1969’daki Türk DemirDöküm direnişine uzanıyoruz
DemirDöküm Fabrikası’nda direnişlerin yarattığı değişimi anlatan Turgut Bozgül, bugünün işçilerine, “Mutlaka sendika kongrelerine müdahil olmalılar” diye sesleniyor.

Fatih Polat/Evrensel
Fatih Polat
12 Mart Darbesi’nin ardından Türkiye ‘68’inin önderlerinin idam edilmesine giden süreçte, devrimci gençlik hareketinin, işçi ve köylü hareketiyle birleşme eğiliminin egemen sınıflarda yarattığı tedirginlik etkili olmuştur.
1968-1970 yılları arasındaki Derby, Kavel, Singer, Türk DemirDöküm ve Sungurlar Kazan Fabrikası direniş ve işgalleri, yaşandıkları dönemde sarsıcı etkiler bırakmış, 15-16 Haziran gibi büyük direniş deneyimlerini Türkiye işçi hareketi tarihine yazmıştır.
Her İnsan Bir Hikaye dizisinin bu bölümünde hayatına konuk olduğumuz Turgut Bozgül, Türk DemirDöküm’deki direnişe, 15-16 Haziran’a, DGM direnişine, 1970’li yılların kitlesel 1 Mayıslarına katılmış işçilerden biri.
Sözü kendisine vermeden önce, kısa bir açıklama. İki haftada bir cumartesi günleri planıyla başlayan ve severek hazırladığım bu dizi, başka bazı yoğunluklarım nedeniyle bu haftadan itibaren ayda bir olarak devam edecek.
Turgut Bozgül, 20 Nisan 1945’te Boğazlıyan’da dünyaya gelir. “Babam bakkal, annem ev hanımıydı” diyor. İlk ve ortaokulu Boğazlıyan’da okumuş. Liseyi Kayseri Endüstri Meslek Lisesinin metal bölümünde okuduğunu, lisede okulun atletizm takımında 5 bin metre koştuğunu, ardından Kayseri Demir Spor Kulübünde 10 bin metre koştuğunu dile getiriyor. Koşmayı çok sevmesine rağmen, hayat önüne ekmek parası peşinde koşmayı öncelikli gündem olarak koyduğu için devam ettirememiş.
Kayseri Lisesinde müdür olan ve 13. Dönem Adalet Partisi (AP) Kayseri Milletvekili olarak Meclise giren Mehmet Ateşoğlu ve CHP Yozgat Milletvekili Celal Sungur ile görüşerek iş için yardımlarını rica etmiş. Olumlu bir dönüş olmayınca Ankara’da Demirlibahçe’de bir kaynak işi bulmuş. “Hacettepe Tıp Fakültesi ikinci kısmının inşaatı yapılıyordu. Pencere kasaları metalden yapılıyordu. Ben onların kaynak işini yapıyorum.”
Fatih Polat/Evrensel
‘İş için Vehbi Koç’a mektup yazdım’
Sonrasını da kendisinden dinleyelim: “Vehbi Koç’a mektup yazdım: ‘Türkiye’nin babası olarak sizden iş istiyorum. İş bulamıyorum. Okumak istiyorum ama iş bulamadığım için okuyamıyorum.” Sonra bana, müracaatımın olumlu karşılandığı belirtilen ve ‘Şu tarihe kadar Alibeyköy Silahtarağa’daki Türk DemirDöküm Fabrikasına müracaat ediniz’ denilen bir mektup geldi. Hemen İstanbul’a geldim. Kadıköy’de akrabalar vardı. Önce onların yanında kaldım. Ve DemirDöküm’e gittim. Tarih, 28 Aralık 1968. Beni dökümhaneye makine bakım elemanı olarak işe aldılar. 240 kuruş saat ücretiyle başladım. Toplam 2800 işçi vardı. Benim bandımda 75 kişi vardı. Ben soba bandına, küvet bandı ve döner prese bakıyorum. Üç kısma. Dökümhanede 600 işçi vardı. Emaye, pres, radyatör fabrikası var. Hepsi toplamı 2800 kişi. Aynı avlunun içinde 5 fabrika.”
Turgut Bozgül’ün hikayesi, bir işçinin hak arama mücadelesi içinde geçirdiği dönüşümün hikayesi aynı zamanda. O yıllardaki grev ve direnişlerin kolektif bir okul işlevi görerek, bir işçinin, dünyayı değiştirme mücadelesi veren bir sınıfın mensubuna, politik bir özneye dönüşmesini mümkün kılan iklimin gücünü de gösteriyor.
