar imzacı olunması gerektiği ve 6284 Sayılı Kanun’un değiştirilmesinin, kaldırılmasının önüne geçecek adımların atılması gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin anayasanın verdiği cezaları uygulaması ve iyi hal indiriminde bulunmaması gerektiğini düşünüyorum. Kadınlar ve çocuklar için devlet hazinesinden ekstra bir bütçe ayrılmalı, kadınlara ekonomik bağımsızlıkları için erkeklerle eşit olanaklar sunulmalı, sunulması içinse kadınlar olarak birlikte mücadele verilmelidir. Eğitim sisteminden siyasete, basın yayın organlarına kadar yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet perspektifi yerleşmeli. Kadınları sadece aile içerisindeki pozisyonlarına göre değil eşit birer birey olarak gören bir yaklaşım olmalıdır. Ancak bu şekilde kadınları ve çocukları koruyabilir ve onlara özgür bir yaşam sunabiliriz. Çünkü kadınlar ve çocuklar bir sayıdan ibaret değildir.

BU DURUMDAYKEN SESSİZ KALAMAYIZ

Kadınlar, ataerkiyi işlevsel bir hale getiren kapitalist düzen altında kötü yaşam koşullarına karşı çaresiz bırakılıyorken bu duruma sessiz kalmamalıdır. 8 Mart’ta bütün kadınlar sokağa çıkmalı; karanlık gökyüzünü, sesleriyle, yürüyüşleriyle ve çığlıklarıyla aydınlıtmalıdır. 8 Mart; yalnızca bir kutlama değil geçmişin direnişine saygı, bugünün çığlığı ve yarının umududur. Bu mücadele sadece bir güne sığmaz; eşit, özgür ve adil bir dünya için her gün mücadele edilmeli. Kadınlar Günü’ne özel okullarda konferanslar verilmeli ve etkinlikler düzenlenmelidir. Spor müsabakalarından önce bir anma gerçekleştirilmelidir. Sosyal medyada çokça paylaşım yapılmalı ve ana haber bültenlerinde bu mücadeleye yer verilmelidir. Sadece kadınların vereceği bir mücadele de olamaz; erkekler de bu mücadelenin bir parçası olmalıdır.

Unutmayalım, hiçbir hak gökten düşmedi. Kadınlar; her birini dişleriyle, tırnaklarıyla ve bedel ödeyerek kazandı. Bu kadar bedelden sonra da kimse haklarının kullanılmasına mâni olamaz. Şimdi mücadeleyi büyütme sırası bizde. Çığlıklarına çığlık, seslerine ses olma vakti gelmiştir. Karanlıktan aydınlığa hep beraber çıkacağız. Kadın varsa umut vardır, kadın mücadelesi varsa da sonunda zafer vardır. Kadın, yaşam, özgürlük!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yasak çuvala sığmıyor

Yasak çuvala sığmıyor

KAMUAR’ın hesaplamalarına göre son bir yılda meyve fiyatları yüzde 154.5, sebze fiyatları yüzde 116.5, gıda fiyatları ortalama yüzde 70 arttı. Hane halkının bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 59’u, işçilerinki ise yüzde 62’yi aştı. Emekçiler için bıçak kemikte! Yasak, tutuklama, işten atma tehdidi işçilerin harekete geçmesini durduramıyor.

Has Çuval 37 ülkeye ihracat yapıyor.

İstanbul Sanayi Odası nın ikinci en büyük 500 listesinde.

Has Çuval'ın iki fabrikasında 600 işçi fiili greve katıldı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et