DemirDöküm direnişi başlıyor
Türk DemirDöküm’de işe başladığında, iki işçi arkadaşının kendisini İstanbul Ülkü Sancağına götürdüğünü anlatarak devam ediyor: “Orada milliyetçi gençler çıkarak, ‘Komünistler ülkeyi karıştırmak istiyor. DİSK, Maden İş komünisttir’ dediler. Bana İstanbul Ülkü Sancağının bildirilerini verdiler. Ben de fabrikanın kapısında o bildirileri dağıttım. Daha sonra fabrikada bir hareketler, gelişmeler var, sendika lafı ediyorlar. Fabrikada Çelik İş’e karşı Maden İş’in örgütlenmesi var. Bana sendikaya üyesi olur musun dediler. Olurum dedim. Defter tutuyorlar, deftere kayıt oldum. Bu sendika çalışmasının elebaşları Bulgar göçmeni Hayri Baba, Ali Koçak, Turgut, Yaşar, Hayrettin sendikayı örgütlemeye çalışıyorlar. Toplantılar Okmeydanı, Alibeyköy, Yıldıztabya ve Gaziosmanpaşa’daki kahvelerde yapılıyor… Ben daha acemi işçiyim. Patron haber alıyor. 11 kişiyi işveren işten attı. Direniş başladığında ben rahatsızdım ve evdeydim. Evim de fabrikaya yakın, Eyüp yolu üzerinde Esentepe’de. Baktım fabrikada hareketlenme var, fabrikaya gittim. Kapılar kaynaklı. Ben de duvardan atladım, fabrikaya girdim. Fabrikanın içinde işçiler beni temsilci odasına, direniş komitesinin önüne götürdüler. Kimsin dediler. Ben burada çalışıyorum, makine bakımda çalışıyorum dedim. Kimi tanıyorsun dediler. Bazı isimler söyledim. Onları getirdiler. Onlar beni tanıyınca beni bıraktılar.”
Turgut Bozgül de artık, o direnişin bir parçasıdır. 11 kişinin işten atılmasına karşı işçilerin yemekhanede toplandıklarını aktaran Turgut Bozgül, devam ediyor: “Polisle, savcı geldi. Bu direniş 8 gün sürdü. Her gün polis geliyor arabalarla. O zaman toplum polisi var. Bu direniş esnasında sol partiler, sol gazeteler, gençler bize erzak getirdi, yiyecek getirdi, sigara getirdi. Bize yardım ettiler. Fabrikanın karşısında beklediler. TİP’in gazetesini getirdiler.
Fotoğraf:Maden iş gazetesi
Sekizinci gün biz fabrikanın girişinin önüne kum ve demir çubuklar yığdık. Tam bir savaş durumu gibi. Sekizinci günün sabahın poliste hareketlilik vardı. Anladık ki bize saldıracaklar. Biz de yangın hortumları, çubukları hazırladık. Polis hareketlendi, arkadaşın biri ‘Korkma, sönmez’ söylüyor, polisler hazır ola geçiyor. Ama sonra polis artık bize saldırdı. Biz de demir çubukları atıyoruz. Polis geri çekildi. Gece saat 11’de Hasdal’dan asker geldi. Asker fabrikayı, tanklar ve zırhlılarla sardı. Albay geldi, bize ‘Niye direniyorsunuz?’ dedi. Arkadaşlar da ‘Biz sarı sendika istemiyoruz, Maden İş’i istiyoruz. Bizi polise teslim ederseniz çıkmayız. Bizi sendikayla anlaştırırsanız size fabrikayı teslim ederiz’ dedi. Albay rütbesi üzerine yemin etti. Ardından, albayın elini öpen dışarı çıkıyor. Vehbi Koç daha fazla dayanamadı. Maden İş’i kabul ettiler. 11 kişinin geri almasını da kabul ettiler.”
Turgut Bozgül, 1978 yılına kadar Türk DemirDöküm’de ardından da Meksan’da çalışmış. Orada 30 yıl çalıştıktan sonra 1994 yılında emekli olmuş.
Devam ediyor anlatmaya: “Biz Maden İş, 14. Bölgeye bağlıydık. Silahtarağa’da Elektrik Fabrikasının karşısında Maden İş’in 14. Bölge binası vardı. 6 katlıydı. Elektrometal işçilerini oraya getirdik. Genel Müdür Özal’dı. 800 işçi vardı Elektrometal’de. Metal işçilerinin en uzun grevini onlar yaptı. 2.5 sene greve gittiler. Baştemsilci Hasan Çelik’ti. 1974 ya da ‘75’te olabilir. İşçiler orada toplanıyordu.”
Sözünü ettiği Silahtarağa Elektrik Santrali, İstanbul’da bulunan eski bir enerji üretim tesisi aynı zamanda. 1914 yılında, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kuruluyor ve 1983 yılına değin İstanbul’un enerji gereksiniminin karşılanmasında kullanılıyor. Burası, 2007’den itibaren Bilgi Üniversitesi bünyesinde Santralistanbul olarak bilinen alan.
Turgut Bozgül, Haliç’in etrafında, Alibeyköy ile Eyüp arasındaki tüm o alanda bulunan büyük fabrikaları tek tek sayıyor ve onunla bu sohbeti uzun yıllardır oturmaya devam ettiği Alibeyköy’de yapıyoruz.
‘15-16 Haziran’da fabrikaları boşaltarak yürüdük’
Fatih Polat/Evrensel
Bozgül, dönemin iktidarının DİSK’e işçi akışını önlemek için sendikalar mevzuatında gündeme getirdiği değişikliklerin ardından 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde İstanbul merkezli olarak başlayan ve Türkiye tarihine en büyük işçi eylemlerinden biri olarak yazılan eylemlerde yer aldığını da gururla anlatıyor: “Biz fabrikadan çıktık. Yol kenarında ne kadar işçi varsa içlerine girip bize katılmalarını istedik. Her ne iş koluyla tüm fabrikalara girdik. Döküm, tekstil, Komili zeytinyağı, Evyap Sabun Fabrikası, Kar Döküm, Alsan Tuğla, hepsine girdik. Alibeyköy’den Eyüp’e kadar tüm fabrikalara girdik, boşaltarak gidiyoruz. On binler olduk. Önde kadınlar, arkada erkekler.”Alibeyköy’den Eyüp merkeze, oradan da Gaziosmanpaşa’ya kadar tek tek tüm fabrikaları boşaltarak yürüdüklerini anlatarak devam ediyor: “Pancar Motur’un önüne geldik. Orayı boşaltamadık. Seneler sonra Pancar Motor da bize, Maden İş’e katıldı. Gaziosmanpaşa’dan tekrar dönüp Yıldıztabya’dan Silahtar’a indik ve Alibeyköy DemirDöküm’e sloganlarla geldik: ‘Ata binmiş eşekler, millet sizden ne bekler!’, ‘İşçiyiz, güçlüyüz, devrimlerde öncüyüz!’, ‘Yaşasın DİSK!’
Oradan Elektrik Fabrikasına yöneldiklerini ve bu önemli fabrikayı da 15-16 Haziran direnişine kattıklarını anlatıyor.
‘DGM’yi ezdik, sıra MESS’te’
Ardından, Demirel hükümetinin gündeme getirdiği Devlet Güvenlik Mahkemelerine (DGM) karşı DİSK’in kararıyla iş bıraktıklarını anlatıyor: “Baştemsilci ‘Kim şalteri indirecek’ dedi. Ben gittim, indirdim. Bantlar durdu. Bantlar durunca zaten direniş oldu diye herkesin haberi oluyor. Dökümhanede 600 kişi var. Dökümhane durunca diğer yerler de duruyor. Diğer kısımlar da durdu. Emaye fabrikası, pres, radyatör… Biz iki gün boyunca polis, asker gelirse şöyle direneceğimiz diye işçilere anlatıyorum. DGM’nin bizi yargılaması haksızlık diye anlatıyoruz. Fabrikanın güvenliğini de gece biz alıyoruz. 20’ye yakın arkadaş fabrikayı bekliyoruz.
Daha sonra yasa çekildi. Sonra tutuklamalar oldu. Daha sonra onlar da serbest bırakıldı. ‘DGM’yi ezdik, sıra MESS’te’ diye yeni bir sloganımız oldu.”
‘Özal’ı yendik’
Türkiye’nin 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak tanıyacağı, 1991’de Zonguldak’tan Ankara’ya doğru yürüyüşe geçen maden işçilerinin ‘Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı’ sloganlarıyla protesto edeceği Turgut Özal’ı, onlar 1980 öncesinde işçilerin karşında patron örgütü Türkiye Metal Sanayicileri Sendikasının (MESS) başındaki kişi olarak tanıyordu.
Turgut Bozgül, Özal’a dair şunları anlatıyor: “Turgut Özal, MESS’in başkanıydı. Amacı metal iş kolunda, iş kolu düzeyinde toplu sözleşmeye giderek DİSK’i çökertmekti. O zamanki sloganımız şuydu: ‘DGM’yi ezdik, sıra MESS’te.”
Turgut Bozgül, Özal’ın başbakan olduktan sonra Alibeyköy’e geldiğini ve orada yaptığı konuşmada, geçmişte Maden İş’i yendiklerini söylediğini ifade ederek, “Bu doğru değil, yenen bizdik” diyor.
Turgut Bozgül, sendikaların ve işçi hareketinin bugünkü durumunu konuşurken, “İşçiler mutlaka sendika kongrelerine müdahil olmalılar. Bilinçlerini geliştirmek için de eğitime önem vermeleri gerekir” diyor.
Fotoğraf:Turgut Bozgül


Evrensel'i Takip Et